Her yıl haziran ayı eşcinsel bireyler için başka bir anlam ifade ediyor. Dünyanın dört bir yanındaki LGBTİ+(Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks) bireyleri “Onur Yürüyüşü” olarak adlandırdıkları gösteri yürüyüşünü düzenliyorlar.
Ancak bu sene koronavirüs salgını nedeniyle tüm dünyada organizasyonlar iptal edildi. LGBTİ örgütleri ise tarihin ilk çevrimiçi Onur Haftası’na hazırlanıyor.
Etkinliklerin koronavirüs gerekçesiyle ‘online’ ortama taşındığı bu dönem için euronews Türkçe olarak LGBTİ+ bireylerin aileleriyle konuştuk. Aileler çocuklarının cinsel kimlikleriyle ilgili ilk açıklamalarını nasıl karşıladı, sosyal çevrelerinden ne gibi tepkiler gördü?
‘Çelik yelek giyiyor zannettim’
Euronews mikrofonlarına konuşan ve kendini “trans kadın annesi” olarak tanımlayan Züleyha, çocuğunun başlangıçta kabullenmekte güçlük çektiğini söylüyor:
“Yaklaşık 7-8 yıl önce bir arkadaşım aracılığıyla öğrendim. Daha doğrusu çocuğumun eşcinsel olduğunu öğrendim. Ama benim çocuğum eşcinsel değilmiş. Öğrendiğim zaman çok büyük bir şok geçirdim. Çok üzüldüm. Çok korktum. Çocuğum adına da korktum. Kendi adıma da korktum. Sinir krizleri geçirdim ve bu yüzden çocuğum evden ayrıldı. Yaklaşık bir buçuk yıl kadar hiç görüşmedik. Sadece telefondan iletişim kurduk. Bir buçuk yıl sonra eve geldiği zaman sarıldık tabii. Çok özlemiştim. Sarıldığım zaman elim sert bir şeye değdi. Çelik yelek giyiyor sandım. Çünkü bu konuda ön yargılarımız vardı. Çok kötü ortamlar olarak biliyorduk. Eyvah dedim, bu çocuk çok kötü ortamlarda. Daha sonra çocuğum benle görüşmek istedi ve onun evine gidip gelmeye başladım. Bir gün karşılıklı oturduk ve bana bir şey söylemek istediğini söyledi. Orada ben bir şey yaptırdım dedi. Orada anladım ki benim çocuğumu ben eşcinsel olarak biliyordum ama çocuğum trans kadındı. Çünkü göğüs yaptırmıştı. O benim çelik yelek sandığım şey aslında çocuk göğüslerini saklamak için korse takmıştı. Tabii ki çok üzüldüm ama ona hiçbir şeyi belli etmedim. Sen mutluysan, ben de mutluyum dedim ve sarıldık. Ama içim de fırtınalar koptu yine.”
İnternet üzerinden eşcinsel, biseksüel, trans, interseks aileleri derneği LİSTAG’a ulaşan Züleyha, İstanbul’da CETAD’dan (Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Deneği) gönüllü psikiyatrların ve psikologların desteğiyle düzenlenen seminerlere katılmış.
‘Ebeveynlerin çocuklarının yanında durması önemli’
Eşcinsel annesi Günseli Dum, oğlunun eşcinsel olduğu artık daha rahat söyleyebildiğini ifade ediyor.
“Bunu 12 sene önce belki bu kadar rahat söyleyemezdim ama şu an çok rahat söylüyorum. Kalabalıklara söylüyorum. Çünkü bu benim için bir utanç ya da saklanacak bir durum değil” diyen Dum, eşcinsel çocukların toplumda maruz kaldıkları baskıya karşı ailelerinin desteğinin önemine vurgu yapıyor:
“Benim çocuğum da birçok eşcinsel çocuk gibi okulda ‘ibne’ denen çocuklardan ve ben bunu duyduğumda hemen okula gidip okul idaresiyle görüşme yaptım. Anneler, babalar bilgilenip çocuğunun yanında durursa birçok yerde o çocuk daha rahat davranabiliyor. Çünkü bizim çocuklarımız çok küçük yaşlardan kendilerine bir şey korunma mekanizması kurmak zorunda kalıyorlar. Burada da en güvendikleri şey anne baba olmalı. Böyle olursa onların hayatlarında bazı şeyler daha kolay oluyor.”
‘Bilgilendikçe güçlendik’
Eşcinsel Babası Ömer Ceylan ise, oğlunun bir akşam yemeği sırasında kendisine açıldığını ifade ediyor: “Bana geldi, baba ben eşcinselim dedi. Ben de kendisine bu senin hayatın nasıl mutlu olacaksan öyle yaşa. Zor bir hayatın olacak ancak biz daima ailen olarak senin yanındayız dedim.”
Yaşadığı süreçle ilgili “bilgilendikçe güçlendik” ifadelerini kullanan Ömer Ceylan, sosyal çevresinde bu durumdan rahatsız olanların tepkilerini yüksek sesle dile getirmeye çekindiklerini belirtiyor:
“Bu konu hakkında, hiçbir bilgim yoktu. Bu işin üniversite bitirmiş olmakla da ilgisi yok. Bilgisizlik. Bu konu konusunda kulaktan dolma birkaç bilgi dışında hiçbir şey bilmiyordum. Ama ben oğlumun bir birey olduğunu düşündüğüm için, oğlumun yaşının 25- 26 civarında olduğu için, kendinden emin olarak bunu açıkladığını düşündüğüm için hiçbir zaman olumsuz bir tepki vermedim. Fakat bundan sonra biz 10 sene bunu kimseyle paylaşmadık. Eşim, ben, kardeşim, eşimin kardeşi gibi 4-5 kişinin içerisinde 10 sene kadar bunu biz kimseyle paylaşmadık. Tabii bu da esas sorun bilgisizlik bir, el alem korkusu iki. CETAD ile tanışmamız bizim dönüm noktamız oldu. Çünkü orası Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği, bizim bilgilenmemizi, psikiyatrlardan aldığımız bilgilerle bilgilenmemizi sağladı. Bilgilendikçe güçlendik. Güçlendikten sonra tabii ki dışarı açılmaya başladık.”
Kaos GL Derneği’nin, ‘2019 Yılında Türkiye’de Gerçekleşen Homofobi ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporu’na göre nefret suçları kamusal alanlarda, görgü tanıklarına rağmen işleniyor, güvenlik güçleri ise pek çok vakaya gerekli önemi göstermiyor.
[