ABD’nin Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırması, uzmanlara göre Ege ve Akdeniz’deki güç dengeleri için olduğu kadar, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde gelinen noktayı göstermesi açısından önemli.
Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Kıbrıs’a uygulanan silah ambargosunu 2023 için de kaldırması, Ege ve Doğu Akdeniz’deki güç dengeleri için olduğu kadar, Batı ile Rusya arasında hassas bir konumda olan Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde gelinen noktayı göstermesi açısından önemli bir gelişme olarak görülüyor.
1987’den beri yürürlükte olan ABD’nin Kıbrıs’a silah ambargosu, geçtiğimiz günlerde alınan kararla 2023 yılı için de kaldırılmıştı. ABD bu ambargoyu kaldırma kararını ilk 2020’de almış ve bazı koşullara bağlı olarak ambargonun kısmen kaldırılacağını ve kararın yıllık olarak gözden geçirileceğini açıklamıştı.
Bu koşullar ABD Kongresi’nin 2019 yılında kabul ettiği, “Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasası’nda” yer verildiği şekilde, “Kıbrıs’ın kara para aklamayla mücadele düzenlemelerini uygulaması ve Rus askeri gemilerinin Kıbrıs limanlarına erişiminin engellenmesi” başlıklarını içeriyor.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamayla ABD’nin kararını kınarken, “Bu karar Kıbrıs meselesinin çözülmesi yönündeki çabaları olumsuz etkileyecek, Ada’da bir silahlanma yarışına yol açacak ve Doğu Akdeniz’de barış ve istikrara zarar verecektir. ABD’yi bu kararı gözden geçirmeye ve Ada’daki iki tarafa karşı dengeli bir politika izlemeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Ankara, ABD’yi Türkiye ile Yunanistan arasında uzun yıllar boyu gözettiği güç dengesini terk ederek Yunanistan lehine kararlar almakla ve Yunanistan’daki üslerini artırmakla suçluyor. Bu kapsamda ABD’nin Yunanistan’daki üslerinin ve en son Dedeağaç Limanı’nın üsse çevrileceği yönündeki haberlerin Türkiye’ye tehdit olduğunu belirten yorumcular da bulunuyor.
ABD’nin kararı Türkiye için neden önemli?
Peki ABD’nin, Kıbrıs’a ambargonun kaldırılması ile ilgili aldığı karar Türkiye için neden önemli ve özellikle Türkiye-ABD ilişkilerinin geldiği nokta açısından nasıl değerlendiriliyor?
Türkiye’nin eski Washington büyükelçilerinden Faruk Loğoğlu ABD’nin kararını anlamakta zorluk çektiğini çünkü her ne kadar Yunanistan ile sorunlar devam etse de Rumlara yönelik Türkiye tarafından bir tehdit bulunmadığını belirtiyor ve şöyle konuşuyor:
“Burada hedef Türkiye’ye mesaj vermek. Yani bir yandan Yunanistan’a askeri yığınak yaparken Dedeağaç ve başka noktalarda, şimdi Rum kesimi üzerinden Türkiye’ye hem genel anlamda hem Ege hem Doğu Akdeniz konularında ‘hizaya gel’ şeklinde bir mesaj verilmiş oluyor.”
Loğoğlu, ABD’nin Yunanistan ve Rumlara verdiği desteğin daha geniş boyutlu amacının ise Rusya’yı Akdeniz’de çevrelemek olduğunu belirterek, bunun için Rumların ABD’nin şartlarına uyma sözü vermesinin önemli olduğunu çünkü Rum kesiminin öteden beri Rus oligarklarının yatırım yaptığı veya paralarını götürdüğü, gemilerinin uğradığı bir yer olduğunu hatırlatıyor.
