Kağıt üzerinde evet ediyor ama tüm gereklerine uyulduğu konusunda ciddi kuşkularım var.
“Kuşku” kelimesini kullanıyorum çünkü resmi bilgilere ulaşma zorluğum var ama buna rağmen önce zihinsel olarak sonra da bizim Resmi Gazetede yayınlanan bazı tebliğlere bakarak gümrük birliği konusunda sorunlar olduğu kanısındayım.
Kanı ile yazı yazılır mı diye sorarsanız, bunun bir kanı olduğunun altı çizilerek yazılır.
Önce gümrük birliği konusunu çok çok özet olarak verelim.
1996’dan beri Türkiye ve AB üyesi ülkeler (o zaman AT idi galiba) arasında imalat sanayi malları gümrüksüz, kotasız ve eş etkili tedbir olmadan serbest dolaşıma konular.
Üçüncü ülkelere de ortak bir gümrük tarifesi uygulanıyor, mesela Çin’den bu gümrük vergisi ödenerek giren bir imalat sanayi malı AB gümrük birliği bölgesinde serbestçe dolaşabiliyor.
Gümrük birliği maalesef hala hizmetler ve tarım sektörünü kapsamıyor.
Bana sorarsanız, buna direnen de Türkiye, kamu alımlarının (ihaleler) serbest bir rekabet potasına girmesini istemiyor, yaşananlar da, mesela 5’li, 6’lı, 7’li çeteler, bunun nedenini iyi gösteriyor.
Gümrük birliği süreci ilerlemiyor, buna kuşku yok ama acaba olduğu yerde de duruyor mu, yoksa gerileme mi var?
Kağıt üzerinde, yani anlaşmalar düzeyinde yok ama uygulamalar belirsiz.
Türkiye ekonomisi son on senedir, özellikle Erdoğan’ın ustalık dönemine geçtik demesinden sonra tam bir rant ekonomisi görüntüsü veriyor, saçma sapan kaynak aktarımları fiyat mekanizmasını, rekabeti altüst ediyor.
Cumhuriyet tarihinin en görülmemiş kayırmacılık, nepotizm, yasa dışı kaynak transferleri dönemi yaşanıyor.
Bu ortamda gümrük birliğinin rekabetçi politikalarının sağından solundan çekiştirilmeden uygulandığını söylemek bana kolay gelmiyor.
Gümrük birliği sürecinin zihinsel olarak yürümediği kanısına buradan varıyorum çünkü her şeye rağmen gümrük birliği ciddi bir rekabet ortamı getiriyor ekonomiye.
AKP taifesinin bu rekabet ortamını atlamak için ellerinden geleni yapacaklarına kuşkum yok.
Mesela A imalat sanayi malını bir İsveç firması bizden çok daha rekabetçi üretiyor diye ne Erdoğan ne de o A malını İsveçli firmadan daha az rekabetçi üreten yerli firmaların iç pazarı bu İsveçli firmaya teslim edeceklerine inanmak bu ortamda, mesela ÖSYM’den sınav sorularının bile çalınabildiği bir ortamda bana pek inandırıcı gelmiyor.
Buraya kadarki kısım yukarıda itiraf ettiğim gibi bir kanılar birikimi sadece.
Ancak, meselenin daha da somut bir yanı var.
Benim gibi Resmi Gazete meraklısı birinin bir süredir dikkatini resmi gazetelerde artık çok sık yayınlanan bazı tebliğler çekiyor.
Bu yazımda sadece iki örnek sunacağım, birincisi 9 Temmuz 2022 Cumartesi çıkan Resmi Gazetede yayınlanan bir tebliğden alıntı: “Amaç ve kapsam: MADDE 1- (1) Bu Tebliğin amacı, 30/7/2021 tarihli ve 31553 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2021/40) ile Çin Halk Cumhuriyeti menşeli 73.04 gümrük tarife pozisyonu altında kayıtlı “demir (dökme demir hariç) ve çelikten dikişsiz çekme borular” ithalatına yönelik olarak başlatılan ve Ticaret Bakanlığı İthalat Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen nihai gözden geçirme soruşturmasının tamamlanması neticesinde alınan kararın yürürlüğe konulmasıdır.
İkinci örnek de 27 Temmuz Çarşamba tarihli Resmi Gazeteden bir alıntı: Kapsam:MADDE 1- (1) Bu Tebliğ, 10/5/2004 tarihli ve 2004/7305 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan İthalatta Korunma Önlemleri Hakkında Karar ve 8/6/2004 tarihli ve 25486 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Korunma Önlemleri Yönetmeliği çerçevesinde 9/10/2021 tarihli ve 31623 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2021/8) ile açılan korunma önlemi soruşturması sonucunda alınan kararı içermektedir.
Evet, gelelim konumuza: İthalatta korunma önlemi alınabilir şayet ticari partöneriniz ülke Dünya Ticaret Örgütünün, AB Komisyonunun, AB Adalet Divanının kararlarının dışında bir saldırgan ihracat politikası uyguluyor, mesela büyük dampingler yapıyor ise.
Ancak, bizdeki bu ithalatta korunma önlemleri içerikli tebliğlerin son dönemlerde büyük artışı bu meselenin sadece partöner ülkenin saldırgan ihracat politikası nedeniyle olmayabileceğini, bizim de o eski güzel korumacılık rantları rüyalarımızı tekrar gerçeğe dönüştürmek amacımızdan kaynaklanabileceğini sezer gibi oluyorum.
AB Komisyonu ise muhtemelen bir süredir Türkiye ile zaten pek ilgilenmiyor olabilir.
Spekülatif içerikli olma ihtimali eleştirilebilecek bir yazı yazdım, yakın gelecekte bu işin kokusunun çıkacağı kanısını taşıdığımı bir kez daha belirtiyorum.
Kamu alımlarında büyük usulsüzlüklere (en hafif tabiri ile) imza atan, Sayıştay denetiminden kaçmak, kurtulmak için çevirmediği dalavere kalmayan yürütme erkinin gümrük birliği konusunda korumacılık rantı yaratmak için çırpınmadığını düşünmek bana eşyanın tabiatına aykırı geliyor.
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***