1922 İtalyası Ekim ayının son günlerinde, ülkenin ve kıtanın tarihini değiştirecek bir eyleme tanıklık ediyordu. Benito Mussolini liderliğindeki Ulusal Faşist Parti, iktidarı ele geçirmek için binlerce kara gömlekliyle başkente yürüyordu.
Yürüyüşün başlamasından birkaç gün sonra Kral 3. Vittorio Emanuele’nin de onayıyla Mussolini iktidara gelmiş ve 20 yıl sürecek faşist rejim resmen tesis edilmişti.
Roma Yürüyüşü’nün 100. yıldönümüyle aynı günlerde İtalya yine tarihi bir değişime tanıklık edebilir.
Mussolini’den bu yana ilk kez başbakanlık koltuğuna aşırı sağcı bir lider oturabilir.
25 Eylül’de yapılacak genel seçimler öncesi yapılan anketler, muhatabına bağlı olarak “muhafazakar”, “aşırı sağcı”, “sağ popülist” ya da “post faşist” olarak nitelenen İtalya’nın Kardeşleri’nin (FdI) en fazla oyu alacağını gösteriyor.
Anketlere göre İtalya’nın Kardeşleri, yüzde 25 civarı desteğe sahip. İtalya’daki seçim sistemi nedeniyle partiler seçimlere ittifaklar kurarak girmeyi tercih ediyor. İtalya’nın Kardeşleri de aşırı sağcı Lig ve merkez-sağdaki Haydi İtalya ile ittifak halinde seçime giriyor.
Sırasıyla Giorgia Meloni, Matteo Salvini ve Silvio Berlusconi’nin liderliğindeki bu 3 partinin parlamentoda çoğunluğu elde etmesi bekleniyor.
Seçim sonuçları anketlerle uyumlu olursa, sağ ittifakın gelecek Ekim ayında, Roma Yürüyüşü’nün 100. yıldönümü dolaylarında, yeni hükümeti kurması en olası senaryo olarak ortaya çıkıyor.
‘Canavar değilim’ mesajı
İtalya’nın Kardeşleri’nin kurucusu ve lideri Giorgia Meloni de ülkenin ilk kadın başbakanı olma yolunda görünüyor. Siyaset hayatına neo-faşist partilerde başlamış olan, faşist hareketlerle bağlarını kesmemekle suçlanan Giorgia Meloni, seçim kampanyası boyunca “bir canavar olmadığı,” demokrasi için tehdit oluşturmadığı mesajını vermeye çalıştı; “İtalyan sağı faşizmi onlarca yıl önce tarihe gömdü” dedi.
Faşist geçmişiyle gerçek anlamda yüzleşmediği görüşü sık tekrarlanan İtalya’da, “Mussolini iyi şeyler de yaptı” iddiası özellikle sağda konumlananların dile getirmekten çekinmediği ve siyasi literatüre yerleşmiş bir kalıp.
Meloni ve partisi de bu söylemi sürdürdükleri ve neo- faşist referans ve çağrışımlardan arınmadıkları gerekçesiyle eleştiri alıyor.
Meloni’nin partisi, logosundaki alevden genel merkez olarak kullandığı binaya kadar bir dizi simgeyle geçmişteki neo-faşist partilerin mirasçısı imajını terk etmemeyi seçiyor. Partinin üyeleri ve yöneticilerinin faşist selamı verirken görüntülenmesi ya da yerel bir parti binasında Mussolini büstü bulunması gibi hadiseler meydana gelebiliyor.
Bizzat Giorgia Meloni’nin gençliğinde Mussolini’yi övdüğü bir video da seçim kampanyasında tekrar gündeme geldi. 1996 tarihli videoda 19 yaşındaki Meloni’nin, “Mussolini’nin iyi bir siyasetçi olduğunu düşünüyorum. Ne yaptıysa İtalya için yaptı” dediği duyuluyor.
Hükümetlerinin kısa ömürlü olmasıyla tanınan İtalya seçim kampanyalarına alışık olsa da bu seferki kampanya dönemi bu nedenlerle faşizm-antifaşizm tartışmalarıyla sıra dışı bir atmosferde geçti.
Sol partiler kampanyalarında ‘’antifaşist cephe’’ vurgusuna ağırlık verdi.
‘1948’den sonra en önemli seçim’
Aşırı sağ hareketler ve faşizmle ilgili kitaplar yazan La Repubblica gazetesi yazarı Paolo Berizzi , 25 Eylül seçimlerinin, İtalya Cumhuriyeti anayasasının yürürlüğe girdiği 1948’den bu yana en kritik önemdeki seçimler olacağını söyledi:
“Bugünkü sağ, kötücül, tehlikeli, faşistoid çağrışımlarla dolu bir sağ. FdI teknik olarak neo-faşist bir parti olarak tanımlanamaz ama faşizmi reddetmemekte ısrar eden bir parti.”
Tanınmış gazeteci-yazar Aldo Cazzullo da, Meloni ve ittifak ortağı Salvini’nin faşist olmadıklarını, ancak İtalya’da yaygın olarak taraf belirleyici bir sıfat olarak kullanılan “anti- faşist” tanımına da uymadıklarını vurguladı. Cazzullo her iki lideri de “anti-faşizm karşıtı” diye niteledi.
“Çete lideri Mussolini. Neden faşizmden utanmalıyız” isimli kitabı birkaç gün önce yayımlanan Cazzullo, Roma Yürüyüşü’nün 100. yıldönümü için hazırladığı TV programının tanıtımında faşizm tartışmalarını şöyle yorumladı:
“Bugün faşizmin dönmesi gibi bir tehlike yok. Elbette İtalya’da hala faşistler var ama partilerin liderleri faşist değil, Meloni, Salvini faşist değil. Ancak ‘anti anti-faşist’ olarak nitelenebilirler.
“(İtalya’nın Kardeşleri’nin logosundaki) alev İtalyan neo-faşizminin, post faşizminin tarihi sembolü. Bu logoya sahip bir partiye oy vermek faşizme oy vermek anlamına gelmese de, İtalyanların çoğunun faşizmle ilgili olumsuz bir fikre sahip olmadığını gösteriyor.”
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – ÖVGÜ PINAR
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***