Bu arada Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Semerkant’ta Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi marjında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile sergilediği yakınlığın ardından Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu için gittiği ABD’de temaslarını sürdürüyor. Erdoğan’ın programında ABD Başkanı Joe Biden ile ikili görüşme ise bulunmuyor. Erdoğan dün Biden’a yakınlığı ile tanınan Demokrat Partili Senatör Chris Coons ile görüştü. Bu görüşme Türkiye’nin istediği F-16’lar için önemli görülüyor.
Türkiye’nin eski Atina Büyükelçisi Ümit Pamir, ABD’nin verdiği destekle Türkiye ile Yunanistan arasındaki güç dengesinin bozulduğu haberlerine temkinli yaklaşıyor ve reel olarak bir tarafta 80 milyonluk diğer tarafta 10 milyonluk iki ülke arasındaki güç dengesinin kolay kolay değişmeyeceğini vurguluyor. Pamir’in dikkat çektiği nokta ise siyasi olarak güç dengesinin değişmesi ve bunun nedenini şöyle açıklıyor:
“Özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından sonra ABD’nin Rusya’yı çevreleme politikası var. Tabii burada NATO ülkeleri ve özellikle Amerika açısından Türkiye eskisi kadar güvenilir bir müttefik değil. Eskiden Türkiye yüzde yüz güvenilir müttefikti.”
Bu nedenle Pamir’e göre Türkiye’nin güvenilir olmadığı bir noktada Yunanistan ABD için daha tercih edilir bir konuma geldi.
Öte yandan Türkiye-ABD ilişkileri açısından bir başka tartışma yaratan gelişme de ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ermenistan ziyareti oldu.
Türkiye Batı ile Rusya arasındaki dengeyi bozdu mu?
ABD’nin son dönemlerde daha çok Yunanistan lehine bir politika takip etmesinin nedenlerinden birisi olarak Rusya ile ilgili hedefi gösterilirken, diğer yandan Türkiye’nin Batı ile Rusya arasında izlediği politikanın son zamanda ABD ile ilişkilerde tıkanıklığa neden olduğunu belirtenler de var.
Pamir, Türkiye’nin uzun yıllardır dışarda “kabadayı gibi gezen bir ülke” olarak algılandığını ve bu imajı da genelde kaba kuvvete başvurması ve yumuşak gücünü kullanmaması ile yine kendisinin yarattığını belirterek, Türkiye’ye karşı bir antipati geliştiğine işaret ediyor. Pamir, Türkiye’nin yıllar boyu bölgesinde önemli bir aktör ve oyun kurucu olduğunu, ancak son dönemde iç politika saikleriyle bu önemde abartıya kaçtığını anlatıyor.
Bu arada İş Bankası ve Denizbank dün aldıkları kararla ABD’den gelen yaptırım uyarılarını dikkate alarak Rus ödeme sistemi Mir’i askıya aldı. Erdoğan, Ağustos’taki bir açıklamasında beş Türk bankasının Rusya’nın Mir kartı konusunda çalışmalarını sürdürdüklerini söylemişti. Geriye kalan üç devlet bankası ise şu anda Mir sistemini kullanmayı sürdürüyor.
Loğoğlu ise bu tartışmalara ilişkin şunları söylüyor:
“Türkiye’nin Rusya’ya sağladığı kolaylıklar özellikle ticaret ve mali konulardakiler, Batı’nın ve ABD’nin tepki vereceği nokta olarak ciddi bir potansiyel taşıyor. NATO ittifakı içinden birinin, yani Türkiye’nin Rusya’yla konuşması tabi ki önemli ama bu giderek sadece Türkiye-Rusya diyaloğu haline geliyor. Türkiye sadece Rusya’yla konuşur gibi bir algı oluşmaya başladı.”
Emekli Büyükelçi Loğoğlu, son olarak Türkiye”nin ŞİÖ için hedefini tam üyelik olarak açıklamasının da bu algıyı güçlendirdiğini belirterek, “Türkiye’yi koca bir gövde olarak düşünün. Bu gövdenin bir kolu ve yüzü batıya dönük olmalı, bir kolu da doğuya. Ama bunun tutarlı, rasyonel ve uzun vadeli bir politikayla yapılması lazım, yoksa bugünkü gibi iç politika tercihleriyle değil” diyor.
