Sofradan en fazla payı alanlar,
“Bize kanaatkâr olmayı öğretiyor.”
Karnını doyuranlar,
Açlara seslenip
gelecek güzel günlerden bahsediyor
Bertolt Brecht
Geçen hafta ‘Vartanuş Tantiğin (Teyze’nin) Topik’i’ başlıkklı yazım sonrası Topik yapan veya yapmayı deneyen okurlarım bana ulaştı. Fotoğraf yollayanlar ve meze hakkında soru soranlar oldu.
Bu ilginin aslında gündeme es vererek nefes almak ve umut etmek isteğinden kaynaklandığı çok belli. Bu umut dolu beklentilerin değerli olduğu gelen yorumlardan çok net anlaşılıyordu. Diğer yandan politik yazılarıma yorum yapmaktan ülkenin siyasi iklimden dolayı çekinen bir kitle olduğunu da bana gösterdi. Muhtemelen muhalif yazarlar için benzer bir durum söz konusu. Özellikle siyasi ortamın ve yeni çıkan medya yasasının okurlar üzerindeki etkisi belli oluyor. Zihinleri esir alan bu yasa, seçimler öncesinde gerçekten kaygı verici.
Bu hafta biraz gerçeklere dönelim. Yemek tariflerimi ve müzik yazılarımı rahatça yazabilmem için 2023’te bazı şeylerin değişmesi şart. Aksi takdirde bırakın kendi toplumumun kültürünü yazmayı daha kültürel yazı yazmamın bile kişileri kandırma – tamam bu ağır oldu – oyalama haline dönüşeceğine düşünüyorum.
Yıl sonuna doğru Emeklilikte Yaşa Takılanların mücadelesi sonuç verdi. Seçimler öncesi Sayın Ak Partili Cumhurbaşkanımız Erdoğan, televizyonlarda emeklilik hakkımızın kısmi olarak geri verileceğini söyledi. Bu yasa henüz Meclis’e gelmedi ama Cumhurbaşkanı’nın ağzından çıkan bu sözler zaten Resmî Gazete’de yayınlanmış gibi kabul görüyor. Demokrasi penceresinden baktığımızda bu yasanın Plan Bütçe görüşmelerinde ya da ilgili komisyonlarda konuşulmadan yapılması ve diğer yandan Meclis’te veya Meclis dışındaki yapılarla tartışılıp bilgilendirilme yapılmaması işin acı tablosu. Diyeceksiniz ki “Bree Murad emekli olacaksın işte. Biraz sus, at cebine emeklilik parasını. Hatta bankalar promosyon da verecekmiş. Bayrama yetişirse muhalefetin baskıları sonrası çıkan bayram ikramiyesi de var. Daha ne istiyorsun?” Buna cevabım çok net. Bu bakış açısının bugünkü duruma gelmemize neden olduğunu hiç düşündük mü?
Bu karar alma şekli aslında memleketin esas sıkıntısı. Seçimi kaybetmeye mal olsa bile bu EYT’nin çıkmayacağını söyleyen Erdoğan’a geri adım attıran şey, artık Ak Parti çevresinde de ekonomik tepkilerin artması. Seçim anketlerinde kararsız seçmen sayısının Ak Parti seçmeninde daha fazla oluşu bu durumu etkiledi. Belli ki iktidar seçmeni için bile artık ‘Gaz çıktı, yeni arabalar yolda, yol yaptık, Jelibon madeni’ demenin bir geçerliliği, etkisi kalmadı.
Marketteki süt ürünlerine gelen zam işin net fotoğrafıdır. İktidar, sosyal yardımların bol olduğu ülkemizde EYT’yi de çıkararak geçici bir refah sağlamayı ve bu sayede tekrar seçimi kazanmayı planlıyor.
Asgari ücrete yine oran olarak büyük ama reel karşılık olarak küçük bir zam yapıldı. Kimse kızmasın, son bir senede asgari ücrete yapılan zam oranı inanılmaz. Fakat esas mesele bu kadar yüksek zam yapmak zorunda olması ve yine de bu kadar büyük zamların insanın ekonomik refahına vesile olamamasıdır. Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) öyle veriler sunmasa da yapılan zamlardan önce çok daha rahat alışveriş yapabildiğimiz ortada. Bu yüzden asgari ücretin veya emekli maaşlarına yüksek zam yerine; ihtiyaçlarımıza, tükettiklerimize yapılan zamların geri çekilmesi için mücadele vermek belki de en doğru iş olur.
20 yıldır verilmeyen zamlar ve yardımlar seçim öncesi verilecek. Göz boyamak için belki de her şey yapılacak. Bunlar yapılırken adalet ve özgürlükler adına değişen bir şey ne yazık ki olmayacak. Gezi Davası, EYT açıklamasına denk getirildi. Bunu acaba ne kadar fark ettik?
İSTANBUL BELEDİYESİ’NE KAYYIM ATANIR MI?
