İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, YSK başkan ve üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davanın 21 Eylül’e ertelenmesinin ardından açıklamalarda bulundu.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Gezi eylemcilerine yönelik ‘Sürtük’ ifadesine göndermede bulunan İmamoğlu, “Tam da benim yargılandığım gün, TBMM çatısı altında sayın Cumhurbaşkanı’nın milyonlarca insana dönük konuşmasında benim ifade edemeyeceğim bir hakareti hep birlikte gördük” dedi.
İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yaptığı açıklamaya CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Genel Başkan Yardımcıları Muharrem Erkek ve Seyit Torun da yer aldı.
Davaya ilişkin değerlendirmelerde bulunan İmamoğlu, “Bu süreçte hukukun bu şekilde bir mahkemeyi açıyor olması bile aslında talihsizlik” dedi.
“Uzun zamandır muhalefeti bastırmak için yargıyı silah gibi kullanma geleneği oluştu” diyen İmamoğlu, “Toplumu germek istiyorlar. Bugünkü iktidarın mevcuttaki siyasi kadroları bile bu yapılanları şu an anlamakta güçlük çekiyor” ifadelerini kullandı.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda Gezi eylemcilerine söylediği ‘Sürtük’ ifadesine gönderme yapan İmamoğlu, “YSK’ya demişim gibi dört yıl hapis ve siyasi yasak istenen davada yargılanıyorum. Tam da benim yargılandığım gün, TBMM çatısı altında sayın Cumhurbaşkanı’nın milyonlarca insana dönük konuşmasında benim ifade edemeyeceğim bir hakareti hep birlikte gördük” ifadelerini kullandı.
Soylu’nun İBB seçiminin kaybedilmesine ilişkin ‘Hüngür hüngür ağladım’ sözlerini hatırlatan İmamoğlu, “Alıştılar ağlamaya, önümüzdeki ilk seçimde de bu kez onları hıçkıra hıçkıra ağlatacağız” dedi.
İmamoğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Sanık olarak yargılandığım bir duruşma yapıldı bugün. Bu davada dört yıla kadar hapsim ve siyasi yasaklı olmam istendi. Öncelikle tekrar ifade edeyim. Bu süreçte hukukun bu şekilde bir mahkemeyi açıyor olması bile aslında talihsizlik.
Uzun zamandır muhalefeti bastırmak için yargıyı silah gibi kullanma geleneği oluştu. Bu anlamda kullanıldığı tek kişi elbette ben değilim. Sadece son bir ayda yaşadığımız olaylara bakalım. Gezi Davası’nda yıllarca ceza verilmiş hemşehrilerim, yol arkadaşlarım var içerisinde. Sayın Canan Kaftancıoğlu davası, ki hakkında bir başka dava yarın görülecek. Şunla kıyaslıyoruz Genel Başkanımız sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan linç girişiminde verilen cezalarla kıyaslıyoruz. Toplumu germek istiyorlar. Bugünkü iktidarın mevcuttaki siyasi kadroları bile bu yapılanları şu an anlamakta güçlük çekiyor.
Yargıyı özellikle güveni sarsan bu kararlarla aynı zamanda itibarsızlaştırdıkları bir alan da oluşuyor. Aynı zamanda ülkemizin, milletimizin en önemli bir arada duruşunu var eden duyguyu yani adalet duygusu noktasında hepimizin başını yere eğen bir durum. Bu manada yargıyı tahakküm altına alıyorlar ve almaya devam edecekler gibi gözüküyor. Her yol mübahmış gibi hareket ediyorlar. İktidar ne derse dersin muhalefet herhangi bir şey söyleyince hemen suç kavramıyla karşı karşıya geliyor.
ERDOĞAN’IN ‘SÜRTÜK’ SÖZLERİNE GÖNDERME
İçişleri Bakanı’nın bana ‘ahmak’ demesine yanıt verdiğim halde… Aslında sözünü kendisine iade ediyorum. Buradan yola çıkarak YSK’ya demişim gibi dört yıl hapis ve siyasi yasak istenen davada yargılanıyorum. Tam da benim yargılandığım gün, TBMM çatısı altında sayın Cumhurbaşkanı’nın milyonlarca insana dönük konuşmasında benim ifade edemeyeceğim bir hakareti hep birlikte gördük. Biz de toplumu temsil eden insanlar olarak bazen vatandaşı, bazen kendimizi savunurken bu sözleri iade etmek zorunda kalıyoruz. O güne baktığınızda ‘Sözünü iade ettim’ dedim. ‘Söze bakarım söz mü diye, adama bakarım adam mı diye’ dedim ve Allah’a havale ettim. Bizim ahlakımız anca buna müsaade ediyor.
Hukuk geldiğimiz ortamda ne yazık ki herkese eşit değil. Birilerine her türlü hakaret, küfür serbest. Buna bir an önce son vermemiz gerekiyor. Neden böyle yaptıklarına bakmak lazım. Kaos yaratma çabası içindeler. Bu kaosu yaratmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Muhalif her sesi kısmak, kendilerine karşı insanları bertaraf etme çabası içindeler ama buradaki heyet sadece milyonlarca insanın bir sesi. Çok beklerler, böyle bir şeyi asla ve asla başaramayacaklar.
Bu halk çok zeki. Kışkırtmalarınıza, kaos yaratma çabalarınıza, masum insanları sokağa dökerek gerginlik yaratma ortamı hevesinize geçit vermeyecek. Bu milletin o bir avuç insana, iktidarda her hususa hakim olduklarına inanan bir avuç insana bu ülkenin sade vatandaşları, vatandaş olduklarını öğretecekler. Hala üzerinde tepindiğiniz, hala acısını hissettiğiniz, bu nasıl olur diye hırpalandığınız İstanbul seçimlerinin üstünden 3 yıl geçmiş. Kendi insanlarınız bile seçimi iptal etmenin ne kadar yanlış olduğunu kabul etmelerine rağmen aynı uygulamalara devam ediyorsunuz.
SOYLU’YA TEPKİ
İçişleri Bakanı deyip geçmeyin, seçim güvenliğinden sorumlu birinci ya da ikinci kişidir. Seçim akşamı bile görevini ihmal edip rakibimle toplantı yapacak kadar görevini ihmal edecek bir kişiydi. Seçimi tersine çevirmek için İstanbul’un bazı ilçelerinde elinden geleni ardına koymamış birisiydi. Kaybedince ‘Hüngür hüngür ağladım’ diyecek kadar hırslı, aynı zamanda sulugöz birisiymiş onu anladık. Bir şehirde yerel yönetim sandıkla değişince neden hüngür hüngür anlar? Neyi kaybettin? Vatandaşlarımızın bunu anlaması lazım… Alıştılar ağlamaya, önümüzdeki ilk seçimde de bu kez onları hıçkıra hıçkıra ağlatacağız.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***