. Sözlüğün ne olup ne olmadığını anlamak için tarihçesine biraz bakmak gerekiyor. Tekdilli sözlükler 17. yüzyılda yaygınlaşmaya başlamıştır. Öncesinde genellikle çiftdilli, hatta çokdilli sözlükler vardı: bir dildeki kelimenin bir başka dildeki karşılığını veya başka dillerdeki karşılıklarını sıralayan sözlükler. Özellikle birden fazla dilin, yani kültürün, iç içe veya yakın temas halinde yaşadığı bölgelerde ticaret ve benzeri ilişkilere yardımcı olmak için hazırlanıyordu bu sözlükler. Türkçenin de bu tür sözlükleri vardı.
Tekdilli sözlükler, matbaanın yaygınlaşmasıyla birlikte, rasyonalist felsefenin de etkisiyle, bir ülkede ortak iletişim dili olarak kabul edilen dildeki sözcüklerin anlamını netleştirmek, “herkes”in aynı şeyi anlamasını sağlamak ve böylece söz konusu dilin yazı dili olarak standartlaşmasını ve yerleşmesini sağlamak amacıyla hazırlanmaya başlamıştır.
TARİHSEL SÖZLÜKLER
Sözlük derken çoğunlukla işte bu modern icadı kastediyoruz. Ancak tekdilli sözlüklerin de birden çok türü vardır. 19. yüzyıldan itibaren tarihsel sözlükler hazırlanmaya başlamıştır: Bu sözlükler bir dilde kullanılmış bütün kelimelerin geçmişteki ve günümüzdeki bütün biçim ve anlamlarını sıralamayı amaçlar. İngilizce için Oxford English Dictionary (OED) ve Fransızca için önce Emile Littré’nin sözlüğü, ardından da Grand Robert (ve ondan yola çıkılarak hazırlanmış türevleri) örnek verilebilir. Tarihsel sözlük bize bir kelimenin tarih içindeki bütün anlamlarını tanıklarıyla (örnek kullanımlarla) birlikte takip etme imkânı verir.
Tarama Sözlüğü buna yakındır, birkaç önemli eksiği dışında: Sadece Türkçe kökenli olduğu kabul edilen kelimeler var, Arapça ya da Farsçadan geçmiş kelimelerin yüzyıllar içinde nasıl bir anlam seyri izlediğini göremiyoruz; tarihler de ancak yüzyıl olarak belirtilmiş; hazırlanış tarihinden ötürü de 20. yüzyıla ait dil verileri yok. Zaten hazırlanma sebebi başkaydı: dil reformuna kaynak sağlamak. Andreas Tietze’nin Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati de çok emek verilmiş, önemli bir çalışma olmakla birlikte, tam anlamıyla bir tarihsel sözlük değil.
STANDART SÖZLÜKLER
Yine de sözlük deyince aklımıza ilk gelen, bu tür filolojik veya tarihsel, hatta felsefi araştırmalara kaynaklık eden sözlükler değildir, daha ziyade belli bir dilin güncel kullanımlarını sıralayan sözlükleri anlarız. Bu türe “eşzamanlı tekdilli sözlük” diyebiliriz. Standart başvuru kaynağı olarak tasarlanmış eşzamanlı tekdilli sözlüklere hangi kelimelerin alınıp hangilerinin alınmayacağını belirlemek kolay değildir. Tam, eksiksiz olmak iddiasındaki bir sözlük mümkün olduğunca bütün sözcükleri ve anlamları sunmaya niyetlenir ama ister istemez kapsayamayacağı sözcükler, biçimler, anlamlar, kısacası kullanımlar olur.
Sözlüklere alınacak kelimeler için sıklık istatistiklerine başvurmak gibi bir yöntem benimsenebilir. Türkçenin de bu tür sıklık listeleri var halihazırda. Ama bu listeler TDK Türkçe Sözlük ve Dil Derneği (DD) Türkçe Sözlük gibi standart başvuru kaynaklarından çok sonra hazırlandığı için sözlükler yazılırken sıklık verilerine bakılmamış olsa gerek. Bugün sözlükler güncellenecek olduğunda dikkate alınabilirler belki.
Genel olarak argo, gündelik konuşma diline ait, mesleki dillerdeki ya da özellikle başka dillerden geçmiş birtakım sözcüklerin standart başvuru kaynağı olmak üzere tasarlanan sözlüklere alınmadığı görülür. Örneğin konuşma dilinde artık yerleşik sayabileceğimiz fullemek gibi bir fiile TDK ve DD’nin sözlüklerinde rastlayamıyoruz, keza Kubbealtı Lugati’nde de.
