CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, basın toplantısı gerçekleştirdi.
Faik Öztrak, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirdiği açıklamasında; “Ne yazık ki bilmediğini, bilmeyen, bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olan, çakma bir ekonomist, koskoca Türkiye’yi perişan, milletimizi de zulmüyle; öz yurdunda garip, öz vatanında parya etti. Bu çakma ekonomiste göre, güya faiz inecek, döviz kuru çıkacak, rekabet gücümüz artacak, dış açıklar kapanacak, döviz rezervlerimiz dolup taşacak, döviz kuru düşecek, enflasyon da beraberinde inecekti. Peki, ne oldu? Nasreddin Hoca’nın borç ödeme fıkrasına benzeyen bu model, daha başlamadan bitti.” dedi.
Faik Öztrak’ın açıklamasının satır başları şöyle oldu:
Sözlerime başlarken, büyük şairimiz Nazım Hikmet Ran’ı vefatının yıl dönümünde saygıyla anıyorum. Saray hükümetinin sebebi olduğu krizler, ülkemizdeki buhranı giderek derinleştiriyor.
“BİR ÜLKE YA İLİMLE YA ZULÜMLE YÖNETİLİR”
Kifayetsiz Erdoğan Şahsım Yönetimi, milletimizin tenceresini, cebini boşaltıyor. Milletimizi perişan ediyor. Bir ülke ya ilimle, ya da zulümle yönetilir. Erdoğan Şahsım Hükümetinde ilim olmadığını, milletimiz yaşayarak gördü. İlimden nasibini almayanlar, şimdi en iyi bildiklerini yapıyorlar. Zam oluyorlar, zulüm oluyorlar, yetmedi küfür oluyorlar, milletimizin üstüne kâbus misali çöküyorlar.
ÖZTRAK’TAN ENFLASYON VERİLERİNE TEPKİ
İşte bugün Mayıs enflasyon rakamları açıklandı. Anlaşılan, TÜİK’te enflasyonu ölçen dairedeki Başkan değişikliği işe yaramış. Mayıs’ta piyasanın enflasyon beklentisi yüzde 5. TÜİK’in açıkladığı enflasyon yüzde 3. Ve böyle bir farkın olduğu gün, 2003’ten beri açıklanan, “Madde Sepeti ve Ortalama Madde Fiyatları”, TÜİK tarafından saklandı. Önceden TÜİK marketlerinin nerede olduğunu gizliyorlardı. Şimdi TÜİK marketindeki fiyatları hepten gizlediler.
Kovid patlar, ölüm verilerini karart, doğal gaz biter, depo verilerini karart, Kur Korumalı Mevduat elde kalır, BDDK verilerini karart, enflasyon patlar, madde sepetini karart… Anlaşılan enflasyonla mücadele edemeyenler, enflasyon rakamlarıyla mücadeleye hız verdi. Enflasyon rakamlarını düşük göstermek, çalışanlara yapılacak zammın üstüne çökmektir.
Milyonlarca memur ve emeklinin, asgari ücretlinin hakkını yemektir. Bu, millete çok büyük kötülüktür. Yapılan, zulmün daniskasıdır. İş başına gelir gelmez, TÜİK ’in başta enflasyon ve milli gelir rakamları olmak üzere, tüm istatistiklerini ciddi bir incelemeden geçireceğiz. Sorumlular hakkında gereğini de hiç çekinmeden yapacağız.
“TARİHİMİZDE GÖRÜLMEMİŞ BİR REKOR”
Bu milletimize sözümüzdür. Artık TÜİK ’in enflasyon rakamlarını, öyle uzun uzun irdelemenin bir anlamı yok. Ama gördüklerimizi söylemek de görevimiz. Kul hakkı yiyen TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla, 12 aylık tüketici enflasyonu yüzde 73,5. 12 aylık üretici enflasyonu yüzde 132,2. Bağımsız iktisatçılardan oluşan ENAG’a göre ise, 12 aylık enflasyon yüzde 160,8. Üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark 59 puan. Rakamların makyajlı haliyle bile bu fark, tarihimizde görülmemiş bir rekor.
