Boğaziçi Üniversitesi’nin kapısına kelepçe takmışlardı… O görüntü bir zihniyetin sembolüydü.
Şimdi bir adım daha öteye gittiler.
“Sürekli saldırılan” ve “öldürülen” doktorlarımız, Türkiye’yi barbarlar ülkesi haline getirmek isteyen zihniyetin sembolü oldu artık.
xxxxxxx
Nitelikli eğitim alan herkesi düşman ilan eden bir korkunç dönemden geçiyoruz…
Parlak her beyin, yetenekli her insan korkunç bir güruhun doğal hedefi haline geldi…
Onları öldürmek, dövmek, hırpalamak neredeyse bir siyasi tercih olarak sunuluyor toplumun bir kesimine.
Bilgi, tecrübe, kültür, bilim, sanat, zarafet, incelik, kibarlık “barbarların” kanlı saldırılarıyla karşı karşıya.
Konya Şehir Hastanesi’nden görev yapan Dr. Ekrem Karakaya’nın katledilmesinin ardından sağlıkta şiddeti protesto için iş bırakan doktorları hedef alan bir cami imamı “sen öldürmez misin, sövmez misin, dövmez misin?” dedi.
Açık bir vahşet manifestosu gibiydi sözleri.
“Saldırın” diyor ve eliyle doktorları gösteriyordu.
Yeni cinayetlerin altyapısı bir cami minberinden verilen vaazla oluşturuluyordu.
Eğitimli herkesi “kafir” ilan etmenin eşiğine geldikleri ve o eşiği geçmek için “kanlı bir sabırsızlıkla” kıpırdandıkları düşünülebilir.
xxxxxxx
Yeryüzünde bu bir ilk değil.
Daha önce bu tür canavarlıkları yaşamış toplumlar var, ilk akla gelen de Kamboçya’daki Pol Pot dönemi.
Asıl adı Saloth Sar olan 1925 doğumlu Pol Pot, Kızıl Kmerler adlı komünist olduğu iddia edilen gerilla teşkilatının kurucusu, 1976 ilâ 1979 yıllarında da Kamboçya‘nın başbakanıydı.
Pol Pot, Kamboçya’yı tek partili bir devlete dönüştürdü.
xxxxxxx
İdareyi eline geçiren Pol Pot, eğitimli kabul ettiği herkesi rejim düşmanı ilan etti. Öyle ki “gözlüklü” olmak tek başına “düşman” ilan edilmeye yetiyordu.
Şehirli okumuş yazmışları zorla pirinç tarlalarında çalışmaya gönderdi.
Bütün okulları kapattı.
Okuma yazma bilenler öncelikli olmak üzere yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek ayırımı yapmaksızın yüz binlerce kişiyi işkence hanelere dönüştürülen okullarda, idareye karşı olduklarını “itiraf” ettirdikten sonra ölüm tarlalarına sürdü.
“Ulusalcı faşizmin” simgesi, Hitler’in torunlarından biri oldu…
xxxxxxx
Pol Pot ve Kızıl Kmerler, iktidarda oldukları 3 yıl içinde 7 milyonluk nüfusun yaklaşık üçte birini katletti.
Birleşmiş Milletler 2 -3 milyon, UNICEF ise 3 milyon ölüm rapor etti.
Kanlı paranoya inanılmaz boyutlara ulaştı.
Kamboçya’yı gezerken gördüğüm zülüm müzesindeki kafataslarından oluşan tepeciği hala titreyerek hatırlıyorum…
O asla unutulmayacak görüntü insanlık tarihinin yüz karalarından biri olarak duruyor.
xxxxxxx
Oraya nasıl gelindi?
Yeni “komünist” rejim, neredeyse tüm toplumu “tehdit” görmeye başladı.
Kapitalizme “ilişkili” olarak görülen ve tehdit olarak algılanan kişiler öldürüldü.
Bir yandan zülüm, diğer yandan akıl dışı çıldırmış yönetim zihniyeti yüzünden kıtlık baş gösterdi.
Hastalıktan veya zorla tarlaya sürülen insanların aşırı çalıştırılmasından dolayı da birçok ölüm yaşandı.
Pol Pot diktatörlüğü döneminde, lideri olduğu Kızıl Kmerler tarafından Kamboçya soykırımı gerçekleştirilmiş oldu…
Niteliklilere düşmanlık bir insanlık dramına dönüştü…
xxxxxxx
Şimdi, Pol Pot’tan kırk yıl sonra nitelikli insan düşmanlığı Türkiye’de de artan bir ivme kazanıyor…
Niteliksiz olanlar yükseliyor… Nitelikli olanlar cezalandırılıyor.
Boğaziçi Üniversitesi Melih Bulu’ya, Hazine ve Maliye Bakanlığı gibi çok nitelikli bir bakanlık Nebati’ye veriliyor.
Türkiye çöküyor.
Bu çöküşle birlikte “eğitimlileri öldürme” emri cami minberinden duyuluyor.
xxxxxxx
Değersizin değerliye duyduğu korkunç haset görülüyor ki kanlı bir nefrete dönüşüyor.
Ne kadar nitelikli insan varsa yok etmek istiyorlar.
İmam, “iktidar artık biziz” güveniyle fütursuzca cinayet emri verebiliyor… Barbarca alkışlarla karşılanıyor.
“Madem nitelikli o zaman yok olsun…” anlayışı koyulaşıyor
“Değerli olanları yok edersek bizim değersizliğimiz anlaşılmaz” inancı yayılıyor.
xxxxxxx
“Takkeli Pol Pot”lar siyaseten yenildiklerini gördükçe artan nefretleriyle toplumu bir katliama sürüklemeye çalışıyorlar.
Güçleri yetmeyecek.
Türkiye bu kanlı kamburu sırtından atmak için ilk seçimi bekliyor.
Türkiye’yi çürütüp çökerten Takkeli Pol Pot’ların nefreti, toplumun çok büyük bir kesiminin direncini ve kararlılığını artırıyor.
O direnci, barbarlara ilk seçimde siyaset tarihinin en büyük yenilgilerinden birini tattırarak gösterecek.
Nitelikli evlatlarımızı barbarlara kurban etmeyeceğiz, onlar bizim geleceğimiz… Onlara sahip çıkacağız.
Geçmişte kalan geçmişe gidecek…
Kaynak: Artı Gerçek
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***