Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, hükümetin her geçen gün siyasi meşruiyetinin azaldığı bir döneme girdiğini belirterek, bugün seçim olsa tekrar iş başına gelemeyecek bir Cumhurbaşkanı’nın bundan sonra ülkeyi nasıl yöneteceğinin masaya yatırılması gerektiğini söyledi. “Yasal meşruiyet ayrı, siyasi meşruiyet ayrıdır” diyen Babacan, hükümetin şu anda milletin çoğunluğunu temsil etme özelliğinin olmadığına dikkat çekti. Kritik kararlarda iktidarın diğer siyasi partilerle istişare içinde olması gerektiğini kaydeden Babacan, “Hele sınır ötesi operasyon gibi çok önemli stratejik konularda siyasi partileri bilgilendirmek, bunun gerekçesini meşruiyetini anlatmak zorundasınız” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Başakşehir ilçe kongresindeki konuştu. Babacan, özetle şunları söyledi:
‘İKTİDAR PARTİSİ, DEVLETİN BÜTÜN ARAÇLARINI BİZLERİ ENGELLEMEK İÇİN KULLANIYOR’
“Geçen hafta partimizin ilk mitingini Gaziantep’te gerçekleştirdik. Daha ilk mitingimizde önümüze engeller koymaya çalıştılar. Zorluklar zahmetler çıkartmaya çalıştılar. Engellemelere rağmen on binlerce vatandaşımızla tüm Türkiye’ye güçlü bir mesaj verdik. Gaziantep mitinginden önce yaşadıklarımız ülkemizin düştüğü hazin durumun bir tablosudur. Bu devlet bu ülke hepimizin. Ama devletin imkânlarını iktidar partisinin emrine sunulmuş olması kabul edilebilecek bir durum değildir. Devlet herkese eşit yakınlıkta olmak zorundadır. Devlet bütün vatandaşlarına bütün siyasi partilere asil, eşit bir şekilde imkânlar sunmak zorundadır. Yerel yönetimler bunu yapmak zorundadır. İktidar partisinden değilsen eylemin yasaklanıyor. İktidar partisinden değilsen sosyal yardım alman engelleniyor.
İktidar partisinden değilsen kamuda işe girmen hemen hemen imkânsız. İktidar partisinden değilsen pankart asmana, reklam yapmana müsaade edilmiyor. İktidar partisinden değilsen mitingin engelleniyor. Bu adalet değil. Oysa bir devletin yegâne varlık sebebi ‘adalet’tir. İktidar partisi, devletin bütün araçlarını bizleri engellemek için kullanıyor. Devletin bütün imkânlarından da kendi çıkarı yönünde kullanıyor, istifade ediyor. Ama bu millet de olan biten her şeyi izliyor.
‘GAZİANTEP; ADALETSİZLİĞE, HAKSIZLIĞA, HUKUKSUZLUĞA ‘DUR’ DEDİ’
İşte ne oldu Gaziantep’te? Gaziantepli kardeşlerimiz bu milletin gücünü bir kez daha gösterdi o meydanda. Gaziantep; adaletsizliğe, haksızlığa, hukuksuzluğa ‘dur’ dedi. Gaziantep yanlışı düzeltti. Hem de yanlışı bir başka yanlışla değil, yanlışı hukuk içinde kalarak düzeltti. Emin olun bu adaletsizlik çok uzun sürmeyecek. DEVA Partisi’ni engelleme çabalarının hiçbiri sonuç vermeyecek. Adalet isteyenler muhakkak galip gelecek. İnşallah seçim günü geldiğinde, o günün akşamında sonuçlar açıklandığında, tüm Türkiye gerçeği görecek. Seçim akşamı geldiğinde hani televizyonlarda Türkiye haritası yayınlanıyor ya o haritanın maviye, DEVA logolarıyla boyandığını hep beraber göreceğiz.
‘NE YAPARLARSA YAPSIN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Bugün Başakşehir’deyiz. Bu ilçedeki toplantı salonlarını Neslihan Hanım, İlçe Başkanımız tek tek araştırmış, bakmış. Başakşehir Belediyesi’nin bundan daha büyük bir toplantı salonu varmış. Ve belediye ‘yok’ demiş. ‘Vermeyiz’ demiş. Daha sonra bu salonu bulmuşlar. Onun için bu kadar arkadaşımız şu anda ayakta bekliyor. Ne yaparlarsa yapsın vazgeçmeyeceğiz… Zannediyorlar ki biz DEVA Partisi’ne salon vermezsek onlar kongresini yapmayacak, yapamayacak. Rüyanızda görürsünüz.
