Büyükannelerin ipek ipliklerle ördüğü zarif danteller, öfkeyle birleştirilince çelikten bir halata dönüşürdü. Yıkılası düzeninizin balkonlarından sarkıttık onları, herkesin inmesini bekliyoruz şimdi. Yakında yukarıda bizden kimse kalmayacak, toprağa yakın bir yerde kuracağız kendi zamanımızı. Çit, çerçeve, sınır, balkon demirleri, hapishaneye dönmüş salon duvarları, hepsi yıkılacak, acıdan başka hiçbir şey getirmeyen bilgilerinizi yıkılan yerlerde bırakacağız. Sonra eski kadınların sabırlarını çağırıp, Gaia sizden kalan her şeyi Hades’e götürsün diye bekleyeceğiz.
En iyi bildiğimiz şeyi beklemek, bu defa bir sonu olduğunu düşünerek bekleyeceğiz. O kimsenin gidip de dönmediği boşluğa siz gömülürken, ütülenmiş çarşafları örteceğiz yıkıntıların üzerine. Çocuklarını okutabilmek için kadınların ördüğü dantellerle enkazın etrafını süsleyeceğiz. Yıkıntılarla çalışmak en iyi bildiğimizdi, susuz çadırlarda çocukları doyurmak, çamurun ortasında çamaşırlarını yıkamak pislik bir düzenin, en iyi bildiğimizdi. Şimdi o yıkıntıların etrafında bir kocakarı şarkısı söyleyeceğiz, temiz çarşaflara sarıp, dantellerle süslediğimiz enkazınız sonsuza kadar kaybolsun diye eski büyülerimizi çağıracağız. Toprağa yakın bir yere kuracağız yeni düzenimizi, saatlerle ölçtüğünüz zamanı yırtıp atacağız.
Siz yok olmadan öldü sandığınız bütün kadınların seslerini duyacaksınız, siz yok olmadan ne olur sussunlar diye yalvaracaksınız.
Eski bir ekmek tarifiyle Ulrike‘nin öfkesi arasında sandığınızdan daha fazla bağlantı vardır diyecek Medea siz göçüp giderken; bazı bitkileri biraraya getirip onlardan ilaçlar üreten o yaşlı kadınla sütünün zehriyle sizi lanetleyen o kadın arasında. besleyip büyütmekle bahçedeki zehirli sarmaşıkları kökünden koparmak arasında da sandığınızdan daha yakın bir ilişki vardır diyecek Rosa.
“Bastığım yerleri öpmenizle” beni yok etmeniz arasında da Ophelia‘nın boğulduğu su kadar mesafe vardır diyecek Nina. Bahçeye ellerini diken Furuğ ile bakışları herkesi taşa çeviren Medusa arasında da mollaların yürüdüğü o dar yol kadar fark vardır diyecek Konca Kuriş.
“O kadın bir gece ekmek bıçağıyla yatak odanıza girdiğinde gerçeği anlayacaksınız” diyecek Susan Atkins.
Toprağa yakın kuracağız yeni düzenimizi. Kuşları korkutacak sapanlarınızla siz geçip gittikten sonra, neşeli bir bahçeye dönecek burası. Elinizdeki silahlarla ava çıkmak için, birini öldürmek için adım attığınız o kapı eşikleri yıkılıp, eşik cinleri tarafından tütsülendikten sonra tertemiz bir yer olacak burası.
Siz ölüp gitmeden öldürdüğünüz bütün kadınların seslerini duyacak, artık sussunlar diye yalvaracaksınız.
Bir merhemle zehir arasında sandığınızdan daha fazla yakınlık vardır diyecek bacaklarına ateş ederek kötürüm bıraktığınız kadınlardan biri, iffet dediğiniz şeyle aramızda kesik bir baş vardır diyecek, kendine tecavüz eden adamın kesik başıyla köyün ortasında geçen o kadın.
Yüzünün yarısı asitle yanmış bir kadın, sokakta, evinde bıçakla öldürülmüş kadınlarla babasının kurban ettiği Iphigenia arasında sandığınızdan daha yakın bir ilişki vardır diyecek Kassandra. Cehennem burasıydı, hiç yüzümüz gülmedi diyen bütün kadınlarla kıyamet arasında sandığınızdan daha fazla…
Toprağa yakın kuracağız yeni düzenimizi. Söktüğünüz ağaçları dikeceğiz, sizinle birlikte yok olacak o beton blokları bitkilerin yardımıyla yeniden yeşillendireceğiz. Çocukların sokaktan korkmayacağı bir yer olacak bizimki, hayvanların insandan korkmadığı.
Bütün kızkardeşlerimizin intikamı alınana kadar onların seslerini dinleterek bekleteceğiz sizi yok oluş arafında. Bellek bir kadındır, unutuşu zehir edeceğiz size, canını yaktığınız kardeşlerimizle kıyamet arasında sandığınızdan daha yakın ilişki vardır din iman bekçileri. Ve sizinle bizim aramızda içi asitle dolu, zehirli bir nehir. Ophelia o suda boğulduğundan beri.
Çeyiz sandıklarınız diye bağırıyor büyükannelerden biri, erkeklerin tufanı bitene kadar size sal olsun diye yapmıştık onu. Dokuduğumuz halılarda hikayelerimiz var, siz okuyabilin diye şifreledik hepsini. Ve bütün dolapların arka tarafında bir keskin bıçak var, onunla kesebilirsiniz bütün bağlarınızı. Ve ellerimizle yapmıştık biz bu evleri, şimdi hepsi bize mezar şimdi. Mezarlıkla kurduğunuz düzen arasında sandığınızdan daha fazla yakınlık var diyecek Nora.
Sabır sabırsızlıktır, beklemek vazgeçiştir, evet aslında hayırdır, ilaç zehirdir, peki ne kalacak her şey bittikten sonra diye sorduğunda sütninesi Medea‘ya, her defasında şöyle diyecek.” Medea, bana Medea kalacak.”
Gaia sizi yutmadan önce canlarını yaktıklarınızın seslerini duyacaksınız ve o kadın bir gece elinde ekmek bıçağıyla uygarlığınızın iç odalarına girince gerçeği anlayacaksınız!
Toprağa yakın kuracağız yeni düzenimizi, açık bir gökyüzünün altında dik bir alınla duracağız ve size yenilmeyeceğiz asla.
Süreyya Karacabey: Adana’da doğdu. 1992’de Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisans ve doktorasını aynı bölümde yaptı. Dramatik Yazarlık, Epik Tiyatro, Geleneksel Türk Tiyatrosu, Ortaçağ Tiyatrosu, Radyo Oyunu Yazarlığı derslerini yürüttü. 2010 yılında doçent ünvanını aldı.2017 yılına kadar çalıştığı bölümden 6 Ocak 2017 KHK’sıyla atıldı. Modern Sonrası Tiyatro ve Heiner Müller, Brecht’ten Sonra ve Gündelik Hayata Direnmek kitapları ve çeşitli dergilerde yayınlanmış yazıları vardır.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***