Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) düzenlediği, İstanbul’da 500 kişinin davet edildiği iki gün sürecek ve sekiz oturumdan oluşacak ‘Demokratik Cumhuriyet Konferansı’ başladı.
Gazete Duvar’dan Ferhat Yaşar‘ın haberine göre, HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın açılış konuşması yaptığı ilk oturumunda, Ahmet Türk, Murat Belge, Necmiye Alpay, Oya Baydar ve Rıza Türmen, Süreyya Karacabey’in moderatörlüğünde “Cumhuriyet: Yüzyılın Muhasebesi” konusunu tartışacak. HDP, Ahmet Türk’ün korona virüsüne yakalandığını açıklandı. Türk’ün konferansa online olarak bağlanacağı belirtildi.
Konferansta konuşan Sırrı Süreyya Önder, “Parlamenter sistem, o da tüyü dikilmiş. Biz zayıf olanından ne hayır gördük ki güçlendirilmiş parlamenterden görelim. Bu parlamenter rejimle tarihsel emeğe en büyük saygısızlığı yapıyorsunuz. Kürtler bu ülkenin istikbalinde söz sahibi olmak istiyor. Kimsenin hakkına göz dikmeden paylaşmak istiyor. Tıkanmanın bedelini hayatlarımızla ödüyoruz. Bir de başkan adayı çıkarıyoruz. Bazı arkadaşlar telaş yapıyor” dedi.
‘ESKİYİ RESTORE ETMEK ÇARE DEĞİLDİR’
Konferansın açılış konuşmasını yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, şunları söyledi:
“Kritik bir eşikte bulunuyoruz. Toplumun büyük kesimi bir çıkış yolu arıyor. Yeni yüzyıla girerken demokratik cumhuriyetin amacı birlikte yürümektir. Hedef eşit yurttaşlıktır. Cumhuriyetin önemli özellikleri ve kazanımları var. Çok acı tecrübeler yaşadık. Esas olan yurttaşlığın eşit temele oturtulması. Oysa bizde tam tersi olmuştur. Kimlikler ancak devletin hoş gördüğü çizdiği çerçeve içerisinde olmuştur. Türkiye toplum olmaktan uzaklaştı. Toplum olmaya doğru gitme konusunda ciddi çabalara ihtiyaç vardır. Özgür bir yaşam inşa edilmelidir. Toplumsal sözleşme gerekecektir. Toplumun mümkün olan en geniş katılımıyla kurmamız gerekiyor. Gelecek yüz yılı aynı avukatla yaşamamak lazım. Bu siyasal ve zihinsel çizgi farklı siyasal akımlar tarafından gayet güzel sahipleniyor. Çeşitli akımlar bu zihniyeti sürdürmeyi kendileri için bir büyük avantaj görüyorlar. Tek çıkış yeni demokratik özgür bir başlangıçtır. Hepimizin birlikte düşünmeye ve yürümeye ihtiyacı vardır. Tekçi anlayıştan kurtulmak özgür toplum için şarttır. Eskiyi restore etmek çare değildir. Bir süre sonra aynı şey olmaktan mukadderdir. Bizim parti olarak amacımız iktidar bloğunun kurmaya çalıştığı bu rejimi engellemektir. Bütün toplumun kazanacağı siyasete ihtiyaç vardır.”