Ruhe: “Dedeağaç Moskova’yı sınırlamak için iyi konumda”
Peki Türkiye’nin ABD’nin Yunanistan ve Kıbrıs ile ilgili aldığı attığı adımlar ABD’den nasıl görünüyor?
DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan ABD Ulusal Güvenliği Yahudi Enstitüsü Dış Politika Direktörü Jonathan Ruhe, ABD’nin son yıllarda Yunanistan ile güvenlik ortaklığını güçlendirmeye yönelik kararlar aldığını, ancak bunun ABD’nin güç dengesini değiştirmeye yönelik aktif bir çabasından çok bölgesel olaylara bir yanıtı olduğunu belirtiyor.
Ruhe, Ukrayna Savaşı’ndan da önce Erdoğan’ın Güneydoğu Avrupa ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin NATO’nun ana güvenlik sağlayıcısı ve Rusya’ya karşı bir denge unsuru olarak geleneksel rolünden vazgeçtiğini ve bunun ABD için itici bir faktör olduğunu belirterek, şunları belirtiyor:
“Türkiye, Rusya’nın Ukrayna’yı da işgali ile çok sorunlu olan bu bölgede ABD veya NATO’ya güvenilir erişim sağlamıyor. Ankara ayrıca Doğu Akdeniz’de barışçıl enerji gelişmelerini tehdit ediyor ve bu da Avrupa’nın Rus doğal gazına alternatif bulma konusundaki acil ihtiyacını baltalıyor. Son olarak da Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini alakasız siyasi amaçları için rehin tutarak, NATO müttefiklerini ve Rusya’yı birbirine karşı kullanmaya ve Ukrayna savaşından çıkar sağlamaya çalışıyor.”
Türkiye’nin eylemlerinin yarattığı güvenlik boşluğunda Yunanistan’ın “çok daha güvenilir” bir ABD ortağı olduğunu ve Ukrayna Savaşı’yla Yunanistan’ın daha da önemli hale geldiğini belirten Ruhe, Yunanistan’ın ABD kuvvetlerinin Avrupa çapında konuşlanmaları ve tatbikat yapmaları için kolay erişim sağladığını belirtiyor. Ancak Jonathan Ruhe’ye göre bu ABD varlığının çoğu kalıcı olmaktan ziyade dönüşümlü olacak.
Ruhe, son günlerde gündeme gelen Dedeağaç ile ilgili olarak da şunları aktarıyor:
“Dedeağaç, özellikle Moskova’yı kontrol altına almak için iyi bir konumda. Çünkü liman NATO kuvvetlerinin ve Rusların olmayan doğal gazın, Türkiye’ye mecbur kalınmadan Balkanlar ve Karadeniz bölgesine geçmesine olanak tanıyabilir. Dedeağaç Limanı ve genel olarak Yunanistan, Türkiye’yi hiçbir şekilde doğrudan tehdit etmiyor; Ankara için yarattıkları tek zorluk, Avrupa enerji güvenliği ve NATO savunması için uygulanabilir ve çekici alternatifler olmaları.”
Ruhe, Türkiye tüm bu gelişmeleri kendisine yönelik tehdit olarak görüyorsa “suçlanması gereken tarafın yine kendisi” olduğunu da söyleyerek, şöyle konuşuyor:
“Ankara ile ilişkilerinde kesin bir kopuştan ve Rusya ile Türkiye arasında daha yakın ilişkilerden korkan ABD ve diğer NATO ülkeleri Erdoğan’a inanılmaz sabırlı davrandılar. Ancak aynı zamanda ABD’yi başka ortaklar aramaya iten Türkiye’nin davranışları oldu.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – GÜLSEN SOLAKER
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***