Türkiye’de seçime kalan sürede ekonomi tarafında izleyeceğimiz, iktidarın, tüm gücünü popülist yöntemlerle kendi eliyle fakirleştirmeyi tercih ettiği seçmeni yeniden çatısı altında birleştirmek üzere kurgulanmış adımlar.
Bunların içinde hedeflediği büyüme, istihdam, cari fazla ve düşük enflasyona rağmen varılan seviyeler açısından inandırıcılığı kalmamış olan Yeni Ekonomi Modeli’nin belkemiği aşırı düşük reel faiz politikasında ısrar başta geliyor. Ayrıca asgari ücret açıklanma şekli, memur/emekli maaş zammı açıklamasında izlediğimiz kuralsızlık, finans sistemi üzerine sadece TL’nin değer kaybını ötelemek için kurulan muazzam piyasa dışı adımlar, tüketimi şişirerek yalancı bahar havası yaratacak ucuz kredi kampanyaları da var.
Kamu harcamalarındaki muazzam artış, bunun enflasyon ve kamu maliyesi üzerinde yaratacağı dengesizlikler gibi sorunlar seçime kadar kalan sürede iktidar açısından öncelikli değil. “Şimdi yapalım, seçimi kazanalım, sonra bakarız” şeklinde özetlenebilecek düşünce, Türkiye ekonomisinde iktidar değişmemesi halinde çok daha karanlık bir tabloyu önümüze çıkaracak. Bu açıdan şüpheye çok fazla yer yok.
Bununla beraber, dünya ekonomisindeki gelişmeleri yakından izlemek, o tarafta olanların Türkiye’ye yansımalarını aktarmak önemli. Seçime kadar yaşanacak bozulma mevcut ekonomi politikalarıyla çok net. Ancak iktidar değişimi halinde seçimden sonra ekonomi politikalarında beklenen normalleşmenin nasıl bir küresel konjonktüre oturacağı ve hayatlarımızın kalitesinde düzelme hızının ne tempoda gerçekleşebileceği önemli bir konu.
PETROL FİYATLARI TÜRKİYE AÇISINDAN KRİTİK ÖNEMDE
Bu haftanın yazısı olarak Ukrayna işgali ile başlayan süreçte aşırı yükselen, şimdilerde küresel durgunluk kaynaklı düşük talep endişeleriyle hızla düşen petrol fiyatlarının gidişatı odakta. Dış ticaret açığı 110 milyar dolarla rekor seviyeye çıkan, cari fazlanın yakınından geçmeden cari açığı artan Türkiye ekonomisi açısından petrol fiyatlarındaki seyir akut sorun haline dönüşen döviz ihtiyacını etkilemesi açısından kritik önemde.
Burada iki önemli merkez var: Biri gelişmiş ekonomilerden gelen petrol talebi, diğeri de son 30 yılda emtia fiyatlarını hızlı büyümesi ile yukarılara iten Çin ekonomisindeki gelişmeler.
Çin dünyanın en büyük petrol ithal eden ekonomisi. Aralık 2022 başında ekonomideki sıkıntıların sokak eylemlerine dönüşmesiyle sıfır COVID politikasından çark etme kararı alan Çin yönetimi ilk aşamada hastalığın ülke çağında yeniden yayılmasına neden oldu. Bu durun hizmet sektöründe ilk aşamada daralmayı hemen aralık ayında beraberinde getirdi. Artan vaka sayısı ve ölümlere göz yummanın karşılığında üretim merkezleri ve limanlardaki karantinaların kalkması yoluyla ağırlaşan Çin ekonomik büyümesini %2-3 bandından yeniden %4-5 bandına çekmek hedefi bulunuyor.
Hizmet sektörü hastalıktan darbe alsa da hastalıktaki yavaşlama hızı ve üretim tarafında karantinaların artık olmayacağı beklentisi iş güven endeksini hemen son 17 ayın zirvesine taşıdı. Çin ekonomisinde büyümenin %4-5 bandına yeniden yükselmesi başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında bir yükselme hamlesi yarattı.
Gelişmiş ekonomilerin enflasyonla tüm gücüyle devam eden savaşları da petrol fiyatları üzerinde önemli belirleyici. Pandemi ardından ertelenen tüketim talebine yetişme çabası bu ülkelerde üretimi uzun vadeli ortalamaların üzerine taşıdı, Çin kaynaklı kapanmalar tedarik zincirlerini bozdukça üretim için gereken ara malları ve hammaddelerin dünyanın başka merkezlerindeki fabrikalara ulaşımı aksadı.
