İZMİR – İZBB tarafından depreme hazırlık ve dirençlilik çalışmalarına yönelik yapılan projelerin konuşulduğu toplantıda söz alan Yer bilimci Naci Görür, deprem dirençli kentler yaratılması gerekliliğini vurguladı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi (İZBB), depreme hazırlık ve dirençlilik çalışmalarına ilişkin Ahmed Adnan Saygun sanat merkezinde çalıştay düzenledi. Çalıştaya, İZBB Başkanı Tunç Soyer, bilim insanları, akademisyenler ve çok sayıda İzmirli yurttaş katıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan İZBB Başkanı Tunç Soyer, yürütmüş oldukları “Bir kira, Bir yuva” kampanyasına değindi. Hem Türkiye’de hem de dünyadan çok katılımın olduğunu söyleyen Soyer, “Krizin derinleştiği anda insanlar birbirlerine yardıma koştular. Bundan sonra hayatımız eskisi gibi olmayacak. Başka bir hayat yaşamış olacağız. Bütün kaygıları artan bir ortamda yaşarken dayanışmayı artırmamız gerekiyor. Bizi birbirimizden ayıran değil birbirimize yakınlaşmamız gerekiyor. Orada yaşanan dramlarla ilgili canla başla çalışmaya devam edeceğiz. Eğer ortak aklı, ortak enerjiye, güce dönüştürmezsek hepimiz eksik kalırız. Çocuklarımızla torunlarımızla güvenle yaşamak istiyorsak birbirimizi dinleyeceğiz ve en iyisini bulmaya çalışacağız. Bu toplantının nedeni budur” dedi.
YAPI ENVANTERİ ÇIKARILDI
Ardından konuşan İZBB Deprem Afet Daire Başkanı Banu Dayangaç, deprem risk azaltmaya yönelik yapılan çalışmalarına ilişkin bilgiler verdi. Yapı envanterine ilk olarak Bayraklı ilçesinde başladıklarını belirten Dayanga, “Çalışma kapsamında bina kimlik sistemi geliştirdik. Herkesin yaşadığı bina hakkındaki bilgilere doğrudan ve hızlı bir şekilde ulaşması sağlandı. İkinci etapta İnşaat Mühendisleri Odası ile beraber imzaladığımız protokol çerçevesinde aynı çalışmayı Bornova’da başlattık. Çalışmalarımız Karşıyaka ve Konak’ta devam edecek. Bu çalışmaları 2024 yılında bitirmeyi hedefliyoruz. Daha güvenli bir yapılaşma için belediyemizin bulunduğu alanlarda analizler yaptık. Ana binamızdan başladığımız çalışma ile ya binaları güçlendiriyoruz ya da yıkıp tekrardan bir yapı oluşturuyoruz” diye konuştu.
MEVCUT BİNALARIN DURUMU
Daha sonra konuşan İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, İzmir’de bulunan yapı envanterine ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Kısa orta ve uzun vadede yapılması gerekenler var. Yapılarımızı yönetmeliğe uygun yapıp denetimlerini yaparak güvenli bina yapma düzeyindeyiz. Mevcut yapıların düzeltilmesi durumu var. Şu an binaları sıralamaya koyup öncelik sırası oluşturuyoruz. Hatay’da tüm binalar yıkılırken bir bina ayakta kaldı. Bu bina güçlendirilmiş bir binaydı ve binada 50 kişi kurtarıldı. Bilimin ışığında bu sevincin peşindeyiz.”
MODEL DEPREM SENARYOSU ÇALIŞMASI
Proje kapsamında “Depremsellik Çalışmasının Tanıtımı”nı ise Prof. Dr. Erdin Bozkurt yaptı. Depremlere karşı hazırlıklı olunması gerektiğini vurgulayan Bozkurt, “Son depremde 200-250 kilometre uzaktaki illerde yıkım oldu. Dolayısıyla sadece ilimizden geçen değil çevresinden geçen fayları da analiz etmek zorundayız. Bu amaçla Manisa, Aydın il ve ilçelerini de inceledik. Denizden karotlar alarak depremlerin tarihçesini bulmaya çalışıyoruz. Ayrıca tsunami risk analizi yapılacak, deniz ne kadar yükselecek, yükselirse nereye kaçılacak sorularının cevaplarını bulmaya çalışıyoruz. Zemin koşullarının çok iyi bilinmesi lazım. Bunun için mikro bölgelendirme araştırması yapıyoruz. Yine yerleşime uygunluk haritaları üreteceğiz. Belediye imar planında belirli tadilatları yapacaktır. Model deprem senaryosu üreterek şehri depreme hazırlayacağız. Ovalardan uzak durarak vahşi yapılaşmaya hayır diyeceğiz” diye konuştu.
