YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Nasıl ki İslamcı mahalle ve Ergenekoncular 15 Temmuz’un gerçekliğiyle ilgilenmiyor, onun sayesinde oluşan siyasi atmosferin hasılatını tepe tepe yiyorsa; bazı çevreler de Madımak katliamının gerçekliğiyle değil onunla oluşan siyasi atmosferin getirisiyle ilgileniyor. Maalesef siyasi kâr bu ülkede kendi babasının, kardeşinin, en yakınlarının gerçek katillerini ortaya çıkarmaktan daha önemli geliyor insanlara. Mağdur yakınlarından hiç kimse, “2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas Madımak’ta gerçekte ne oldu, Cüneyt Özdemir’in yıllar sonra açıkladığı (itiraf ettiği) gibi göstericilerle, oteldekiler arasındaki silahlı askerleri kim geri çekti, o dönemde SHP’nin Sivas Valisi Aydın Karabilgin’in ihmali aşan kararlarıyla bir gösterinin nasıl faciaya dönüştü?” gibi soruların peşine düşmüyor. Madımak’ta aslında ne oldu sorusunun kapağını kaldırmaya kimse yanaşmıyor.
Kapağı kaldırdıklarında çıkacak gerçekler 30 yıldır elde ettikleri siyasi kazanca halel getirebilir. Kardeşlerinin, babalarının ölmesine tam olarak kimlerin sebep olduğunu öğrenmek yerine, bu katliamın sağladığı kazancı tercih etmelerini anlamakta zorlanıyor insan. Tıpkı Ali Tatar’ın intiharını, Kuddisi Okkır’ın hapishanede ölmesinin mevcut anlatısına gölge düşürmekten korktukları gibi.
Türkiye’de yaşanan binlerce acı olaya, yaşanan onlarca toplumsal travmaya rağmen kimsenin kendi pozisyonuyla ilgili bir sorgulamaya gitmemesi, farklı bir yola meyletmemesini, amasız fakatsız herkes için adalet isteyen bir tavra dönüşmemesini anlamak da bir hayli zor.
Aynı çevreler bugünlerde hükümetle Cemaat’in barışacağı endişesiyle yatıp kalkıyorlar. AKP’nin terminolojisini ondan daha höyküre höyküre kullanarak, hükümetin artık ‘fütüyle’ mücadeleyi sonlandırdığını eyvah eyvah sesleriyle konuşuyorlar. 28 Şubat siyasetini daha kaba saba bir tarzda uygulayabileceklerini hayal ettikleri bir zamanda, cemaatle barışmasının AKP’deki çöküşü geciktirebileceği kaygısındalar. AKP’nin çökmesini adalet ve hukuk adına değil, oluşacak siyasi atmosfer sayesinde, devlet balyozu ile dini olan her şeyi ülkeden kazıma hayaliyle istiyorlar.
Bugünkü AKP’nin diktatöryal yönetiminden ülkede adaletsizliğin, hukuksuzluğun nasıl bir çöküşe sebep olduğuyla ilgili bir ders alma halleri hiç ama hiç yok. AKP’nin hırsızlığı, yolsuzluğu, hemşehri klikçiliği ile oluşan siyasi atmosferinin kendi diktatöryal yönetimleri için bir yol olacağını hayal ediyorlar.
Cemaat’e yapılan soykırımı oturup izleyen bu yazar, çizer ve siyasetçilerin AKP’nin bu soykırımdan vazgeçmesinden ödleri kopuyor. Onlara göre Hizmet Hareketine yapılan bu soykırım AKP’den sonra diğer cemaatlere, dini olan her yere yayılarak devam etmeli.
Oysa AKP döneminde yaşanan toplumsal travmalar hak ve adalet üzerine kurulacak yeni bir ülke için çok iyi bir fırsat olabilirdi, eğer ki ülkenin aydın ve siyasetçileri bunca yaşanmışlıktan ders çıkarabilselerdi. Kendisinin ve mahallesinin hayat güvencesi, devlet iktidarını ele geçirmekle sağlanamayacağını, bunun ancak hak ve adaletin tesis edilmesiyle mümkün olabileceğini AKP’ye bakıp görebilselerdi. AKP, devletin gücünü her şeyiyle kontrol altına aldı ama kendi güvenlerini sağlayabildiler mi?
Hukukun tesis edilmediği ortamda devlet gücü, kullanan için ateşten gömlektir ve sadece toplumsal öfke biriktir. Keşke AKP’ye bakıp biraz ders alabilseydiniz. En sevmediklerinizin bile hukukunu savunmadığınız müddetçe kendi yaşamınızdan hiçbir zaman emin olamayacaksınız.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***