Bu ülke yüzde 100’ün üzerindeki enflasyon rakamlarını, en son 1990’larda gördü… Bu tek kişilik ucube rejim sayesinde, 30’lu yaşların altındaki milyonlarca gencimiz, üç haneli enflasyonla tanıştı. Erdoğan Şahsım Hükümetleri iş başına geldiğinde, Yüzde 30 seviyesinde bir Tüketici Enflasyonunu, yüzde 31 seviyesinde de bir üretici enflasyonu devraldı. Yetmez, hazıra kondu.
Enflasyonu hızla aşağı çeken, tüm dünyada ve ülkede güven uyandırmış, ciddi bir programı kucağında buldu. Başlarda bu programa da uydu. Enflasyon bu sayede tek hanelere kadar indi. Ama Erdoğan ne zaman ki kibre kapıldı, her şeyi kendinin bildiğini sanmaya başladı, ülkeyi tek başına yönetmeye kalktı, işler de çığırından çıktı. 2018’in Mayıs ayında, ucube rejimin iş başı yapmasından hemen önce, “Faiz sebep, enflasyon netice” dedi. Ortalık karışınca hemen sindi, sustu.
Ama sebep olduğu krizin üstünü örtmek için, milletimizin 128 milyar dolarını, Merkez Bankası’nın arka kapısından buharlaştırdı. Geçtiğimiz yıl kibri bir kez daha zirve yaptı. Bu safsatayı yine devreye soktu. Milli paramızı pul etti. Yüzde 19’larda olan enflasyonu yüzde 70’lerin üzerine sıçrattı.
Şimdi, bu safsataları hayata geçirsin diye atadığı Nebati Bakan, Çıkmış, “Enflasyonu düşürmek, Tek başına devletin görevi değil” diyor. Bu nasıl bir söz? Enflasyonu düşürmek sizlerin görevi değilse, kimin görevi? Anlaşılan bunların görevi iş yapmak, enflasyonla hayat pahalılığıyla mücadele etmek değil. Bunların işi sarayın sebep olduğu enflasyona, hayat pahalılığına, durmadan kulp takmak… Rakam karartmak… Bahane üretmek… Yok, dış güçler saldırdı, yok, Rusya-Ukrayna ile savaştı… Yok, Amerika, Avrupa perişan oldu… Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. İşgal altındaki Ukrayna’da enflasyon yüzde 16,4. Dünyanın yaptırımlarına muhatap olan, işgalci Rusya’da enflasyon yüzde 17,8. İşgal Ukrayna’da, ambargolar Rusya’da, üç haneli enflasyon ise Türkiye’de… TÜİK’in makyajlı yüzde 73,5 tüketici enflasyonuyla, dünya üzerinde en yüksek enflasyona sahip beşinci ekonomiyiz.
Yüzde 132 üretici enflasyonuyla dünya şampiyonuyuz. Erdoğan’ın ağıtlar yaktığı, “Bizi kıskanıyorlar” dediği Almanya’da enflasyon yüzde 7,9, İngiltere’de yüzde 9, Amerika’da yüzde 8,3. Dünyada gıda enflasyonu yüzde 30, üyesi olduğumuz, dünyanın önde gelen 38 ekonomisinin içinde olduğu, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, OECD’de gıda enflasyonu yüzde 11,5. Bizdeki gıda enflasyonu yüzde 92. Yine OECD’de enerji enflasyonu yüzde 33. Bizde yüzde 127. Yani dışarıda enflasyon bir ise, bizde üç-dört katı…Aradaki fark, “Enflasyonu çözmek devletin işi değil” diyen, bu kifayetsizlerin eseri…
“PAZAR TEZGAHINDA BİR KİLO PEYNİR 100 LİRA”
Enflasyon en büyük halk düşmanıdır. Ve Saray enflasyon canavarını, bile, isteye uyandırmıştır. Nokta. Dün Süleymanpaşa’da Perşembe pazarındaydım.
