Ahmet KANBAL
Mardin’in Midyat ilçesinde 1994 ile 1996 yılları arasında gözaltında kaybedilen 9 kişiyle ilgili 30 Ocak 2012’de Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan ancak 2014 yılında “yetkisizlik” kararı ile Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen soruşturmada bir kez daha “yetkisizlik” kararı verildi. Dönemin Karakol Komutanı Hilmi Kahraman, Astsubaylar Mehmet Ziya Odabaş, Metin Çetin, Murat Sevim ve Adem Kılıç hakkında 9 ismin kaybedilmesine ilişkin başlatılan soruşturma Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilirken, gönderilen dosyaya ilişkin fezleke hazırlayan savcı 9 kişi ile ilgili şüpheli beyanları üzerinden “PKK’ye katıldıkları” yönünde fezleke hazırladı.
Gözaltında kaybedilen Şehmus Eroğlu, Hüsni Çankaya, Nihat Aydoğan, Abdüllatif Şahin ve Tevfik Ay ile birlikte Mehmet Emin Atuğ, Şükrü Demir, Hizni Bilmen ve Abdülkadir Demir’in yakınlarının avukatı Erdal Kuzu, savcılığın fezlekesi ve devam eden soruşturmayı Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
“YARGISIZ İNFAZ SÖZ KONUSU”
Mardin’in diğer ilçelerinde olduğu gibi Midyat’ta da 1990’lı yıllarda yoğun bir şekilde yargısız infaz ve zorla gözaltında kaybetme vakalarının yaşandığını belirten Kuzu, Midyat’taki kayıplarla ilgili 2013 yılına kadar etkin bir soruşturma yürütülmediğini dile getirdi. Ailelerin talepleri üzerine Özel Yetkili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na 2013’te yeni bir suç duyurusu yaptıklarını kaydeden Kuzu, “Özelikle Midyat Budaklı’da bir kazı çalışması yapılması talebinde bulunduk. Bu talebin yerine getirilmesi ile birlikte Midyat’taki diğer kayıplara da ulaştık. Bu kayıpların aileleri de bu soruşturma sürecine katıldılar. Bu soruşturma sürecinde gördük ki; Midyat’ta ciddi anlamda söz konusu tarihlerde yargısız infaz ve gözaltında kaybetme vakası yaşanmış olduğuna tanıklık ettik. 2013 yılında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Budaklı Köyü’nde elde edilen deliller üzerine keşif yapıldı. Belirttiğimiz yerlerde de kazı çalışmaları yapıldı. Ancak bu kaybettirilen insanların kalıntılarına ulaşamadık. Soruşturma sürecinde ortaya çıkan tanıklar, elde edilen deliller, müşteki beyanları, mağdur beyanları, faillerin kimlikleri, faillerin daha sonrasında suç işlemeye devam etmiş olmaları, çete ilişkileri içinde yer almaları esasen 1994 ile 1996 yılları arasında nasıl Kızıltepe’de, Dargeçit’te, Derik’te JİTEM faaliyetleri yürütülmüş ise, Midyat’ta da benzer şekilde faaliyetlerin yürütüldüğü ortaya çıktı” dedi.
“İNANDIRICI OLMAYAN BİR FEZLEKE”
Özel Yetkili Başsavcılıkların ortadan kaldırılmasının ardından dosyanın gönderildiği Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı ile çeşitli görüşme taleplerinin olduğunu belirten Kuzu, bugüne kadar taleplerinin hiçbirine karşılık bulamadıklarını dile getirdi. Bugüne kadar yapılan tek işlemin şüpheli beyanlarının alınması olduğunu kaydeden Kuzu, “Gelinen aşamada Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığı talebi ile fezleke hazırlayarak, Mardin’e gönderdi. Bu soruşturma halen Mardin’de açık bulunmaktadır. Fakat Midyat Savcılığının fezlekesine bakıldığında bu daha vahim. Bu kişilerin kaybolduğu, kendilerinden haber alınamadığı tespiti yapılmış. Ancak savcılık kendi yetkisinde olmasına rağmen kaybolan bu kişilerin akıbetinin ortaya çıkarılması esas görevi olmasına rağmen bu işleme hiç girmeyerek, çok kolaycı bir yola, şüpheli beyanlarından hareket ederek, yaşları 50 ile 70 arasında değişen bu kişilerin örgüte katılmış olabileceği şekilde inandırıcı olmayan bir fezleke hazırlamıştır” ifadelerini kullandı.
