Erdoğan Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman karşısında geri adım atacağına dair ilk işaretleri verdiği zaman yazdığım yazıda AKP liderinin artık vaziyeti “rükuyla” kurtaramayacağını, Ortadoğu’da yenilenlerin “secde etmesinin” kural olduğunu yazmıştım.
Bu süre zarfında Erdoğan Bin Selman’la arayı düzeltmek, ilişkilerin normalleştirilmesinin bir nişanesi olarak kendisini Suudi Arabistan’a davet etmesini sağlamak için epey ter döktü. Riyad başta ayak diredi, sonunda gevşediğinde ise AKP liderinin ancak umre ziyareti için gelmesine razı oldu. Bu nedenle Erdoğan için resmi bir tören yapılmadı, yabancı bir devlet başkanına gösterilecek asgari protokol uygulandı. Peşi sıra Suudi devlet televizyonu, Erdoğan’ın krallığa yaptığı ziyaretin Riyad’ın daveti üzerine değil, kendisinin isteği üzerine gerçekleştiğini bildiren bir haber yayınladı. Haberde, AKP liderinin “ziyaret arzusunu defalarca dile getirdiği, nihayet beş yıl sonra bunun gerçekleştiği” belirtildi. Erdoğan’ın o ziyaretinin anlamı, Kaşıkçı cinayeti sonrası Bin Selman’ı hedef almasından ötürü pişmanlık izhar etmekti. Suudiler ekonomik ve ticari yaptırımlarla AKP liderine diz çöktürmüştü.
Bin Selman’ın Ankara’ya gelişi ise bu çerçevede muzaffer bir komutan edasıyla gerçekleşti. Kaşıkçı cinayeti sonrası AKP liderinin Suudi hükümetinden, özellikle de Bin Selman’dan hesap sorulacağına, bu işin peşini Türkiye’nin bırakmayacağına dair ettiği büyük lafların bazılarını önceki yazılarımda özetlediğim için yeniden hatırlatmayacağım. Türkiye’nin “dünyanın ortak vicdanının temsilcisi” olarak o hunhar cinayetin tüm sorumlularının cezalandırılmasının takipçisi olacağını duyuran Erdoğan şimdi Bin Selman’a o sözlerini unutturmaya çalışıyordu. Suudiler, Kaşıkçı cinayeti sonrası ilişkilerin gerilmesi sonrasında YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne 100 milyon dolar gibi düşük olmayan bir meblağ yardımda bulunmuşlardı. Finlandiya ve İsveç’in NATO üyelik başvurusunu YPG’ye yardımda bulundukları için veto ettiğini söyleyen Erdoğan, Bin Selman’a ise bırakın hesap sormayı, onu ilişkilerde “beyaz bir sayfa” açmaya ikna etmeye çalışıyordu.
Bin Selman Ankara ziyaretini Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin artık tamamen düzeldiği havası vermeyecek, ama Erdoğan’ın ne denli yenik ve talepkar olduğunu herkese gösterecek şekilde düzenlemek üzere kurgulamıştı. Erdoğan ilişkileri düzeltmek için adeta çırpınıyordu, Suudi tarafı da ona bunu göstermesi için imkan tanıyordu. Suudiler ziyaretin bu görüntüden başka bir mesaj vermemesi için özel bir dikkat gösterdi.
Suudi Prens Türk tarafının önce 25 Mayıs, sonra Haziran başı olarak duyurduğu ziyaret tarihlerini iki kez erteledi. Bin Selman doğrudan Ankara’ya gelmek yerine Türkiye ziyaretini bir bölge turunun son ayağı yaptı. Pazartesi günü Mısır’a gitti, orada geceledikten sonra ertesi günü Ürdün’e geçti, orada da 24 saat kadar geçirdikten sonra Çarşamba öğleden sonra Türkiye’ye geldi. Suudi Prensin Türkiye ziyareti ilk gittiği ülkelerden farklı olarak sadece dört saat sürdü.
Erdoğan için Suudi Arabistan’da resmi tören yapılmamışken, AKP lideri “veliaht prens” olan konuğunu sanki devlet başkanıymış, kendisinin eşitiymiş gibi, karşısına kabinenin tüm önemli bakanlarını dizdiği büyük bir merasimle karşıladı.
Resmi görüşmelerin ardından ortak bir bildiri yayınlandı. Bildiride Erdoğan iktidarının umduğu, hayalini kurduğu ekonomik, finansal yardımlardan eser yoktu. Fakat Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan El Suud’un imzasıyla yayınlanan bu bildiri bile bir saat sonra garip bir şekilde geri çekilerek yeniden yayınlandı.
