Cengiz Anıl BÖLÜKBAŞ
ANKARA- Merkez üssü Maraş olan iki büyük depremde Adıyaman, Diyarbakır, Antep, Kilis, Hatay, Malatya, Adana, Osmaniye, Urfa gibi çok sayıda ilde yıkımlar meydana geldi. Büyük yıkım yaşanmasının sebepleri arasında zemin etüdü ve zemin sıvılaşması tartışmaları gündeme geldi.
Peki zemin etüdü ve zemin sıvılaşması nedir? Nasıl ve kimler tarafından yapılır? Depremin ardından yaşanan yıkımlarda bu durumların etkisi ne?
Deprem bölgelerinde incelemelerini sürdüren Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir ile emin etüdü ve zemin sıvılaşması konularını konuştuk.
‘DEPREMDE ZEMİNİN DAVRANIŞI ÖNCEDEN BELİRLENİR’
Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesi ile Hatay’ın Antakya ilçesinde yıkılan binaların en büyük sebeplerinin birinin zemin sıvılaşması olduğunu belirten Prof. Dr. Sözbilir, zemin etüdünü şöyle açıkladı:
“Uygulama yapılacak arazilerin ve alanların zeminine yönelik yapılan analizlere zemin etüdü adı verilmektedir. Jeoloji ve inşaat mühendisleri tarafından yapılan zemin etütleri ile birlikte, zemin yapısı, fay hattına uzaklığı durumu, zemin cinsi ve depreme olan dayanıklılığı hakkında bilgi bilgi toplanıyor. Zemin etüdündeki temel amaç yeraltı tabakasının deprem karşısında göstereceği davranışı öğrenmek.”
Prof. Dr. Hasan Sözbilir, önce jeolojik etüt yapıldığını, ikinci aşamada zemin etüdü yapıldığını aktardı. Bir bölgenin imara açılırken önce zemin etüdü yapılması gerektiğini ifade eden Sözbilir, “Nereden fay geçiyor, nerede heyelan düşer gibi haritalandırma yapılır. Zemin etüdünde sondaj, jeolojik çalışmalar devreye girer. Zeminin deprem sırasındaki davranışı önceden belirlenir. Bu bilgilere göre yapı yapılır” ifadelerini kullandı.
‘UYGULAMADA SORUN YAŞIYORUZ’
Zemin etüdü uygulaması 1999 Marmara Depremi’nin yarattığı yıkımın ardından zorunlu hale geldi. Özellikle zemin etüdü yapılmadan 1999 yılı öncesinde yapılan binaların yıkıldığına dikkat çeken Sözbilir’e göre, jeolojik-jeoteknik ve zemin etüdünün zorunlu hale gelmesi doğru yapıldığı anlamına gelmiyor:
“Zemin etüdünü yapacak ehliyette insanlar bulunmalı. Üniversite mezunlarının bunu yapabilecek yeterlilikte olması gerekiyor. Biz uygulamada da sorun yaşıyoruz. Fayı göremeyen, zemindeki sıvılaşmayı göremeyen insanlar işe alınıyor. Bu konudaki eğitimde de problemler var. Dünyada insanlar beş yıllık deneyimin ardından sonra yetkin mühendis olur. Türkiye’de de böyle olmalı.”
‘SIVILAŞMA TEHLİKESİ KALDIRILMADAN YAPI YAPILMAMALI’
Sözbilir’in dikkat çektiği noktalardan birisi de deprem bölgelerindeki zemin sıvılaşması. Zemin sıvılaşması, kabaca zeminin sarsıntı sırasında taşıma gücünü kaybetmesi olarak tanımlanabilir. Yer altı suyu seviyesinin 0 ile 10 metre arasında olduğu, kum-silt boyutundaki malzemeden oluşan zeminlerin henüz suyunu kaybetmediği ve taşlaşma sürecini tamamlamadığı durumlarda, zeminde sıvılaşma tehlikesi bulunuyor. Sözbilir, sıvılaşma gerçekleşmesi sebebiyle özellikle Antakya ve Gölbaşı gibi yerleşimlerde hem can hem de mal kaybı ciddi boyutlara ulaştığını dile getiriyor.
Yanındaki heyet ile birlikte Maraş’ta bulunan Göksun Çayı’nın çevresinde incelemelerde bulunduklarını söyleyen Sözbilir, şunları aktardı: “Çayın hemen dibinde yol geçiyor. Yolda ciddi hasar oluşmuş. Gene yakınlardaki bir binada da ciddi hasarlar var. Sıvılaşma tehlikesi nerede olursa olsun bunu ortadan kaldırmadan yapı yapmamalısınız. Mesela Gölbaşı’nda alansal sıvılaşma var. Gölbaşı’nın dörtte üçü’nde alansal sıvılaşma söz konusu. Alansal sıvılaşma sürekli görülen bir şey değil. Büyük depremlerde ortaya çıkıyor. Bir de fay geçiyor o bölgeden. Fayın geçtiği yerde hiçbir şey yapılmamalı. Çelikten bile olsa yapılmaması gerekiyor.”
‘FAY YASASI KANUN HALİNE GELMELİ’
Sözbilir, ayrıca Fay Yasası’nın devreye girerek kanun haline gelmesi gerektiğini vurguluyor. Yasa devreye girmeden yeniden yapı yapılırsa aynı manzarayla karşılaşılacağını dile getiren Sözbilir, şöyle devam etti:
“Türkiye’de fay Yasası’nın gelmesi için uğraşıyoruz. Biz dört akademisyen Fay Yasası hakkında çalışarak, çalışmayı devlete ilettik. Devlet de yasa ile ilgili çalışıyordu. Hangi fayı hangi özelliklerine göre kapatacağımıza yönelik Türkiye’de bir standart yok. Bu yüzden acilen Fay Yasası’nın kanun haline gelmesi gerekiyor.”
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***