HABER İNCELEME | MEHMET ÖZDEMİR, LONDRA TR724
Tarihinde işçi ve memur grevlerine alışık olan Birleşik Krallık, yaz aylarından beri yeni bir grev dalgasının içinde. Yüzde 11’lere ulaşan enflasyonla alım gücü iyice düşen, buna karşın beklediği ücret zammını alamayan kamu ve özel sektör çalışanı yüzbinlerce insan grevlerle çözüm arıyor.
Grev dalgası, haziran ayında demiryolu işçileri ve Londra’daki metro çalışanları ile başladı. İngiltere, İskoçya ve Galler’de 40 binden fazla demir yolu işçisi son 30 yılın en büyük grevine çıktı. Arkasından posta hizmetleri çalışanlarından üniversite hocaları ve öğretmenlere, iletişim ve telekomünikasyon personelinden tersane işçilerine, havaalanı yer görevlilerinden ambulans ve acil servis çalışanlarına kadar birçok sektörde grevler devam etti.
Geçen perşembe günü de hemşireler İngiltere tarihinde ilk kez toplu greve çıktı. Kraliyet Hemşire Koleji (RCN) bünyesinde örgütlü 300 bin hemşireden 100 bini greve yarın da (salı) devam edecek. Sağlık çalışanlarının grevi İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’yı kapsıyor. İskoçya’daki sağlık çalışanları, İskoç Özerk Hükümeti’nin yüzde 7,5’lik zam teklifini kabul edince oradaki grev iptal oldu.
Hemşirelerin yanı sıra diğer birçok alanda başlayan grevler sonuç alınmazsa yeni yılda da sürecek. İngiltere’de grevler süresiz olarak değil belirlenmiş tarihlerde yapılabiliyor. Özellikle ulaşım ve sağlık alanındaki grevler sosyal hayatı olumsuz etkiliyor. Çok sayıda hemşirenin greve katılması şimdiden 3 milyona yakın ameliyatın ertelenmesine yol açtı. Ancak anketlere göre İngiltere halkı genel olarak grevleri destekliyor.
İlk kez greve çıkan hemşireler yüzde 19 zam istiyor
Çalışanlar ortalama yüzde 7-10 arasında zam isterken işveren veya hükümet tarafı en fazla yüzde 5’lik artış öneriyor. Şu ana kadar grev yapanların çok az kısmı yüzde 10 oranında zam almayı başarabildi. Hemşireler sendikası ise yüzde 19’luk artışla en fazla zam isteyen grup oldu. Ancak hükümet henüz bu teklifi konuşmayı bile kabul etmiş değil.
Talep edilen zamların enflasyonu daha da arttıracağını savunan Muhafazakar Parti hükümeti, grevler sebebiyle aksayan hizmetleri sağlamak için farklı çözümler arıyor. Örneğin önceki haftalarda toplanan Acil Durum Komitesi, havalimanlarında greve çıkacak sınır güvenlik memurları ile ambulans çalışanlarının yerine askerlerin görevlendirilmesini gündeme aldı.
Öte yandan İngiltere Başbakanı Rishi Sunak geçen hafta Parlamento’da yaptığı konuşmada, grevlere karşı yeni ‘sert yasalar’ üzerinde çalıştıklarını açıkladı. “Sendika liderleri makul olmayan davranışlara devam ederse, İngiliz halkının yaşamlarını ve geçim kaynaklarını korumak için harekete geçmek benim görevim.” dedi. Medyaya yansıyan bilgilere göre, Sunak’ın sözünü ettiği yasalar bazı kilit sektörlerde grev yasağı, sendikaların greve çıkma şartlarının zorlaştırılması gibi yaptırımları kapsıyor.
İngiltere tarihi, sembol olmuş grevlerle dolu
İngiltere’de 48 sendikayı temsil eden Sendikalar Kongresi’nin yaklaşık 5,5 milyon üyesi var. Aile bireyleriyle birlikte düşünüldüğünde hayli yüksek bir rakama çıkıyor. Yani, sendikalı işçi ve memurların tercihi hükümetleri değiştirmeye yetiyor. Ayrıca sendikalar istedikleri zam oranlarında ısrar eder hükümet de geri adım atmazsa grevler sokak eylemlerine kayabilir. Nitekim geçmişte her iki durumun örnekleri yaşandı.
Bunun için İngiltere’nin grevler tarihine göz atmak yeterli. Ulusal İstatistik Ofisi’nin verilerine göre, İngiltere’de sanayi devriminden beri işçi ve çalışan kesim grevleri bir pazarlık aracı olarak kullanıyor. Ancak bu konudaki istatistiksel veriler 1890’lardan itibaren tutulmaya başlandı. Bugün ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin kuruluşu da o dönemki sendikal hareketlere dayanıyor.