BULDAN: BU, ÜLKEYİ ÇÖKÜŞE GÖTÜRMEKTEDİR
HDP Eş Genel Başkan Pervin Buldan da şunları söyledi: “Demokrasiyi sürekli dışlayan sistemin yarattığı krizleri Türkiye halkları olarak bu süreçte yaşıyoruz. Bütün inanç ve kimlikleri, farklılıkları dışlayan aklın yaratmaya çalıştığı tekçi hegemonya bugünkü tarihsel kırılmanın esas nedenidir. Bu, ülkeyi çöküşe götürmektedir. Cumhuriyetin ikinci yüz yılının güçlü bir toplumsal barışla, emeğin hakkıyla buluşması hepimizin sorumluluğudur. Yeni bir siyasi akılla bu hedefe hep beraber yürüyebiliriz. Mesele siyasetlerin kazanması değil eşit ve özgür bir ülkede yaşamak isteyen 85 milyona demokrasi dönemini kazandırmaktır. Bütün sorunlara kaynaklık eden Kürt sorununun çözümsüzlüğü, cumhuriyetin demokrasi ile buluşmasının önündeki en büyük çatlaktır. Bu çatlağı görebilirsek, Kürt sorununu demokratik, barışçıl olarak çözebiliriz. Hakikatlerle yüzleşmek, hesaplaşmak, toplumsal yaraları sarmak aynı acıların yaşanmayacağının en büyük teminatı olacaktır. Kadınların özgürlüğü ve eşitliği ile bir cumhuriyet demokrasiye kavuşabilir. Hak temelli, eşit yurttaşlığa dayanan yeni bir toplumsal sözleşme ile bunu yapabiliriz. Bu mümkünü gerçeğe dönüştürmek, ilk yüz yılda dışarıda bırakılanların düşünü gerçekleştirmek hepimizin görevidir. Farklılıklarımız ile bir araya gelmeye devam edeceğiz. Demokratik cumhuriyete katkıda bulunmalıyız. Statüko ve restorasyon değil yeni bir yaşam bizi çağırıyor. Yeni dönemin sahibi Türkiye halkları olacak.”
AHMET TÜRK: DEVLET KÜRTLERİ ASİMİLE ETMEYE ÇALIŞTI
Açılış konuşmasının ardından, Cumhuriyet: Yüzyılın muhasebesi’ başlıklı oturum başladı. Oturuma ilk olarak korona virüsüne yakalanan Ahmet Türk online olarak konuştu. Ahmet Türk, şunları söyledi:
“Bu önemli toplantıda sizinle olamadım. Bugünü anlamak için geçmişi biraz değerlendirmek gerekiyor. Türklük ve Türkçülük, ittihat terakkinin mantığının olduğu bir dönem yaşandı. Bu merkeziyetçi bir anlayıştı. Gayrimüslimlerin nüfusun azaltılması ve Kürtleri asimile edilmesi projesiydi. Bir ulus devlet mantığı yaratma tarzıydı. Sivas ve Erzurum kongrelerinde Kürtlere özerklik verme sözü vermişse de, cumhuriyet kurulduktan sonra vazgeçildi. Mutabakat tamamen ortadan kaldırıldı. Şeyh Said isyanı sonrasında baskılar attırıldı. İdamların umumi müfettişler tarafından yapılması o dönemin hukukuna aykırıyıdı. İsmet Paşa’nın Kürdistan’da yaptığı gezilerle raporlar hazırlamıştı. Bütün projeler Kürtlerin Türkleştirilmesi projesiydi. Ulus devlet mantığı ve devlet politikası hiç değişmedi. Devlet baskıcı politikayla Kürtleri asimile etmeye çalıştı. Yine azınlıklar da öyle. Kürdistan’da Ermeniler azınlığa düştü. Şimdi burada cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken bütün bu yaşananları toplumla paylaşmadan demokrasi bir cumhuriyet inşa etmek kolay olmayacaktır. Kürtlerin eşit olma talepleri karşılanmadan bir değişimden söz etmek zor. Bu coğrafya yaşanan haksızlıkların anlatılmasıyla değişim ve dönüşüm olabilir. Ancak biz demokrasiye inananlar bunu başarabilir. Kürtlerin neden düşmanlaştırılması halk tarafından iyi bilinmesi gerekiyor.”
