Havana’da, Venezuela büyükelçiliğinin odasında Ali Rodriguez Araque’yi bekliyorduk. Küba büyükelçisiydi o günlerde. Daha önce Chavez’in ‘petrol’ bakanı, dışişleri bakanı, finans bakanıydı ve bir sürü şey. ‘Bolivarcı devrimin en önemli ideologlarından biriydi yani. Eski bir gerillaydı bir de. Önce FALN- gerillasıydı Komünist Parti’nin silahlı kanadıydı FALN. Sonra PRV- Venezuela Devrim Partisi’ne katılmıştı. Douglas Bravo ile dağdaki gerilla komutanlarından biriydi. Petrol kuyularını havaya uçurdukları da oluyordu. Patlayıcı uzmanıydı o zamanlar Ali Rodriguez. Petrol kuyularını uçurduktan yıllar sonra ‘Petrol’ bakanı olmak ilginçti tabi ama hayat bu.
Bir de OPEC Genel Sekreteri oldu bir ara, OPEC, bilirsiniz dünyanın en büyük petrol teşkilatı. Petrolü yakından tanıyordu yani…
-Ve ” Comandante Fausto ” dağdaki kod adı-…
Eski kolonyal bir evdi elçilik, her yeri beyaz ve güzel bahçeli. Palmiye ağaçları vardı tabii ki. Nedense palmiye ağacı olmayan kolonyal ev görmedim, dünyada hiçbir yerde. Sağa sola geniş dallarını açıp, evi tamamlıyordu. – Tunus’ta palmiye günlükleri tutan bir çiftçiyi dinlemiştim. O geldi aklıma, ‘bugün güneşe biraz daha uzandı Fatima’ diye yazıyordu, dallara isim takıyordu’- Biz hazırlık yapıyorduk, hazırlık dediğim, küçük bir kamera vardı elimde. İlk gelen kameraya bakıyordu benim röportajlarımda hep. Büyük televizyonların büyük kameraları oluyordu, büyük bir tripot iki ışık portatif, üç-dört kişi ve kenarda her şeyin kurulmasını bekleyen bir sunucu. Biz, iki kişi oluyorduk en fazla ve kamerayı doğu banktan almıştım, ikinci el ve el kadar….
Her yerden farklı olarak bu sefer, ilk defa bir ülkede çalışma izni çıkarmıştım. Küba’da bakanlarla filan konuşmak isteğinde mutlaka istiyorlardı ve Fidel ile görüşmeyi umut ediyordum ayrıca. Bunu da anlatırım bir gün. Yoksa devletlere bulaşmayı hiç sevmiyordum. İnsanın üstünde bir iz bırakıyor devlet, koyu gri, iç karartıcı bir iz. Ve ıstampa sesleri giriyor insanın rüyasına, mürekkebi de hep bitmek üzeredir bu devlet dairelerinin….
Ali Rodriguez odaya geldi. Takım elbisesi yoktu yine. Venezuela’da başkanlık sarayında görüştüğümde de böyleydi. Beyaz pamuklu gömlek çok uygundu eve ve tavanda dönen bir pervane vardı sesinin duyulmasını biraz engelleyen, aldırmadım. Her şey çok uygundu Küba’ya, röportaja, bize.
Nazım’dan bir şiirle bitirdi sözlerini. İnsanın Nazım gibi bir memleketlisi olması güzel şey, umutlu şey…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***