Artı Gerçek – Beykent Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden 4 öğretim görevlisi Hatay ve Antakya’da yaptıkları incelemelerde, Asi Nehri ve Amik Ovası üzerindeki yapılaşmanın en önemli sorun olduğu değerlendirmesini yaptı.
Bölgede çalışma yapan inşaat mühendisleri adına konuşan Dr. Öğr. Üyesi İhsan Karagöz, “Temel tasarımları zemin özelliklerine göre yapılmamış. Çöp bacaklı kolon, yetersiz donatı, düz demir, BS 14 -16 sınıfı düşük kalitede beton kullanılmış. Alüvyon toprak üzerine yapılan yapılar her zaman risklidir” ifadelerini kullandı.
‘BETON SINIFI ÇOK DÜŞÜK’
DHA’ya konuşan Dr. Karagöz, alüvyon toprak vurgusu yaparak, “Burası Asi Nehri’nin yatağı, yani alüvyon bir zemin üzerine yapılan yapılar her zaman riskli yapılardır. Yapı temeli için en büyük sorun zeminin Amik Ovası ve alüvyon toprak olması” dedi.
“1999 depreminde sonra BS 25 ve 30 betonları kullanılmaya başlanıldı” diyen Dr. Karagöz, şunları söyledi:
“Burada yıkılan binalarda beton sınıfının çok düşük olduğu ve BS 14-16 beton sınıfının kullanıldığını gördük. Kalitesiz beton, yetersiz donatı ve yapı düzensizlikleri dayanıksız yapının oluşmasında ve yıkılmasında temel nedenlerdir. Eski yapılarda ise betonarme dediğimiz taşıyıcı elemanlarda düz donatılar kullanılmış.
‘KİRİŞLERDE SİSTEMATİK OLARAK HATALAR YAPILMIŞ’
Çöp bacaklı kolonlar kullanılmış, beton dökümünde sıkılaştırma yapılmamış. Kolon ve kiriş birleşimlerinde segregasyon (ayrışma) ve kırılmalar olmuş. Birçok binada perde duvar yok veya yeterli değil. Kirişlerde sistematik olarak hatalar yapılmış. Ayrıca birçok binanın asmolen (bir tür tuğla) yapıda olduğunu gördük. Bu bölgede asmolen döşeme hiç kullanılmamalıdır.
‘ANTAKYA’NIN YENİDEN PLANLANMASINDA MENTAL BİR DÖNÜŞÜM GEREKİYOR’
Asmolen döşeme yanal deprem yüklerinde, düşey kirişli döşemelere göre çok dayanıksız yapı elemanlarıdır. Kiriş ve kolon birleşimlerinin deprem standartlarına göre tasarlanmadığını gördük. Antakya’nın yeniden planlanmasında mental bir dönüşüm gerekiyor.”
‘YUMUŞAK KAT KIRILMALARA NEDEN OLUR’
Yeni binaların özellikle yumuşak katlardan dolayı hasar aldığını söyleyen Karagöz, “Giriş katlarda özellikle yüksek tavanla birlikte asma kat düzensizlikleri tespit ettik. Birinci ve ikinci normal kat standart benzer tasarlanmış ancak yumuşak katın olması nedeniyle dinamik yük etkisinde, yumuşak katlarda kırılmalar olmuş, binalar çökmüştür” dedi.
“Yumuşak kat, yapının düşey yönde düzensiz olduğunu gösteriyor” diyen Dr. Karagöz, sözlerine şöyle devam etti:
“Katlar arasında simetrinin olması gerekiyor. Eğer, giriş katlar oto galeri olarak kullanılacaksa bu yumuşak kattaki kolonlar daha güçlü ve büyük olmalı veya önerimiz bu yumuşak katın hiç yapılmamasıdır.
‘AMİK OVASI VE ASİ NEHRİ OLDUĞU İÇİN BURAYA BİNA YAPILMAMASIDIR’
Bizim önerimiz Amik Ovası ve Asi Nehri olduğu için buraya bina yapılmamasıdır. Ovada şehir planlaması olmamasıdır, asla ve asla bina yapılmamalıdır. Eğer burada bina yapılacaksa tek veya iki katlı olması gerekiyor. Ovanın iki yakası dağ, şehirleşmeyi işte bu dağ eteklerinde az katlı şekilde kurmak lazım. Böyle olursa benzer felaketi tarih boyunca bir daha yaşamayız. Hatay, İskenderun bölgesinde 13-14 katlı binalar yapmak istiyorsak mutlaka ayrı bir bölgede ve sismik izolatör kullanmalıyız. İzolatör yıkılmayı ve riski önler. Toprağın titreşimini yapıya minimum şekilde aktarır.”(HABER MERKEZİ)
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***