BELGE: CUMHURİYET BİZE PARLAK SONUÇLAR VERMEDİ
Ahmet Türk’ün ardından söz alan Murat Belge, “Cumhuriyet bize parlak sonuçlar vermedi. Yüzyılı aşan bir süre söz konusu. Demokrasisiz geçen bir cumhuriyet. Bu serüvenin sonuna gelmesek de yaklaştığımızı düşünüyorum. Seçime yaklaşıyoruz. Nedir bu kritik dönem? Bu ikinci diktatörlük çerçevesinde bir seçim daha kaybedersek ne olacağını tahmin etmek zor. Böyle bir durumda olmamıza rağmen bir mesafe aldık mı? Bir takım çözülemeyen sorunlar var. Bugünlerde HDP’nin adayıyla meşgulüz. Niye Altılı Masa bir araya geldi? Demokrasi için. Peki bir Kürt sorunu yok mu? Buna pek demokratik bir şekilde yaklaşamıyoruz. Demokrasi konuşacağız ama Kürtler yok. Akıl almıyor. Biz içinde HDP’nin olmadığı bir Altılı Masa ile demokrasiye ulaşmaya çalışıyoruz. Antidemokratik jakoben bir tarz. Hatırladığım bir demokratik süreç yok” diye konuştu.
TÜRMEN: KÜRT SORUNU HALA KONUŞULMUYOR
Parlamenter demokraside otoriter yönetimin daha önce de olduğuna dikkat çeken Rıza Türmen şunları söyledi: “Şu yaşa geldik, demokratik bir cumhuriyette yaşayamadık. Yeni bir şeyi inşa edebileceğimiz bir dönemdeyiz. Bir fırsat var. ‘Yeni bir demokratik cumhuriyet kurabilir miyiz’i tartışmanın tam zamanı. Kürt sorunu konuşulmuyor Türkiye’de. Kürt sorunu çözmeden nasıl demokrasi gelecek kimse sormuyor. Bütün puzzleın parçaları nasıl bir araya getirilecek? Parlamenter demokrasi her zaman demokrasiyi getirmeyebilir bizde olduğu gibi. Parlamenter demokrasi olduğu dönemde de otoriter yönetim vardı. Başkanlık sistemiyle bu kurumsallaştı. Parlamenter demokraside kuvvetler ayrılığından söz edemeyiz. İktidarda olan parti her şeye kadirdir, muhalefeti dışlar. Yeni bir sistem düşünmemiz gerekiyor.”
ÖNDER: ZAYIF OLANINDAN NE HAYIR GÖRDÜK Kİ GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTERDEN GÖRELİM
Sırrı Süreyya Önder, sözlerine Kürtçe “Hoşgeldiniz” diyerek başladı. Konuşmacılar arasında LGBTİ+ bireyleri olmadığını söyleyen Önder bu nedenle öz eleştiri vererek söze başlamak istediğini ifade etti:
“LGBTİ+ kurum temsiliyeti ıskalanmış. Kendi adıma dışıma atmadan özür diliyorum. Sayın Öcalan’ın bir tek farkı vardır, gerçeğe saygısı olan tek insandı. Bu çok önemli. Cumhuriyetin zalimliğini tekçiliğini konuştuk. Elimizde çözümlerimiz var. Ona göre problemler tarif ediyoruz. Ama bu nedir konuşmuyoruz. B.k ayıp duruyoruz. Bu yaklaşımla olmuyor. Kavramlarla başlıyor herkes. Acı çekiyoruz. Parlamenter sistem, o da tüyü dikilmiş. Biz zayıf olanından ne hayır gördük ki güçlendirilmiş parlamenterden görelim. Bu parlamenter rejimle tarihsel emeğe en büyük saygısızlığı yapıyorsunuz. Kürtler bu ülkenin istikbalinde söz sahibi olmak istiyor. Kimsenin hakkına göz dikmeden paylaşmak istiyor. Tıkanmanın bedelini hayatlarımızla ödüyoruz. Bir de başkan adayı çıkarıyoruz. Bazı arkadaşlar telaş yapıyor. Şu iddianın şahidi olmamız gerekiyor. Madem o kadar bedel ödedik o zaman ‘çözüm biziz’ demek gerekiyor. Bu telaş hali çok incitici. Karşıya da hiç bir şey vermiyor. En kötü tüccar bile böyle yapmıyor. Senin kendi kavramın olmalı. Bir halay gibi ele alalım, hepimiz eğlenelim.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***