Anadolu Ajansı, 22 Haziran’da Türkiye’den iki yardım derneğinin, kuzeybatı Suriye’de isyancıların kontrol ettiği İdlib vilayetine altı tır insani yardım gönderdiğini duyurdu. Ajansa göre “Adana Dosteller ve Eskişehir Günışığı dernekleri tarafından sağlanan ve içerisinde un, su, kıyafet ve kuru gıdanın bulunduğu altı tır yardım, Türkiye’nin Hatay ilindeki Yayladağı Sınır Kapısı’ndan İdlib’e geçiş yaptı. Yardımlar İdlib’de çadırlarda yaşayan ailelere dağıtılacak.”
Türkiye’nin hem Suriye içinde yerinden edilen hem de Türkiye’ye kaçan milyonlarca Suriyeliye gösterdiği cömertlik herkesin malumu. Ancak Ankara’nın Suriye politikasını eleştirenler Türkiye’nin bir eliyle verdiğini, öteki eliyle aldığını iddia ediyorlar.
Suriye’de insan hakları ihlallerini belgeleyen, kâr gütmeyen bağımsız bir kuruluş olan Hakikat ve Adalet İçin Suriyeliler Örgütü’nün 22 Haziran’da açıkladığı rapor, Türkiye’nin müttefiki Suriye Milli Ordusu’nun yağmaladığı tahılla ticaret yaptığını ve Ankara’nın buna olanak sağladığını detaylı bir şekilde aktarıyor.
Söz konusu tahılın, Türkiye’nin Ekim 2019’da gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekâtı’nda el konulan sekiz silodan alındığı belirtiliyor. Türkiye Barış Pınarı Harekâtı’yla daha önce ABD destekli Suriyeli Kürtlerin kontrol ettiği Tel Abyad ile Rasulayn kasabaları arasındaki geniş bir bölgeyi ele geçirdi.
Hakikat ve Adalet İçin Suriyeliler Örgütü, Milli Ordu komutanları ve silo çalışanları dâhil çeşitli aktörlerle yaptığı mülakatlara dayanarak, içinde Türkiye’nin kamu kuruluşu Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ve “silahlı grup komutanlarının” yer aldığı bir ticaret ağına ışık tutuyor. Raporda “silahlı grup komutanlarının” depolardaki tahılı “bizzat gasp ettiği”, bunları “yerel ya da Türk tüccarlara sattığı” ve geliri kendi ceplerine attığı belirtiliyor. Mahsulün gaspı, silolardan tahıl götüren kamyonların uydu görüntüleriyle belgeleniyor.
Bu iddialar, Türkiye ve Milli Ordu’nun kuzeydoğu Suriye’deki imajını daha da zedeleyecek. Ankara, Kürtlere yönelik yargısız infaz, adam kaçırma, yağma, tarım alanlarının yakılması ve suyun silah olarak kullanılması gibi bir dizi suistimale izin vermek ya da bunlarda doğrudan yer almakla suçlanıyor.
Rapora göre kuzeydoğu Suriye’de Kürt önderliğinde kurulan idare, Türk güçlerinin gelişi üzerine bölgeden çekilirken geride yaklaşık 730 bin ton buğday, arpa, gübre, pamuk ve tohum bıraktığını söylüyor. Özerk idareye bağlı ticaret komitesinin eş başkanı Salman Barudo, “Bu stoklar, önümüzdeki üç yılın stratejik rezervleri olup Rakka ve Haseke vilayetlerinin toplam stoklarının yüzde 11’ini teşkil etmektedir” diyor.
Özerk idareden bir yetkili, bir ton buğdaydan yaklaşık 850 kilogram un, bir ton undan da 1,2 ton ekmek üretildiğini belirterek kaybın boyutunu vurguluyor.
Suriye Milli Ordusu tahıl silolarının yağmalanmasına karıştığını reddediyor. İstanbul merkezli Suriye Geçici Hükümeti’nden yetkililer ve yerel meclis çalışanları ise tersini iddia ediyorlar.
Al-Monitor’un sorularını telefonda yanıtlayan Hakikat ve Adalet İçin Suriyeliler Örgütü’nün İcra Direktörü Bessam El Ahmed, yağma olaylarının “Türkiye’nin işgal ettiği Afrin’de gerçekleşen ihlallerin genel çerçevesi ile örtüştüğünü” belirtirken, “Türkiye yağmalanan buğdayı satın alıyor” dedi.
Türkiye, Kürt ağırlıklı Afrin’i 2018 yılında ele geçirmişti. Türkiye’yle birlikte hareket eden Sünni isyancıların pek çok suç işlediğine dair somut veriler mevcut. Bunların arasında tecavüz, keyfi alıkoymalar ve yerel üreticilerden endüstriyel boyutta zeytinyağı gaspı yer alıyor. Alman haber kuruluşu Deutsche Welle, zeytinyağının önemli bir kısmının Türkiye’ye sokulduğunu ve ardından “Türk malı” olarak ihraç edildiğini bildirmişti.
