Kısa Dalga yazarı Ersan Atar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’nın adaylığının resmen şaşaalı mting ya da coşkulu salon toplantıları ile değil de YSK’ya “maslahatgüzar seviyesinde” yapılan başvuruyla açıklanmasının manidar olduğunu belirterek ‘Ya o, seçim öncelerini pek seven “çete” bir yerlerde bıçak biliyorsa’ uyarısında bulundu.
Atar ‘Yine dedik ya ülkenin teröristleri pek akıllıydı hani. Ne zaman bir seçim havası koklasalar ellerini kollarını sallaya sallaya saldırı yapacakları yere geliyorlar, saldırıyı gerçekleştirip insanları katlediyorlardı.’ ifadelerini kullandı.
Ersan Atar şunları yazdı:
Hiç öyle olur muydu, Recep Tayyip Erdoğan jübileye öyle mi çıkardı? Şöyle şaşalı bir miting veya salon toplantısı yapılıp gür bir sesle salona, “Cumhur ittifakının adayı, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğaan!” diye anons gedilmez miydi?
Ama olmazdı şimdi, deprem olmuştu ve öyle renkli bir tören -her ne kadar imar affı yasalarını biz çıkarmış olsak da- depremde hayatını kaybedenlerin ruhlarını incitir, geride kalanların yüreklerini dağlardı.
İyi de Meclis’te AKP’nin Grup toplantısında Erdoğan’ın adaylığı ilan edilse, bu ilandan hemen sonra kürsüye çıkacak olan Erdoğan, tüm depremzedeler için bir dua okusa ve ardından AKP’nin 13. Cumhurbaşkanı adayı olarak altılı masaya veryansın etse kim ne derdi ki? Kim, “Sen depremin kırkı çıkmadan törenle cumhurbaşkanlığını açıkladın” diyebilirdi ki?
Dedik ya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13. Cumhurbaşkanlığı adaylığının resmen açıklanışı, törensiz, sıkıcı bir açıklamayla oldu. Uykusu kaçan insan misali aklımız, ilgili ilgisiz şeylerle meşgul oluyordu. Nereden geldiyse, Sıhhiye köprüsüne doğru baktığımızda, oradan Opera Kavşağı’ndan yarım yonca yapılarak dönülen 4 km ilerdeki Ankara Garı aklımıza geliverdi. Ve haliyle o Gar önündeki 10 Ekim katliamı.
Yine dedik ya ülkenin teröristleri pek akıllıydı hani. Ne zaman bir seçim havası koklasalar ellerini kollarını sallaya sallaya saldırı yapacakları yere geliyorlar, saldırıyı gerçekleştirip insanları katlediyorlardı.
…
Sanki biliyordu, bu saldırıdan 20 gün sonra yapılacak 1 Kasım seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidar olacağını; 7 Haziran’daki gibi koalisyon için kimselere muhtaç olmayacağını.
…
Gazeteci; tam YSK önündeki törensiz, adaylık ilanın sıkıcılığından kurtulup ilgili ilgisiz, “uyku kaçıklığı düşünceleri”ni başından kovarken yine gündemin içinde buluveriyor kendini:
En azından AKP ve Erdoğan cephesindeki derin sessizlikteki seçim hazırlıkları, HDP’nin Altılı Masa’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu işaret etmesi, ‘Masa’dan kalkıp giden, sonra yeniden Masa’ya dönen İYİ Parti’nin içinden çıkan “Çocuk katilini övenle kazanmaktansa kaybedelim” sözleri, Hizbullah HÜDA PAR ile ittifak denemeleri, Muharrem İnce’nin, “adama karşı bu kez ben kazanırım” diyerek sahalara dönüşü ve “ıslak imzalara sahip çıkarsak hiçbir şey olmaz” diyen seçim güvenlikçileri…
Ve bu sessizlikte gazetecinin aklına yine olur olmaz bir düşünce saplanıyor: Ya o, seçim öncelerini pek seven “çete” bir yerlerde bıçak biliyorsa. Ya hesabı, “ıslak imzalı tutanak”tan çok ötesiyse.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***