Pazar tezgâhında bir kilo peynir 100 lira. Pazar esnafımız mutsuz, Tekirdağlı hemşerilerim perişan. Tezgâhların yanına yaklaşılmaz olmuş. Güya yaz geldi, ama sebze, meyve ateş pahası… Ve daha da kötüsü zam yağmurları hiç hız kesmiyor.
“MİLLET UYKUDAYKEN PUSU KURAN BİR HÜKÜMET VAR”
Erdoğan’ın son enerji zamları, zulüm oldu, Milletimizi yine uykudayken vurdu. Zamları gece yarısına saklayan, millete uykudayken pusu kuran bir hükümet var. Milletimiz Haziran’ın ilk gününde, yaza uyanacağını sanırken, zam sağanaklarına uyandı. Milletimizin yazı başlamadan, kış oldu.
Bu zalimler, elektrik zammını yapmak için, yeni tarife dönemini bile bekleyemediler. Temmuz’da açıklanacak tarifeyi, bir ay öne çektiler.
Asgari ücreti açlık sınırının üzerine çekmek, memuru emekliyi enflasyona ezdirmemek, 3600 ek göstergeyi vermek, emeklilikte yaşa takılanların acılarını bitirmek için, aylarca takla atanlar, iş milleti zamla ezmeye gelince hiç beklemedi.
Evimizde kullanılan elektriğe yüzde 15, sanayi ve ticarethanelerde kullanılan elektriğe yüzde 25 zam yaptılar. Evlerimize gelen elektrik faturaları son altı ayda, yüzde 65 ile yüzde 151 arasında zamlandı.
Yetmedi, evimize verilen doğalgaza yüzde 30, sanayiye verilen doğalgaza yüzde 10, elektrik çevrim santrallerine verilen doğalgaza ise, yüzde 17 zam yaptılar. Doğalgaz fiyatları da son altı ayda, evimizde yüzde 120, sanayide yüzde 213, çevrim santrallerinde yüzde 160 zam gördü.
İhracat yapıp dolar, avro kazanan sanayiciler bile, artık bu zamlara isyan ediyor. Esnaf zaten bitmiş. “Bu gidişle dükkânımı ne zaman kapatırım, Ona bakıyorum” diyor.
Enerjiye yapılan bu zamlar, iğneden ipliğe her şeye yansıyacak. Hayat pahalılığı sel olup milletimizi ezecek. Yaz mevsiminin ilk sabahına bu zamlarla uyanan milletimiz, akşamına da benzin ve mazot zamlarıyla, bir kez daha sırtından vuruldu.
ÖZTRAK’TAN AKARYAKIT ZAMLARINA TEPKİ
Benzin ve mazotun litresi artık 25 lirayı aştı. 30 liraya koşuyor. “Hep 50 liralık benzin alıyorum” diyenler, bugün 50 liraya 2 litre benzin alamıyor. Geçtiğimiz yıl bu zamanlar, 429 liraya dolan 55 litrelik benzin deposu, şimdi 1.449 liraya ancak doluyor.
Arabanın tek depoda benzin masrafı yüzde 238 arttı. Erdoğan’ın perişan oldular dediği, uğruna ağıtlar yaktığı Amerika’da, son bir yılda benzine yapılan zamları ben söyleyeyim. New York eyaletinde yüzde 57, California eyaletinde yüzde 48. Bizde ne kadar? Yüzde 238. Yani haline ağıt yakılacak birileri varsa, o da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.