TMO Suriye’den sadece arpa fazlasını ithal ettiğini, buğday almadığını söylüyor.
Philadelphia merkezli Dış Politika Araştırmaları Enstitüsü’nde Suriye uzmanı olan Elizabeth Tsurkov ise bu ticaretten dolayı fiyatların yükseldiğine dikkat çekiyor.
Al-Monitor’a konuşan Tsurkov, “Buğday, tahıl yağmalandığı kesinlikle doğrudur. Bunu örgütlerden teyit ettim. Örgütler Rasulayn ile Tel Abyad arasındaki geniş arazilerde yetiştirilen buğday ve arpayı çalıyor ve Türkiye’ye satıyorlar” dedi.
Türkiye’de bu ürünlere verilen fiyatları Suriye’de çiftçilere hiç kimsenin veremediğini belirten Tsurkov, “Dolayısıyla Türkiye’ye satış yapmak için açıkça teşvik edici bir unsur var” dedi.
Türkiye bu tip alışverişlerde yer alırken, Kürt kontrolündeki bölgelere insani yardım geçişini engellemeye devam ediyor. COVID-19 salgını da Türkiye’nin tavrını yumuşatamadı. Suriye lirasının çöküşü ise Suriye genelinde halkın sefaletini artırıyor.
22 Haziran’da, Tel Abyad’da ve yine Türk kontrolündeki Suluk kasabasında kötüleşen yaşam koşulları ve başta ekmek olmak üzere gıdadaki fiyat artışları nedeniyle protestolar patlak verdi.
Kuzey Suriye İhlal Belgeleme Merkezi, Twitter’dan paylaştığı mesajda Türkiye’nin atadığı Suluk yerel meclisinin önünde kalabalığın toplandığını ve meclisin görevden alınmasını istediğini bildirdi. Merkez ayrı bir eylem çağrısında ise Türkiye-Suriye sınırındaki çiftçilerin Türk askerlerince hedef alındığını söyledi. Muhayiddin Abdürezzak ismindeki Suriyeli Kürt çiftçinin 17 Mayıs’ta sınırda görevli bir Türk askerinin açtığı ateşte vurularak hayatını kaybettiği iddia edilmişti.
Dış dünyaya Kürt kontrolündeki bölgelere dair bilgi aktaran Rojava Enformasyon Merkezi’nin araştırmacılarından Thomas McClure, Al-Monitor’a yaptığı açıklamada Barış Pınarı Harekâtı’ndan etkilenen bölgede 440 bin hektar ekilebilir arazi olduğunu ve burada üretilen buğdayın 763 bin tonu bulduğunu kaydetti. McClure şöyle konuştu: “Türkiye’nin bu verimli bölgeye ‘vekil’ milisler yerleştirmesi, hem kuzeydoğu Suriye’nin geri kalanını hem de işgal bölgesinde kalan sivilleri ağır bir şekilde etkiliyor. Yaşamsal önemdeki tarımsal arazi kaybı, kuzeydoğunun geri kalanı üzerinde baskıyı artırıyor. BM verilerine göre bu bölgede 1 milyon 940 bin kişi insana yardıma muhtaç.”
Hakikat ve Adalet İçin Suriyeliler Örgütü’nün tespitlerini destekleyen McClure, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tahıl siloları hızla yağmalandı, on binlerce ton buğday ya satılmak üzere Türkiye’ye götürüldü ya da fahiş fiyatlardan yerel tüccarlara satıldı. İşgali takip eden aylarda yerel halkın temel gıdası olan ekmeğin fiyatı iki katına çıktı. Tüp gaz gibi başka temel kalemler ise kuzeydoğu Suriye’nin diğer bölgelerine göre beş kat daha pahalı hâle geldi.”
Barış Pınarı Harekâtı’yla ele geçirilen bölge Türkiye’nin Şanlıurfa ilinden idare ediliyor. Şanlıurfa Valisi Abdullah Erin geçen hafta Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamada Türkiye’nin sınır kasabası Ceylanpınar ile Rasulayn arasında yeni bir kapı açılacağını söyledi. Vali, yakınlardaki sınır kasabası Akçakale ile Tel Abyad arasında açılan kapı gibi yeni kapının da hem Ceylanpınar’a hem de Rasulayn’a fayda sağlayacağını söyledi. Hükümete yakın Daily Sabah gazetesine göre Tel Abyad ve Rasulayn’da “altyapının onarımı sayesinde günlük hayatın iyileşmekte olduğu vatandaşlar tarafından sıklıkla dile getiriliyor.” Ancak son protestolar farklı bir tablo çiziyor.