İstanbul Belediyesi ile ilgili meselenin kısa sürede sonuçlanacağı çok net. Karanlık bir tablo çizmek istemem ama muhalif yapılar için bugüne kadar uygulanan durumun İstanbul Belediyesi için de geçerli olacağını ve muhalif yapıların önceden yaşadığı benzer durumların başına geleceğini öngörüyorum.
Ekrem İmamoğlu’nun bu hafta yaptığı basın açıklaması, bana göre, CHP’nin son 20 yıldır yaptığı en güçlü açıklamalardan biri oldu. İmamoğlu gelecekteki süreci tahmin ettiğinden dolayı elindeki kartları alenen açmaya başlayacağını gösterdi. Bunun altında kalanın iktidar olacağı vurgusunu yaptı. ’’Gök kubbenin nasıl çökeceğini seçimde anlayacaksınız ‘’ sözleri belki de bir sürecin başlangıç açıklaması olabilir.
İmamoğlu’nun cesurca yaptığı bir diğer şey de boyalı medya mensuplarının provokatif sorularını görmezden gelmeyerek cevap vermesiydi.
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan’ın grup konuşmasında söylediği bir cümleyi İmamoğlu’na sordular. Buldan’ın “İstanbul’u nasıl kazandıysak İstanbul Sözleşmesi’ni de yine geri kazanacağız.” sözlerinden yola çıkarak HDP’nin İstanbul Belediye seçimlerine verdiği destek soruldu. Soruya çok net bir cevap veren İmamoğlu, bence değerli bir demokrasi hamlesi yaptı ve “Olabilir, HDP’ye de teşekkür ederim. Bize Ak Partili birçok siyasetçi de oy verdi” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum atanırsa veya siyasi yasak gelirse “hak kayıplarını anlatmak için alanların boş bırakılmayacağı sözleri”, onanma sürecinden sonra artık işlerin çok fazla kızışacağını gösteriyor.
Diğer yandan HALKLARIN DEMOKRATİK PARTİ’sinin kapatma davasında hızlı gelişmeler olması muhtemel. Bilindiği üzere hak ettiği yasal maddi hakları tanınmıyor. Bu hafta HDP Hukuk Komisyonu yaşanan adaletsizlikleri ifşa eden basın açıklamasında bulundu. Sürecin ne kadar antidemokratik yürütüldüğünü anlatmak artık tekrara giriyor. Meselenin artık kanıksanması ise işin en acı tablosu. İktidar, HDP seçmeni başta olmak üzere demokratların seçimde bu duruma göstereceği reaksiyonun büyüklüğünü artık fark edemeyecek kadar toplumdan uzaklaşmış durumda.
Bugün ise aynı antidemokratik yaklaşımlar, ülkenin kurucu partisi olarak bilinen CHP‘ye kadar uzanıyor. Bu süreçte yan yana gelmezler dediğiniz siyasiler hak kayıplarından dolayı buluşmak zorunda kalıyor, kalacak ve kızmayın kalmalıdır da.
Özgürlüklerimizin sosyal yardım ve içi boş milliyetçi sözlerle ele geçirilmesi belki de yaşadığımız en ağır fatura. Kendi namıma muhalif bir yazar olarak söylemeliyim. Korkmayın, tüm muhalif yapılar bizlerin arzuladığı geleceği sağlamak için resmi ya da gayrı resmi köprüler kurmaktan çekinmemeli. Bunu yapmak zorundasınız.
2023 Genel Seçimleri yeni bir dönemin başlangıcı olacak. Belki de o zaman başka bir devrin başlangıcını birlikte kutlayabiliriz. Sonrasında farklılıklarımızı, ayrışmaları daha demokrat bir ortamda birbirimizi dinleyerek tartışabiliriz.
***
BREZİLYA’DA LULA DA SİLVA DÖNEMİ
Yazımın sonunda Brezilya’da yapılan seçimlere değinmek istiyorum. solcu lider LuizInácioLula da Silva Başkan seçildi. Brezilya İşçi Partisi’nin kurucusu olan ve hayat hikayesi emek, cezaevleri ve mücadele ile geçen Lula ülkenin büyük umudu oldu. Güneyden esen sol rüzgârın elbet bizim coğrafyamıza da geleceği çok net. Umudumuz o ki seçilen tüm sol başkanlar geleceğin sol ve radikal demokrasi ile şekilleneceğini tekrar ispatlayacaklar.
Murad Mıhçı: Ermeni yazar, siyasetçi, aktivist. 1975’te İstanbul’da doğdu. 2010’da Eşitlik ve Demokrasi Partisi Parti Meclis üyesi oldu. 2014’te İstanbul Halkların Demokratik Partisi İl yönetiminde görev alıp basın sözcüsü görevini yürüttü. 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde HDP İstanbul 1. Bölge Vekil adayı oldu. 2016 ve 2017 ‘de Halkların Demokratik Partisi 2 Kongresi’nde Parti Meclis ve Merkez Yürütme Kurul üyesi görevlerini üstlendi. Halklar İnançlar ve Genişleme Komisyonlarında çalışma yürüttü. Turnusol, Agos Gazetesi (misafir yazar), Demokrat Haber’de yazarlık yaptı. ”Yeniden İnşa Et ” kitap yazarlarından.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***