Ama Saraydakiler eve deli, ele iyi… Bunların gözleri milletimize karşı kör, kulakları sağır. Bunların kalpleri artık millete karşı mühürlü. Bunlar milletten kopmuş. Bunların ağzından çıkanı artık kulakları duymaz olmuş. Sarayın kibirlisi önce milletimizi, “Vicdansızlık yapmayın, aç falan yok!” diye azarlıyor. İki gün sonra da çıkıp milletimize; “Aç, sefil geziyorlar, ama rakı, bira almaktan geri durmuyorlar” diyor.
Milletin yediğinden, içtiğinden sana ne de… Hani millet aç, sefil değildi? Bunu söyleyen vicdansızlık yapıyordu? Sen buna cevap ver. Ama bunlar ne dediklerini bilmiyorlar. Söylüyoruz. Bunlar milletten kopmuşlar. “Milletin irade ve amaçlarına uymayanların talihi, Hüsrandır, çökmedir.” Bunu pek yakında Erdoğan da görüp, yaşayacaktır.
“KOSKOCA TÜRKİYE’Yİ PERİŞAN ETTİ”
Çinlilerin ünlü filozofu Konfüçyüs’e atfedilen güzel bir söz var: “Bildiğini bilenin, arkasından gidiniz. Bildiğini bilmeyeni, uyarınız. Bilmediğini bilene, öğretiniz. Bilmediğini bilmeyenden, kaçınız.”
Ne yazık ki bilmediğini, bilmeyen, bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olan, çakma bir ekonomist, koskoca Türkiye’yi perişan, milletimizi de zulmüyle; öz yurdunda garip, öz vatanında parya etti.
Bu çakma ekonomiste göre, güya faiz inecek, döviz kuru çıkacak, rekabet gücümüz artacak, dış açıklar kapanacak, döviz rezervlerimiz dolup taşacak, döviz kuru düşecek, enflasyon da beraberinde inecekti.
Peki, ne oldu? Nasreddin Hoca’nın borç ödeme fıkrasına benzeyen bu model, daha başlamadan bitti. Dün Mayıs ayı dış ticaret rakamları açıklandı. Ticaret Bakanı her zamanki gibi, sadece ihracat rakamlarını sahiplendi. “İhracat Mayıs ayı rekorunu kırdı” diyerek övündü durdu. Reisinin söylediği safsatalara, milleti inandırmaya soyundu. Ama dış açığın bir de ithalat tarafı var. İthalat da bunların eseri…
Ama onu cami avlusuna bırakmaya kalkıyorlar. İthalat tüm mayıs ayları rekorunu, dış ticaret açığı ise tüm zamanların rekorunu kırdı. Mayıs’ta gerçekleşen dış ticaret açığı, yaklaşık 11 milyar dolar. Cumhuriyet tarihimizde tek bir ayda, böyle bir açık yok. İlk beş aydaki açık ise 43 milyar dolar. Geçen senenin aynı dönemine göre, dış ticaret açığındaki artış yüzde 136. 2022’nin tamamı için hedeflenen açığın yüzde 83’ü, daha ilk dört ayda gerçekleşti.
Rahmetli Demirel’in meşhur sözüdür: “Bu ülkede başarının anası, babası çoktur. Başarısızlık ise öksüz ve yetimdir.” Saray ve şürekâsına hatırlatalım. İhracatı sahiplenip, İthalat ve dış ticaret açığını cami avlusuna terk etmek olmaz. Bunlar da size ait. Bunlar da sizin eseriniz…
Ama bunlar; Gece kurtla bir olup sürüye saldırmaya, sabah olunca da çobanla beraber ağıt yakmaya alışmışlar. Adaletli hükümetler zenginden alır, fakire verir. Zalim hükümetler ise fakirden alır, zengine verir. Bunların yaptığı iş, tam da zalim hükümetlerin, tam da Firavunların işi…
Hem bütçe hem de milli gelir rakamları bunu söylüyor. Türkiye ekonomisi 2022’nin ilk üç ayında, yüzde 7,3 büyümüş! Kim büyümüş? Elbette finansçılar. Finans kesimindeki büyüme yüzde 24,2. Kur Korumalı Mevduat diyerek, bankaların ödeyeceği faize devleti kefil edenler, mevduatın maliyetini milletin hazinesine yıkıp, milleti borca mahkûm edenler, “faiz lobisini” bir kez daha ihya etmiş. Bütçe rakamları da ortada…
Bu yılın ilk dört ayında, Kur Korumalı Mevduatla bütçeden çıkan para, 16 milyar 300 milyon lira. Buna bir de vazgeçilen, 10 milyar 100 milyon liralık vergi alacağını ekleyin. Sadece dört ayda 26 milyar lira vatandaştan alınmış, zenginlere dağıtılmış.