Pandemi döneminde büyük merkez bankalarının koordineli dev parasal gevşemeleri eşliğinde yaratılan fazla para talebin uzun süre güçlü kalmasına neden oldu. Üç faktör de normalleşme aşamasına gelemeden, gelişmiş ekonomiler başta olmak üzere son 40 yıldır görülmemiş enflasyon seviyelerine ulaşıldı.Müdahale etmekte geç kalmakla suçlanan merkez bankaları da 2022 ortalarından bu yana yüksek miktarlı adımlarla faizleri artırmaya, talebi destekleyen parasal kanalları kısarak tüketim seviyesini uzun vadeli normallere döndürmeye odaklandı.
Para politikasının sıkılaşmasıyla 2022’de büyüme tarafında hissedilmeyen planlı yavaşlatma 2023 yılında gelişmiş ülkelerin büyüme oranlarını tarihsel ortalamalarının yarısının altına indirecek boyutta. Bu çerçevede IMF’nin son raporunda ve açıklamalarında sık sık belirttiği üzere 2023 oldukça zorlu geçecek bir sene çünkü küresel ekonomik büyümenin motorları Çin, ABD ve AB aynı anda yavaşlayacak. Paranın maliyetinin artması, maliyeti artarken miktarının azalması dış finansmanla büyüyen gelişmekte olan ülkelerde yaratacağı dalgalar kadar büyük ekonomilerde de işlerin sert bir şekilde yavaşlamasıyla sonuçlanacak.
Gelişmiş ekonomilerde frene sert şekilde basılması ise üretim azaldıkça, resesyon şekillendikçe üretimde ana kalem olarak kullanılan petrole bağlı enerji kaynaklarına olan talebin düşmesiyle sonuçlanacak.
Tüm bunların üzerine gelen bir de AB’den Rusya’ya ve Rusya’dan AB’ye gelen yaptırımlar var. Rus ham petrolü Avrupa’dan Hindistan ve Çin’e yönlendirilirken, fiyat indirimleri ile satış miktarını artırma çabasında.
Reuters petrol fiyatı anketine göre, Brent ortalama petrol fiyatlarının 2022’de 99,9 dolar olmasının ardından 2023’te varil başına ortalama 89,37 dolar olması bekleniyor. 2022’de ise küresel ekonomide beklenen yavaşlama bu düşüşün devam eden Ukrayna işgaline rağmen temel nedeni. AB-ABD ekseninde büyüme yavaşlarken, Çin ekonomisinde açılmalar hastalığı tetikleyerek üretim kaybına neden olurken, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar petrol arzını aşağıya çekecek boyutta.
Küresel resesyonun korkulduğu kadar sert gerçekleşmemesi, Çin ekonomisinin ikinci yarıda daha hızlı toparlayacak alan bulması halinde, OPEC’in de nötr kalacağı varsayımıyla ortalama Brent fiyatının 90-95 dolara çıkması mümkün.
Türkiye açısından bu hareketlerin anlamı büyük.
Enerji ithal eden, petrol fiyatının TL’nin değer kaybı ile birleşerek enflasyon yaratan Türkiye ekonomisinde 2022 ortalamalarına göre 2023’te ortalama petrol fiyatının 10 dolar civarında daha düşük olması cari açık tarafında kabaca 10-12 milyar dolar azalmayı beraberinde getirebilir.
Ancak TL’nin 2022’de %30 değer kaybetmesinin ardından özellikle yaz sonundan bu yana yapay şekilde baskılandığı gerçeği de elimizde bir veri. TL/doların olması gereken yer 21-22 aralığına hareketlenmesi halinde çoktan yapışkan bir karaktere evrilen enflasyonun da %50 civarına oturduğunu izliyor olacağız 2023 ortalarından itibaren.
Güldem Atabay: 1990’da İzmir Amerikan Lisesi’nden mezun oldu. 1995 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek Lisansı’nı Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü’nde yaptı. 27 yıldır çok farklı kurumlarda ekonomist olarak çalıştı. UniCredit Menkul Değerler, Ekspres Invest, Global Menkul Kıymetler bunlardan bazıları. Paraanaliz, PolitikYol yazar kadrolarında yer aldı. Mesele Ekonomi ve Kampana News’da düzenli ekonomi programları yaptı.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***