YORUM | OSMAN DOĞAN, KHK’LI ALBAY
Ülkemizde 06 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen deprem felaketi sırasında, daha önce yaşanan depremlerden farklı olarak askerin sahaya geç indiğini hep birlikte müşahede ettik. Birçok yorumcu ve uzman bu duruma EMASYA protokolünün kaldırılmış olmasının neden olduğunu ifade ettiler.
Ancak gerçekte durum böyle değil. Öncelikle EMASYA’nın ne olduğunu açıklayalım. Halen yürürlükte olan 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11 D fıkrasına göre özetle;
-Valiler, ilde çıkan olayların, emrindeki kuvvetlerle (jandarma ve polis) önlenmesini mümkün görmedikleri takdirde, İçişleri Bakanlığından ve gerekirse Jandarma Genel Komutanlığının veya Kara Kuvvetleri Komutanlığının sınır birlikleri dahil olmak üzere en yakın kara, deniz ve hava birlik komutanlığından yardım isterler. Valinin yaptığı yardım istemi geciktirilmeksizin yerine getirilir.
–Birden fazla ili içine alan olaylarda iller veya kuvvetler arasında işbirliği, koordinasyon, kuvvet kaydırması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen diğer hususlar yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek esaslara göre yürütülür.
Mevzuata göre Valilerin askeri birliklerden yardım talep etmesinde hiçbir engel yoktur. Aksine 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, valiye ihtiyaç halinde yardım istemesi gerektiğini söylemektedir.
Esasında başta Avrupa ve Amerika olmak üzere tüm ülkelerde benzer uygulamalar görülmektedir. Diğer kurumlara göre hazırlık seviyesi daha kısa olan askeri birliklerin Valinin talebi doğrultusunda kullanılması tabiidir. (Konumuzla ilgili değil ama TSK’nın yurt içinde düzenlediği tüm operasyonların hukuki dayanağı bu maddedir. )
Birden fazla ili içine alan olaylarda işbirliği ve koordinasyonun nasıl olacağına ilişkin esasların belirlenmesi yetkisi yapılan değişiklikle Bakanlar Kuruluna verilmiştir. Bu yetki daha önceden İçişleri Bakanlığına verilmişti. Bu yetkiden yola çıkarak, İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı arasında 07 Temmuz 1997’de EMASYA protokolü imzalanmıştır. Protokolün 9’uncu maddesinde acil hallerde askeri birliğin olaylara süratle müdahale etmesi ve en kısa sürede mülki makamlara bilgi vermesi öngörülmüştür. Protokolün en sorunlu maddesi burasıydı. Protokol bu nedenle kamuoyunda çok tartışılmıştır. Acil hallerin ne olduğunun askeri birliklerin inisiyatifine bırakılması ve askere derhal müdahale yetkisi verilmesi haklı olarak eleştirilere neden olmuştu. Halen bu protokol yürürlükten kaldırılmış durumdadır.
Özetle askeri birliklerin valinin talebi ile kullanılmasında kanunen hiçbir engel bulunmamaktadır. Kamuoyunda çok tartışılan ve kaldırıldığı söylenen EMASYA Direktifi ise askeri birliklerin valilerin kuvvet taleplerini etkin bir şekilde karşılayabilmesi için, Genelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan bir planlama direktifidir.
Askeri birliklerin deprem bölgesinde kullanılmamasının sebebi hukuki mevzuat veya EMASYA’nın kaldırılması değildir. Mülki makamlar talep etmemişlerdir, kanunun gereğini yapmamışlardır ve suç işlemişlerdir.
Askeri birliklerden yardım talep edilseydi,
-Depremin birinci gününden itibaren bölgede konuşlu birlikler seyyar mutfak ve fırınlarını aktif hale getirebilir,
-İkinci günden itibaren de diğer illerden gelen birliklerle barınma sorunu önemli ölçüde çözülmüş olur,
-Yağma olayları önemli ölçüde önlenebilir,
-Halkın moral ve motivasyonu daha yüksek tutulabilirdi.
Maalesef vicdan yoksunu, oy ve paradan başka bir düşüncesi olmayan yetkililer yaşana bu acıların daha da artmasına neden olmuşlardır.
Yazıyı kısa bir anektod ile bitirmek istiyorum; 1999 yılında meydana gelen depremde Kaynaşlı’da görev yaptım. Yaklaşık bir aylık sürede tüm vatandaşlarımızı çadırlara yerleştirmiş, halkımızın da çok büyük takdirini almıştık, meslek hayatımın en gurur verici anlarını yaşamıştım.
Çadır kentimize birkaç çadırı birleştirerek çocuklar için büyük bir oyun alanı yapmıştık. Durum kısmen normale dönmeye başladıktan sonra 4’ncü Kolordu Komutanı Korg. E.T. yanında yaklaşık 10 kadar generalle çadır kenti gezdi ve son olarak oyun parkını gördüğünde çok beğendi. Yanındaki heyete “Bu oyun alanı çok güzel olmuş, puanı kaparsak buradan kaparız, her çadır kentte bir tane kuralım” emri verdi. Yıkılmıştım adeta, personelim şok bir şekilde bana bakmış, utanmış, hiçbir şey söyleyememiştim.
O zaman o vicdansızlar vardı şimdi bunlar var. Bu topraklarda hiçbir şey değişmiyor maalesef. Ne güzel söylemiş Akif;
Ne irfandır ahlaka yükseklik veren ne vicdandır,
fazilet hissi insanda Allah korkusundandır,
Sinelerden silinsin farzedelim havf-i Yezdan’ın,
Ne irfanın değeri kalır ne vicdanın.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***