Peki, bu yılın ilk dört ayında, Çiftçiye bütçeden ne kadar destek verilmiş? 15 milyar lira. Bir yanda bir avuç zengine tek kalemde 26 milyar lira, diğer yanda milyonlarca çiftçi ailesine 15 milyar lira. Allah aşkına! Bunun adı zulüm değildir de, nedir?
Yine ilk dört ayda, “1 Kuruş vermeden yapıyoruz” dedikleri projeler için yandaş müteahhitlere, dolarla avroyla verilen garantiler karşılığında dört ayda Milletin kesesinden 9 milyar 470 milyon lira ödenmiş. Bu projeler, Londra’daki majestelerinin mahkemelerine emanet…
Biz CHP olarak “Bu projelerin işletme hakkını gerekirse devralacağız” deyince, saray, “Tahkimde parasını söke söke alırlar” diye bizi ve aziz milletimizi tehdit etmişti.
Yetmedi, Birkaç gün önce, “Ben gitsem bile bu paraları şakır şakır ödemek zorundasınız” diye ahkam kesti. Bunlar yandaşına güvercin, milletine şahin. Kamuya iş yapan diğer müteahhitler de inim inim inliyor. Para verilmediği için, işler bir türlü bitmiyor. Yeni işleri alan yok. İşte Tekirdağ-Hayrabolu yolu… Bu yol Tekirdağ’da en çok ölümlü kazanın olduğu yol. 45 kilometrelik bu yolu, güya 2020’de bitireceklerdi.
Yıl oldu 2022. Çalışmalar yavaşlamış çünkü para yok. Şimdi 2024’e randevu veriyorlar. Tekirdağ’ın yolları daha pek çok güzergâhta, 20 yıldır tamamlanmadı. Tüm bu yolları bitirmek inşallah bize nasip olacak. Yine yandaşların yaptığı şehir hastanelerine, paralar tıkır tıkır ödeniyor. Ama diğer hastanelerde doktor yokluğundan, millet muayene olamıyor.
Milletvekillerinin telefonları artık hiç susmuyor. Milletvekilleri işi gücü bıraktı, hastanelerde vatandaşa randevu ayarlamaya çalışıyor. Sayın Genel Başkanımız söylemişti… Kars’ta Tıp Fakültesi açmışlar. Ama hasta bakacak doktor yok. Hastalar Erzurum’a havale ediliyor. Tekirdağ’da Muratlı Devlet Hastanesi’nde, kadın doğum, Anestezi ve Genel Cerrahide hekim yok. Malkara ve Saray’da hemen hemen her branşta hekim sıkıntısı var. Diğer ilçelerimizde durum keza aynı…
Bu ülkenin yetişmiş doktorlarını kapı dışarı edip, Pakistanlıyı, Afgan’ı, Suriyeliyi ülkeye doldurursanız olacağı işte bu… Hakkı hak edene vermezseniz, bunun adı zulümdür. Biz hakkı, hak edene vereceğiz. Ülkenin tüm sorunlarını çözeceğiz.