İkinci bir sorun ise sözcüklerin bazı kullanım ve anlamlarının sözlüklerde yer almamasıdır. Özellikle standart denen Türkçe sözlükler metinlerin taranması ve kullanımların tasnif edilmesi gibi ampirik bir yöntemden ziyade, maddebaşlarının belirlenip akla gelen anlamlarının tanımlanması ve metinlerden “örnek” bulunması gibi bir yöntemle (!) hazırlandığı için, birçok kelimenin çeşitli anlamlarına sözlüklerde rastlayamamak vakai adiyeden.
Türkçenin standart sayılan sözlüklerinin bir başka büyük sorunu doğru dürüst tanımlara yer verememiş olmaları, tanım yerine sık sık eşanlamlıları sıralamaları. Örneğin: TDK Güncel Türkçe sözlüğünde “müsait: uygun, elverişli”, “elverişli: uygun, müsait”, “uygun: yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip” şeklinde tanımlanıyor! Uygun’un tanımı diye verilenlerin tanımlarına bakmaya kalkarsak bitmek bilmeyen bir komediye dönüşebilir bu kısırdöngü. İşin garibi, Türkçe Sözlük’lerin atası olan, 1901 tarihli Kamus-ı Türkî’de iyi kötü bir tanım bulabiliyoruz: “Müsaade eden, bir şeyi mümkün ve kâbil haline koyan.”
Sırf örnek olması için İngilizce convenient’ın temel anlamının tanımını verebiliriz: “Fitting in well with a person’s needs, activities, and plans” (bir kişinin ihtiyaç, faaliyet ve planlarına uyan)”; Fransızca örnek olarak da apte’ın tanımı: “Qui a les qualités nécessaires pour faire quelque chose, à quelque chose” (bir şey için ya da bir şeyi yapmak için gerekli nitelikleri haiz). Hal böyle olunca, “standart” Türkçe sözlüklerin tanımına tanım demeye bin şahit lazım.
TDK’nın sözlüğünde tanımsızlığa eklenen bir başka sorun var: 12 Eylül darbesinden bu yana, çoğunlukla yetkinlikten uzak ellere –sırf koyu sağcı oldukları için– teslim edilen kurumun yeni sorumluları sözlükte “tanımlara” örnek olarak verilen yazar cümlelerinde sakıncalı addettikleri isimleri eleyelim derken ellerine yüzlerine bulaştırmışlar, kelimelerin anlamlarını ayırt etmekten âciz olduklarını ele verircesine yanlış örnekler kullanmışlar. Örneğin Güncel Sözlük’te “karı” maddesinde 1. anlam olarak “eş, zevce” tanımlandıktan sonra, 2. anlam olarak “(kaba konuşmada) kadın” tanımı veriliyor. Peki. Ama örnek şu: “Analar ağlıyor, nişanlılar ağlıyor, karılar ağlıyordu fakat Saliha kadın buna alışmıştı.” Burada karı sözcüğünün ana ve nişanlı ile dizimsel ilişki içinde “zevce” anlamına geldiği açık olduğu halde, Kemal Tahir’in adını silip yerine Halide Edip’i yazma gayretkeşliğinin üstüne binen entelektüel yetersizlik lise öğrencilerinin bile yapmayacağı bir hataya sebebiyet vermiş ve bu sözümona başvuru kaynağının pedagojik kullanım değerini dahi sakatlamış durumda.
TÜRKÇE SÖZLÜK’TEN HAKEM OLUR MU?
Bu tür eksikler tamamlanmadığı, sorunlar çözülmediği sürece standart başvuru kaynaklarının belli bir dilin anlam haritasını betimleme işlevini tam olarak yerine getiremeyeceği aşikâr.
Sözlükte olmayan bir kelime veya anlama dönecek olursak, bir diğer sıkıntı “Sözlükte yok, o halde öyle bir kelime/kullanım/değer yok” denebiliyor olması. Oysa bu tür kullanımlar ya da değerler metin incelemesi veya söylem analiziyle kolayca kanıtlanabilir. Sözlüklerin, özellikle tarihsel sözlüklerin, amacı var olan bütün kelime ve anlamları tespit etmek olsa da bunun kolay bir iş olmadığı aşikâr. Türkçe standart sözlükler ise hem sözünü ettiğimiz kusurlarından ötürü hem de ister istemez bir eleme yapmak zorunda kaldıklarından bütün anlamlar, kullanımlar, değerler için “hakem” kabul edilemez.
Şavaş Kılıç: 1975’te doğdu. Türk Dili ve Edebiyatı ve dilbilim eğitimi gördü. İngilizce ve Fransızcadan çevirileri, çeşitli dergi ve kitaplarda yayımlanmış yazıları var. Metis Yayınları’nda editör olarak çalışıyor.
.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***