Yapılan değişikliklere odaklandığınızda zaten somut fazla unsur içermeyen bildirinin Suudi tarafınca iyice “sulandırıldığı” anlaşıldı. Öncelikle bildirinin altındaki imzalar çıkarılmıştı, altında kimsenin imzası olmayan bir metnin diplomatik olarak hiçbir bağlayıcılığı yoktur. İlk bildiride yer alan “Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) 13 Ekim 2016 tarihli 5. Bakanlar Toplantısı Ortak Beyanatı’na atıfla, Türkiye-KİK Serbest Ticaret Anlaşması müzakerelerinin önemine değinmişlerdir” ifadesi de çıkarılmıştı. Böyle bir serbest ticaret anlaşmasına ilişkin işbirliğine varılması Türkiye’nin Körfez ülkelerine ihracatını artırması bakımından önemli bir kazanımdır. Ankara yıllardır bu hedefi gerçekleştirmek üzere uğraşmaktadır. Görüldüğü üzere serbet ticaret anlaşmasına ilişkin bildirinin ilk halindeki ifadeler de zaten oldukça yuvarlaktı, Suudilerin güçlü bir destek vaadinde bulunduğunu göstermemekteydi. Fakat Suudiler o kadarcık bir vurguyu bile istememişti. Çıkartılan bir diğer madde ise iki ülke arasındaki uçuşların artırılmasını öngörüyordu. Suudiler anlaşılan buna da yanaşmamıştı.
Suudi resmi haber ajansı ziyareti Erdoğan’ı Bin Selman karşısında boyun eğmiş şeklinde gösteren bir fotoğrafla duyurdu. Suudi Arabistan’ın önde gelen İngilizce gazetesi Arab News de keza bu fotoğrafı birinci sayfasına taşıyarak ziyareti haberleştirdi. AKP lideri açıkça tahkir edildi.
Sanırım bu son aşağılamaya maruz kalmasına da bir “şark kurnazlığıyla” Suudi veliaht prensi çaktırmadan küçük düşürmeye çalışma teşebbüsü neden oldu. Erdoğan Beştepe’de Bin Selman’la fotoğraf vermek üzere basının karşısına geçtiğinde, el sıkışma başlar başlamaz yüzünü astı ve hiç gülmedi. AKP lideri, malumunuz, böyle pozlarla kendi tabanını kandırmayı çok seviyor. Muhtemelen öyle bir art niyetle Suudi prensle tokalaşma boyunca soğuk bir yüz ifadesi takındı. Bu sırada Bin Selman hep gülümsüyordu. Suudiler Bin Selman’ın gülümsediği, Erdoğan’ın asık bir suratla baktığı fotoğraflar yerine, tokalaşma bitip AKP liderinin koltuğuna oturmak üzere hareketlendiği, böylece Suudi veliaht prensi karşısında boyun eğmiş gibi durduğu bir anla ziyareti duyurdu. Esasen Suudilerin paylaştığı fotoğraf sembolik olarak olup biteni daha iyi özetliyordu.
Suudi veliaht prensiyle tokalaşmasında gülümsemeyi “unutuveren” Erdoğan, konuğu Ankara’dan ayrılırken havalimanına, hatta uçağının kapısına kadar giderek kendisini yolcu etti. Oysa protokoler olarak Bin Selman’ın üstünde yer alıyordu ve kendisi iki ay önce yaptığı ziyaret sonunda Suudi Arabistan’dan vali yardımcısı tarafından uğurlanmıştı. Bu ilginç ayrıntıyı Türk tarafı özenle saklamaya çalışsa da Suudiler Erdoğan’ın uçağın merdivenlerinden kendisine yukarıdan bakan Bin Selman’a el salladığı fotoğrafları da dünyayla paylaşmayı ihmal etmediler.
Görünen o ki; Erdoğan Kaşıkçı cinayeti sonrası tüm köprüleri atma havasına girdiği Suudi Arabistan’ın güçlü veliaht prensi, fiili lideri Bin Selman’a kendisini belli ölçüde affettirse de iki ülke arasındaki ilişkiler “soğuktan” “sıcağa” değil, “ihtiyatlı bir normalleşme sürecine” evrildi, Erdoğan için “Barışmak swap olabilir” ama Bin Selman için “Affetmek büyüklüktür.”
Sadede gelirsek, Suudilerin, Erdoğan’ın sonbaharda düzenlemeyi arzuladığına dair işaretler verdiği baskın seçim öncesinde, piyasayı geçici olarak rahatlatmak üzere ihtiyaç duyduğu en az 15-25 milyar dolar aralığında bir finansal desteği sağlayacak kaynak olmayacakları anlaşılmaktadır.
- Ömer Murat, Dış Politika ve Siyaset Uzmanı, Eski Diplomat
Kaynak: Kronos
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***