Erdoğan ülkemizi daha önce, “ İstihdamsız büyüme ” ile tanıştırmıştı. Şimdi de “ yoksullaştıran büyüme ” ile tanıştırdı. Erdoğan şahsım rejiminin iş başı yapmasıyla, emeğin milli gelirden aldığı pay, tepetaklak çakıldı.
2022’nin ilk üç ayında, işgücü ödemelerinin, yani emekçilerin, milli gelirden aldığı pay, yüzde 25 ile tarihi düşük seviyelere gerilemiş. Aynı dönemde, sermayenin milli gelirden aldığı pay ise, yüzde 67 ile rekor kırmış. Zengini daha da zenginleştiren, yoksulu daha da yoksullaştıran böyle bir hükümete, zalim denmez de, ne denir?
Biz “Ne ezilen, ne ezen, insanca, hakça bir düzen” diyen bir gelenekten geliyoruz. İktidarımızda bu zulme de biz son vereceğiz. Hak edene hakkını mutlaka vereceğiz. Bu kifayetsiz zalimlerin elinde geçen her gün, Türkiye’miz küresel yarışta da zemin kaybediyor.
Dolar cinsinden milli gelirimiz, 2008’den bu yana, yerinde sayıp, duruyor. Dolar cinsinden milli gelir, 2022’nin ilk üç ayında, yeniden 800 milyar dolar sınırının altına düşerek, 794 milyar dolar oldu.
Yılın ikinci üç ayında da, düşüşün süreceği anlaşılıyor. Küresel rekabette yerinde saymak, küresel yarışı kaybetmektir. Ülkemizi, “Dünyada en büyük ilk 10 ekonomi arasına sokmaya” söz verdiler Ama milli gelirimizi 14 yıl boyunca yerinde saydırdılar. Sonunda ülkemizi, en büyük 20 ekonomi liginden düşürdüler.
Millete taahhütlerini yerine getiremeyenler, hala ne yapsalar tutturamayacakları 2023 hedeflerini,sayıklayıp duruyorlar. Taahhüdünü yerine getiremeyen müteahhit ne yapar? Önce reklam verir hava basar. Sonra işi bırakır. Kaçar. Bunlar da aynısını yapacak.
Türkiye, olağanüstü coğrafi konumu, genç nüfusu, dayanıklı özel sektörüyle, çok güçlü bir ekonomidir. Potansiyeli çok büyüktür. Ama ortada da bir hakikat var: At sahibine göre kişner. At yiğidin altında tökezlemez. Erdoğan’ın ata hâkimiyet konusunda, ciddi sıkıntıları olduğunu herkes biliyor. Bu nedenle işi bilen, ekonomiden anlayan kadrolar, bu atı yeniden dörtnala koşturacaktır. Biz buna talibiz. Ekonomimizi, küresel yarışta hak ettiği yere taşımaya kararlıyız. Milletimizi bu hayat pahalılığından kurtarmaya, hakkı olan hayat şartlarına kavuşturmaya kararlıyız.
Bunun için ilkin, enflasyon canavarını yere sermemiz gerekiyor. Milletimizin aşını, işini küçülten, Yatırımların önünü kesen bu en büyük halk düşmanının, işini bitirmek için reçeteyi Tekirdağ’dan veriyoruz.
1 – Merkez Bankası’nın başına derhal liyakatli bir ismi atayacağız. Bankayı siyasetin müdahalesinden kurtaracağız. Bankanın araç bağımsızlığına asla müdahale etmeyeceğiz.
2 – Ekonomide “kral değil, kural” olacak. Ekonomik ve Sosyal Konsey derhal toplanacak. Devlette liyakati ve adaleti sağlayacağız. Rüşvetçileri, beytülmale el uzatanları, yolsuzluk yapanları, tüyü bitmedik yetimin hakkını yiyenleri, devlet yönetiminden süratle uzaklaştıracağız. Stratejik Planlama Teşkilatı’nı hızla kuracağız. Ülkenin en yetenekli kadroları burada toplanacak. Ekonominin gerçek fotoğrafı çekilecek. Çözüm planları hızla çıkacak.
