YORUM | TARIK TOROS
Türkiye’deki mahallelerde büyük kafa karışıklığı var.
Nasıl olmasın ki?
Ezberler üzerine dikilen kuleleri deviren gelişmeler yaşanıyor.
Çekilen bir tuğla olsa yıkılan duvarla yetineceğiz, lakin durum bu değil.
***
İki basit örnekle konuyu açalım:
İlki İlhan İrem’le ilgili çarpıtma.
Vefatı üzerine 1999’da kaleme aldığı “Fetuş” başlıklı makalesi gündeme geldi.
İrem’in bu yazıyla Cemaat’in şimşeklerini üzerine çektiği, ondan sonra kariyerinin bittiği gibi paylaşımlar oldu.
Bunun mantığı yok, sürecin içinde yaşayarak geldik.
28 Şubat süreci buram buram yaşanıyordu, Fethullah Gülen aylar önce ABD’ye gitmişti.
Üniversitelerde başörtüsü yasağı başlamıştı, İslami hareketlerin kafasını kaldıramadığı bir dönemdi.
Kaldı ki, İlhan İrem 70’lerdeki çıkış şarkılarından sonra adeta deneysel, senfonik ve mistik bir döneme girmişti.
90’ların ikinci yarısı hele 2000’lerle birlikte ortalarda görünmez oldu.
Eski sıklıkta albüm yapmıyor, konser vermiyordu.
Birkaç yılda bir Açıkhava’da veya Kuruçeşme Arena’da çıkınca olay oluyordu.
Cemaat’in canını sıktı diye birilerinin başına bir şey gelecekse…
En başta, aynı sene (1999) Gülen’in meşhur video kasedini yayımlayan Ali Kırca ile ATV Haber’in başına bir şey gelirdi.
***
İkinci örnek:
Necip Hablemitoğlu cinayeti.
Şimdilerde “cinayetin azmetiricisi” olduğu iddiasıyla aranan Levent Göktaş’ın sırra kadem basmasıyla gündemde.
Hablemitoğlu, “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” diye bir kitap yazmıştı.
Kitap cinayetten 1 yıl önce, Ağustos 2001’de yayımlandı.
Kitabın ana dayanağı “Bergama Operasyonu’nun Çerçevesi” başlığıyla sunulan bir belgeydi.
Ocak 1990 tarihli, Federal Alman İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı belgesi.
İsveç’te yaşadığı belirtilen Prof. Dr. Metin Deliormanlı tarafından gönderilmişti.
Kaynak bu isimdi.
Belgede özetle şöyle deniyordu:
-Bergama’daki altın yatağı, Almanya tarafından gözardı edilmemeli.
-Türkiye, Ege’de onlarca altın yatağını peş peşe bularak Alman ekonomisini sarsabilir.
-Önlemek için senaryolar hazırlanmalı. Çevreci eylemler yaşama geçirilmeli.
-Heinrich Böll ve Gustav Stresemann vakıflarınca her türlü lojistik destek faaliyeti yürütülmeli, vesaire.
***
Kitap, fitili ateşledi ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde, 21 Ekim 2002 tarihli iddianame ile Alman vakıflarının yöneticileri, İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman, Bergamalı yerel yöneticiler ve eylemci köylüler dahil 15 kişi hakkında, “Türkiye’nin bütünlüğü ve laik devlet adına gizli ittifak oluşturmak” suçundan dava açıldı.
Dışişleri ve Emniyet’ten bilgi istendi.
Gazeteciler belgenin peşine düştü.
Ne çare, ulaşamadılar.
Belge sahteydi.
Belgenin kaynağı olduğu söylenen Prof. Dr. Metin Deliormanlı bulunamamıştı.
Çünkü böyle bir kişi hiç olmamıştı.
Hablemitoğlu, mahkemede çapraz sorgulanacaktı.
İlk duruşmaya 1 hafta kala, 18 Haziran 2002’de evinin önünde öldürüldü.
***
Kitabın finansmanı ve daha birçok konu tartışmalıydı.
“Almanya’nın çıkarları için Bergama köylüleri kışkırtılıyor” tezi çökmüştü.
Rahmetli Aydın Engin konuyu araştırmak üzere Ege’de dolaştı, geniş yazı dizisi yaptı ama gazetesi Cumhuriyet bunu basmadı.
DGM’deki dava ise 69 gün sonra beraatle sonuçlandı.
Şimdi buradan hareketle, “Hablemitoğlu kullanıldı, gerçekler deşifre olacakken ortadan kaldırıldı” diyebilirsiniz, mesela.
Bu teori işe gelmeyince…
Başka teoriye geçiliyor, her zaman olduğu gibi.
***
Bakın, Türkiye’de hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Mahallelerdeki panik de bundan.
Hangi siyasetçiye, hangi akademisyene ve gazeteciye güveneceklerini bilemiyor…
“Kudretli albay” dediklerinin nasıl birer “kağıttan kaplan” olduğu görüyor ve şaşırıyorlar.
Daha çok şaşıracaklar.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***