MİKRO BÖLGELEME ÇALIŞMASI
Çalışma kapsamında yapılan “Mikro Bölgeleme Çalışmasının Tanıtımı”nı yapan Prof. Dr. Tamer Topal ise, “Bornova, Bayraklı ve Konak bölgelerinde yapılan heyelan riskli bölgelerin tespiti ile ilgili yapılan çalışmalarımız var. Zemin sıvılaşması ile ilgili yapılan çalışmalar yapıyoruz. Bu alanda sıvılaşma olacak mı, olursa yüzeydeki yapılara etkisi olacak mı, sıvılaşma dolayısıyla ne kadar oturma olacak bunları hesaplayacağız. Oturma, sıvılaşma, şişme, taşıma gücü, heyelan, kaya düşme ve zemin büyütmesi analizleri yapılacak” diye belirtti.
‘SONUÇ YIKIM’
Çalıştayda konuşan Yer Bilimci Naci Görür ise, mikro bölgeleme çalışmalarından toplanan veriler olmadan kentin geleceğinin doğru ve bilimsel olarak yapılamayacağını söyledi. Bu çalışmalar olmadığı için kentlerin kontrolsüz, fay hatlarıyla iç içe ve hiç inşaat yapılmaması gereken alanlara inşaat yapıldığını belirten Görür, sonucun ise yıkım olduğunu vurguladı.
DEPREM DİRENÇLİ KENTLER
Depremlerin bir gerçek olarak algılanıp deprem dirençli kentler tartışmasının başlaması gerektiğini dile getiren Görür, “Hükümetin birinci görevi yurttaşın can güvenliğini sağlamak. Kentlerimizi deprem dirençli yapsınlar, deprem kader değildir. Bizim kaderimizi asla olamaz. Kenti oluşturan bileşenler yönetim, halk altyapı yapı stoku, çevre, ekosistem ve ekonomidir. Kenti deprem dirençli yapmak için bu bileşenleri deprem dirençli yapacaksınız. Bu zor bir şeyde değil. Yeter ki irademiz ve kararlılığımız olsun” dedi.
KENT BİLEŞENLERİ
Kent bileşenlerine değinen Görür, şöyle devam etti: “Birinci bileşen yönetim içinde bulunan belediye başkanı ve vali afete müdahale, acil eylem planı, risk azaltma planını bilmez. Ama bilmesi için kenti yönetenler gerekli kurslardan geçmek zorunda. İkinci bileşen olan halka deprem kültürü, bilinci verilmeden depremin yıkıcılığı önlenemez. İnsanları deprem dirençli olarak eğiteceksiniz. Fazla plana gerek yok. Bunlar hemen yarın yapılacak şeyler. Alt yapı bileşeni olan yol, köprü, kanalizasyon, içme su şebekesinin depreme hazırlıklı olması gerekir. Deprem dirençli bir kent için bütün alt yapının depremde alacağı hazar şimdiden tespit edilebilir.”
ÇEVRE FELAKETİ
Diğer bileşenlere de değinen Görür, “Yapı stoku bileşeninde ise deprem dirençsiz ne kadar stok var bilinmesi ve bunların yıkılması gerekiyor. Kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm olmayacak şekilde yapılmalı. Bunun için müteahhitleri görevlendirirseniz dönüşümü depremde en fazla riskli bölgelerde değil en fazla rant elde edebileceği yerlerde yapar. Öte yandan deprem en büyük çevre felaketi. İstanbul depreminde bütün atıklar toprağa karışacak. Milyonlarca ton deprem molozu oluşacak. Kimyasal, parlayıcı, patlayıcı molozları kamyonlara doldurup derelere, tepelere doldurursanız zehirli ve toksik maddeler toprağa, suya, denize, havaya, karışır. Depremde ölen insan kadar insanı uzun dönemde öldürürsünüz” diye aktardı.
EKONOMİK ÇÖKÜNTÜ RİSKİ
Son bileşen olarak ekonominin de depreme dirençli hale getirilmesi gerektiğini söyleyen Görür, “İstanbul’da aniden yaşanan bir deprem düşünün. İstanbul yıkılırsa Marmara bölgesinin ekonominin çarkları durur. Türkiye ekonomik açıdan diz üstü çöker. Ekonomik ve siyasi bağımsızlığını da kaybeder. Yine İzmir Batı Anadolu’nun en önemli kenti. İzmir’e bütün Türkiye’ye örnek olmasını öneriyorum. Bunu İstanbul’a diyemiyoruz. 23 senedir bağırdık ama İstanbul’u halen hazırlayamadık” dedi.
DAİRE BAŞKANLARI BİLGİ VERDİ
Çalıştayda ayrıca Prof. Dr. Ahmet Cevdet Yalçıner, “Tsunami Araştırması Çalışmasının Tanıtımı”nı’, Prof. Dr. Erdem Canbay “Yapı Envanteri Çalışmasının Tanıtımı” konuşmaları yaparken, İZBB Kentsel Dönüşüm, İmar ve Şehircilik, Fen İşleri, Ulaşım, Bilgi İşlem ve Sosyal Yardım daireleri başkanları da söz alarak deprem öncesi ve sonrasındaki çalışmalara yönelik bilgiler verdi.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***