3 – Kamu Özel İşbirliği Projelerinde, dövizle belirlenen tarifeleri ve gelir garantilerini, ivedilikle Türk Lirası’na çevireceğiz. Gerekirse bu projelerin işletme haklarını, hukuk çerçevesinde kamuya geri alacağız.
4 – Dünya standartlarında bir Kamu İhale Yasası çıkaracağız. Yapılan büyük ihalelerin maliyetini, ve verilen garantileri tek tek açıklayacağız.
5 – Bütçe disiplinini sağlayan mali çapaları yeniden güçlendireceğiz. Gerekirse yeni mali çapaları getireceğiz. Varlık Fonu’nu derhal kaldıracağız. TBMM’de Kesin Hesap Komisyonu kuracağız. Sayıştay denetimini uluslararası standartlara çıkaracağız.
6 – Ülkemizin üretken kapasitesini ve verimliliği arttıracağız. Gençlerimizi dünya standartlarının üstünde eğiteceğiz. Dijital alt yapıyı hızla güçlendireceğiz. Teşvik politikasını, sanayicinin katma değeri yüksek ürün üreteceği, noktalara taşımak için kullanacağız. Yüksek teknoloji içeren, yeşil Mutabakata uyumlu, dijital dönüşümü kolaylaştıracak yatırımları teşvik edeceğiz. Bu kapsamdaki doğrudan sermaye yatırımlarını destekleyeceğiz. Enerji arz güvenliğini, temiz ve ucuz enerjiye erişimi sağlayacağız. Bu çerçevede, yerli ve yenilenebilir enerjiye öncelik vereceğiz. İthal enerjide tedarikçileri çeşitlendireceğiz.
7 – Kamu bankalarının kaynaklarının yandaşa, rant projelerine aktarılmasına derhal son vereceğiz. Ziraat Bankası sadece çiftçiye, Halk Bankası da sadece esnafa avantajlı kredi sağlayacak.
8 – Gıdada arz güvenliğini sağlayacağız. Kendi kendimize yeterliliği gerçekleştireceğiz. Planlama ve çiftçiye destek önlemlerini alacağız. Çiftçiye elektik, gübre, yem gibi girdileri ucuza vereceğiz. Taban fiyatı, maliyet + makul kârı karşılayacak şekilde, önceden açıklayacağız. Çiftçinin kullandığı elektrikte, tüm vergi ve ek kalemleri kaldıracağız. Kuracağımız güneş enerjisi tesislerinin üreteceği enerjiyi, Çiftçi Kooperatiflerine ücretsiz vereceğiz. Bankalarda ve Tarım Kredi Kooperatiflerinde, takibe düşmüş çiftçi borçlarında faizleri derhal sileceğiz. Kredilerin geri ödemelerini 6 ay erteleyeceğiz. Tarımsal üretimde kullanılan mazottan ÖTV almayacağız.
9 – Derhal bir genelge çıkararak devlette israfa son vereceğiz. İsraf genelgesiyle, devlet millete örnek olacak. Bu suretle bütçede yarattığımız imkânları, dar gelirli ve dezavantajlı kesimlerin rahatlatılması için kullanacağız. Aile Destekleri Sigortası’nı hızla hayata geçireceğiz.
10 – “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme Geçiş Programını” ortaklarımızla uygulamaya koyacağız. Evrensel adalet, hukukun üstünlüğü, ifade ve girişim özgürlüğü normlarını yakalamış, güçlü bir demokrasiyle taçlandırılmış, ikinci yüzyılın Türkiye’sini beraberce inşa edeceğiz. Ülkemizde iyi yönetişimi ve yargı bağımsızlığını sağlayacağız. Biz hazırız. Milletimiz de hazır. Artık biz de milletimiz de sandığı bekliyor. Milletten korkma, sandıktan kaçma Erdoğan!
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***