Meclis Genel Kurulu’nda konuşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, siyah maske ile açıklama yaptı. Gazetecilerin tepki gösterdiği sansür yasasını protesto etmek için siyah maske taktığını dile getiren Oluç, “Ben de onlarla dayanışmamızı göstermek için siyah maskeyi takıp çıkardım” dedi.
‘HUKUK YOK, SİLAHIN GÜCÜ GÖSTERİLİYOR’
Van’ın Başkale ilçesinde yaşanan özel harekat polislerinin şiddetine dikkat çeken Oluç, “Yani videosu var, görseniz şaşırırsınız. Yaşananlara tepki gösteren köylüler darp edildi. Köylülerin feryat figanı, darp edilmeleri, bir kişinin darp edilerek panzere bindirilmesi, kar maskeli birçok özel harekât polisinin dakikalarca havaya ateş etmesi; dehşet görüntüleri. Yani âdeta Amerikan filmlerinde görülen şeyler; hukuk yok, silahın gücü gösteriliyor. Yani söylenecek çok laf var da uzatmayayım lafı. Peki, tabii, tepkiler arttı, mesele sosyal medyaya düştü” diye belirtti.
‘SEÇİM KAMPANYASINA SİLAHLA MI BAŞLADINIZ?’
Van Valiliği’nin açıklamasına da tepki gösteren Oluç, “O kişinin gözaltına alınması sırasında yakınları tarafından Jandarma aracına taş atılmış, onun için personel de havaya ateş açarak kalabalığı dağıtmış. Yani biz, Van Valiliğinin bu tür açıklamalarını biliyoruz. Osman Şiban ve Servet Turgut; işkence yapılmış ve helikopterden atılmışlardı. Servet Turgut hayatını kaybetti, Osman Şiban aylarca tedavi gördü, hâlâ kendine gelemedi. Van Valiliği o zaman da bu Osman Şiban ile Servet Turgut’un kayaların üstünden atlarken kayalardan düştüklerini iddia etmişti. Şimdi, tam anlamıyla halka işkence görüntüsü; manzara bu, başka hiçbir şey değil. Yani dedik ki iktidar acaba seçim kampanyasına mı başladı? Hani, silahla, panzerlerle, tehditlerle; seçim kampanyasına böyle mi başladınız acaba?” diye sordu.
‘KÜRT HALKINA DİZ ÇÖKTÜREBİLECEKLERİNİ SANIYORLAR’
Türkiye’de 1990’lı yıllarda Çillerlerin, Ağarların benzer yöntemleri kullandığını hatırlatan Oluç, şunları söyledi: “Bu tür yöntemlerin hepsini kullandılar ama Kürt halkını korkutma, sindirme, onlara diz çöktürme konusunda herhangi bir başarı elde edemediler. Dolayısıyla, iktidara tavsiyemizdir: Bu tür baskılarla, işkencelerle, bu tür gösterilerle Kürt halkına diz çöktürebileceklerini, boyun eğdirebileceklerini zannediyorlarsa çok büyük yanılgı içindeler. 1990’lı yıllar geldi geçti, 2020’li yıllar da geçecektir, bundan eminiz.”
‘İKİ TARAFLI CİDDİ BİR CEZAYA DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA’
Cezaevlerinde artan hak ihlallerine de değinen Oluç, “Fakat bu konuların en önde gelenlerinden bir tanesi, ailelerine uzak cezaevlerine nakledilmesidir tutuklu ve hükümlülerin. Bu, iki taraflı, ciddi bir cezaya dönüşmüş vaziyettedir. Mesela, daha evvel Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Selçuk Mızraklı Kayseri’ye gönderilmişti; Diyarbakır nere Kayseri nere. 2,5 yaşında çocuğu olan Songül Erdem var Elâzığ’dan ki yaşadığı yer esas itibarıyla Dersim’dir, o da gönderildi Kayseri’ye. Mersin’de oturan bir aile var, üç yılda ancak 2 defa görebilmişler oğullarını çünkü Giresun Espiye’ye gönderilmiş, aile Mersin’de yaşıyor yani bunun aslında bir anlamı var. Hani şu ünlü bir laf var ya sık sık duyduğumuz: ‘Kürt anasını görmesin’ diye. Bu yapılan tam da bu işte. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un ‘Kendi istekleri ile nakil’ başlıklı 54’üncü maddesine mahpusların aile bütünlüklerinin ve psikolojik sağlıklarının korunması amacıyla, istekleri dâhilinde ailelerine veya evlerine yakın cezaevlerinde tutulmasını sağlayacak düzenlemenin acilen yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘BU DEVLET ‘ÇADIR DEVLETİ’ HALİNE GELDİ’
Oluç, son olarak Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yaz kararnamesine dikkat çekti. HSK yaz kararnamesini “ödül-ceza kararnamesi” olduğunun altını çizen Oluç, ekledi: “Mesela, Kobanê davası iddianamesini hazırlayan Savcı Ahmet Altun Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğine atandı, terfi etti. Niye? Çünkü Kobanê kumpas davasını hazırladı. Mesela, geçtiğimiz hafta Kürt gazetecilerden 16 kişiyi, 16 Kürt gazeteciyi tutuklamış olan ve o soruşturmayı yürütmüş olan savcı ve hâkim ne olmuş? Bismil Cumhuriyet Savcısı gönderilmiş İzmir’e, ödül verilmiş; tutuklama kararını veren hâkim de Bismil’den Sakarya’ya gönderilmiş yani ona da bir ödül verilmiş. Normal, bunu da yadırgamadık. Cemal Kaşıkçı davasında şerh düşen hâkim Kahramanmaraş’a gitmiş, üstelik de son derece kıdemli bir hâkimden söz ediyoruz; o da ceza kararnamesinin sonucunda. Yani neresinden tutsak elimizde kalan bir konu. Ya ‘çadır hukuku’ desek çadır hukukuna benzemiyor, ‘çadır sistemi’ desek ona benzemiyor yani bu HSK, bu sistemi, bu hukuku, bu devleti bir çadır devleti hâline getirmek için bütün adımlarını atıyor.” (MA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***