“FEZLEKE, CEZASIZLIK POLİTİKASININ UYGULANMASIDIR”
Kuzu, hazırlanan fezlekeyi “cezasızlık politikası ve devletin kendi işlemiş olduğu suçların üstünü kapatma, örtme, yok etme siyasetinin” bir ürünü olarak yorumladı. Türkiye’de yargının ideolojik bir noktaya gelmesinin bunda etkili olduğunu vurgulayan Kuzu, şöyle devam etti: “Hakimlerin ve savcıların tarafsız olması ilkesi kıstas alınması gerekirken, kendi yurttaşının akıbetini soruşturmaktan kaçınan, kendi yurttaşının eğer öldürülmüş ise, faillerini ortaya çıkarılmasından kaçınan bir savcı tutumu ile karşı karşıyayız. Bu da devlet görevlilerinin işlemiş oldukları suçların üzerinin örtülmesine dair alınan kararların sahada yansıması olarak görülüyor.”
Dosyanın kapatılmaması için başvurularını sürdüreceklerini ifade eden Kuzu, olay tarihinde alınan tanık beyanlarıyla toplanan delillerin bu insanların zorla gözaltında kaybedildiğinin açık delili olduğunu hatırlattı. Hiçbir savcının bu gerçeklikten kaçamayacağını belirten Kuzu, “Midyat JİTEM dosyası diğer dosyalarda uygulanan cezasızlık politikasının uygulanmasıdır” dedi.
“SAVCI BÜYÜK ŞÜPHE İLE HAREKET ETMELİ”
Savcılık tutumunun hukuk ile izah edilemeyeceğini, ideolojik bir tutum olduğunun altını çizen Kuzu, soruşturmanın baş faili olan dönemin İlçe Jandarma Komutanı Hilmi Kahraman’ın 2001 yılında Kocaeli’nde çete, gasp ve yağma suçlamasına isminin karıştığına dikkat çekti. Kahraman’ın sadece bu durumunun 94-96 yıllarında Midyat’ta tanık ve mağdur beyanlarının bahsettiği durumun gerçekliğini ortaya koyduğunu dile getiren Kuzu, “Savcının büyük bir şüphe içinde hareket etmesi gerekirken, bu kişinin kimliğinin yok sayılması, işlemiş olduğu suçların görmezden gelinmesi metnin hukuki olmaktan ziyade alınan kararın hukuki prosedüre dökülmesi olarak görüyoruz” diye konuştu.
“HİÇBİR SAVCI GÖRMEZDEN GELEMEZ
Söz konusu durumla birlikte ayrımcılığın da net olarak ortaya çıktığını sözlerine ekleyen Kuzu, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Kürde karşı ayrımcı bir yargı tutumla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Hukuki bir belge olmaktan şüphelileri koruma altına almaya dönük bir fezleke olarak görüyoruz. Beklediğimiz tarafsız ve cesaretli bir savcı tutumu beklemek en büyük hakkımız. Kağıt üzerinde olsa bile yasalar da bunu emrediyor. Dolayısıyla Mardin Cumhuriyet Savcılığının, Midyat Cumhuriyet Savcılığının hazırladığı fezleke ile yetinmemesi, resen delil araştırması yapması, resen delil değerlendirmesi yaparak karar vermesi gerekiyor. Beklentimiz; adil, etkin bir soruşturma sonucu hazırlanması gereken bir iddianame için Mardin Cumhuriyet Başsavcılığından bu anlamda cesaretli ve tarafsız ve maktulün haklarını koruyacak şekilde bir soruşturma yürütülmesidir. Bu Midyat’tan gönderilen fezlekenin yok sayılması ile mümkündür. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığının bu yetkisi de bulunmaktadır. Dosyada açığa çıkan bilgi belge hiçbir savcının görmezden gelemeyeceği kadar önemli, bir savcının görmezden gelemeyeceği kadar da gerçeği ortaya çıkaran hususlar, tespitlerdir. Bu beklenti hukuksal, evrensel bir beklentidir.” (Mardin/MA)