Yirminci yüzyılın ilk büyük grevi, 1912 yılında kömür madencileri tarafından yapıldı. Yaklaşık bir milyon madenci asgari ücretin güvence altına alınmasını amaçlıyordu. Hükümet, 37 gün sonra greve müdahale etse de işçiler istediğini elde etti. 1912 Kömür Madenleri Yasası ile asgari ücret güvence altına alındı.
İlk ‘genel greve’ 3 milyon kişi destek verdi
Bundan 7 yıl sonra Glasgow’daki gemi yapımı ve mühendislik işçileri haftalık çalışma saatlerine sınır getirilmesi talebiyle greve çıktı. İskoçya tarihindeki en büyük ayaklanmalardan biri sayılan bu grevi bastırmak için silahlı birlikler sokaklarda konuşlandırıldı. Sonunda kazanan işçiler oldu ve haftalık 47 saatlik çalışma hakkı ile işlerine döndüler.
İngiltere Mayıs 1926’da tarihinin en büyük grevini gördü. 1.2 milyon madenci, ücretlerin azalması ile kötüleşen şartlara tepki olarak grev başlattı. Ulaşım ve ağır sanayinde çalışan 1.7 milyon işçi de madencilerle dayanışma için greve gitti. İngiliz hükümeti, ‘genel grev’ diye tarihe geçen bu eylemi engellemekte başarısız oldu. Sendikalar Kongresi, 9 gün sonra grevi durdurdu. Muhafazakar Partili çoğunluk hükümeti bir yıl sonra çıkardığı yasa ile destek grevlerini yasakladı. Ancak 1929’daki genel seçimde kazanan İşçi Partisi oldu ve azınlık hükümeti kurdu.
Kömür madencileri, 1926’dan sonra ilk büyük grevi 46 yıl sonra 1972’de yaptı. Maden İşçileri Sendikası ile Kömür Kurulu arasındaki ücret görüşmeleri çökünce işçiler greve gitti. Olayın genişlemesi üzerine Olağanüstü Hal ilan edildi ve elektrik tasarrufu için haftada üç gün süren kesintiler başladı. Madenciler, sendikanın iyileştirilmiş ücret teklifini kabul ederek greve son verse de istediklerini alabilmek için 2 yıl sonra tekrar greve çıktılar. Muhafazakar Parti buna karşı erken seçime gitti ancak kaybeden taraf oldu. İşçi Partisi önce azınlık hükümeti kurdu kısa süre yapılan ikinci erken seçimde çoğunluğu sağladı.
‘Demir Leydi’ Thatcher, maden işçilerine boyun eğmedi
İngiltere’de unutulmayan grevlerden bir diğeri 1978 sonunda yaşandı tarihe ‘Hoşnutsuzluk Kışı’ ismiyle geçti. İşçiler, ünlü Amerikalı işçi sınıfı romancısı John Steinbeck’in Türkçeye ‘Mutsuzluğumuzun Kışı’ diye çevrilen romanının isminden hareketle bu ismi kullanmıştı. Kamu çalışanları, hükümetin enflasyonla mücadele amacıyla ücretleri sınırlama girişimlerinin ardından daha fazla ücret talep etti. İşçi Partisi hükümeti bu talepleri karşılayamadı. 1979 genel seçimi, sendikal yetkileri kısıtlama sözü veren Muhafazakar Partili Margaret Thatcher’ın zaferiyle sonuçlandı.
Maden işçileri, 1984’te Thatcher’ın iktidarında da greve çıktı. 150 bine yakın işçi, ocakların kapatılmasına karşı çıkmanın yanında daha iyi ücretler talep etti. Bu sırada madenciler, kok kömürü taşıyan kamyonların Orgreave’deki bir fabrikadan çıkmasını engellemeye çalıştı. Çünkü önceden kömür stoklayan Thatcher 1972’deki gibi elektrik kesintileri yaşanmasına izin vermiyordu. Bu olayda polisle madenciler arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. ‘Orgreave Savaşı’ olarak adlandırılan bu grevin ardından yüzlerce kömür ocağı kapatıldı.
Yazdan beri devam eden grevlerden önceki son ciddi grev yüz binlerce kamu sektörü çalışanının katılımıyla 2011 yılında gerçekleşti. Emekli maaşları konusundaki anlaşmazlık yüzünden bir milyondan fazla insan grevlere katıldı. Okulların kapanmasına, hastane operasyonlarının ertelenmesine yol açan eylemler neticesinde çalışanlar somut bir kazanım elde edemedi.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***