‘AVRUPA BİRLİĞİ SÜRECİNDE DEMOKRASİ KONUSUNDA SESSİZ DEVRİMİ GERÇEKLEŞTİREN EKİBİZ’
Evet, seçimleri kazanmak önemli. Ve kazanacağız inşallah. Ama bizim derdimiz sadece seçimi kazanmak değil. Asıl işimiz seçimden sonra başlayacak. Biz kriz çözmeyi de ülke yönetmeyi de çok iyi bilen bir ekibiz. Türkiye’nin her alanda, altın çağını yaşadığı günlerde işin içinde, başında olan güçlü bir ekibiz. Biz, insanların yarınlarına güvenle ve umutla bakmasını sağlayan bir ekibiz. Biz, Avrupa’da İstanbul Sözleşmesi’nin öncüsü olan Türkiye’nin altın çağlarında işin başında olan bir ekibiz. Biz bu ülkede, Avrupa Birliği sürecinde, hukuk, adalet, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi konusunda sessiz devrimi gerçekleştiren ekibiz.
‘BU DEMOKRASİYİ HASTA EDEN BU ÜÇLÜ’
Bugünkü Erdoğan-Bahçeli-Perinçek ittifakı, tüm demokratik kazanımlarımızı birer birer yok eden bir ekip. O yüzden bu demokrasiyi hasta eden bu üçlü ben onun için ‘otoriter ittifak’ diyorum. Cumhur falan yok. Cumhuru düşündükleri de yok.
Konuşmak kolay, laf üretmek kolay. Biz iş ürettik, iş. Tam da bu nedenle seçimden sonraki ilk 90 ve 360 günde yapacaklarımızı teker teker belirliyoruz. Bunun içinde eylem planları açıklıyoruz. Bunu bizden başka yapan da yok… Çünkü biz çözümün sözcüsüyüz. Biz bu seçimleri kazanacağız. Ama seçimlerden sonra ülkeyi de kazanacağız. Seçimlerden kazandıktan sonra ise ülkemizi asla öfkeye teslim etmeyeceğiz. Türkiye’nin sahipsiz olmadığını da dünya âleme göstereceğiz. Seçimlerden sonra hır gür çıkmayacak. Kaos olmayacak. Uğruna mücadele ettiğimiz ve kazandığımız tüm haklarımızı sonuna kadar koruyacağız. Kimse bu ülkede bir daha aklına eseni yapamayacak.
‘KEŞKE O KEYFİ ENGELLER BU KADAR UZUN SÜRMESEYDİ’
Biz öyle bir kadroyuz ki bu ülkede hak nedir, hak mücadelesi nedir, iyi biliriz. Kadınların 1968 yılından bu yana üniversite kapılarında verdikleri hak mücadelesinin ben şahidiyim. Bu mücadelenin hakkın zaferiyle sonuçlanmasından da hem emeği olanlardanım hem de bugün onur duyuyorum. Evet, gönül ister ki bu kadar gecikmeseydi. Keşke o keyfi engeller bu kadar uzun sürmeseydi. Ama mücadele ettik, başardık çok şükür. Hakkın değerini en iyi bilenler, o hakkı kazanmak için mücadele edenlerdir. İşte biz, kazanılmış hakların değerini iyi bilenlerdeniz.
‘MÜLAKATI KALDIRMAK SADECE DEVA PARTİSİ’NİN DEĞİL, ALTILI MASANIN DA TAAHHÜDÜ HALİNE GELDİ’
Şu anda yasalara rağmen, hala, ülkemizde etnik, dini, mezhep, cinsiyet gibi nedenlerle yapılan ayrıcalıkları da görüyorum, biliyorum. İşte o yüzden, tüm ayrıcalıkları ortadan kaldırdığımız gün, hep beraber amacımıza ulaşacağımızı ve asıl o gün hep beraber mutlu olacağımıza da biliyorum. Biz, devlet kadrolarındaki tüm ayrımcılıkları da ortadan kaldıracağız inşallah. Kamuda işe alımlarda mülakatı kaldıracağız… Mülakat olmuş, işine gelmeyenleri eleme aracı. Bununla da kalmadık. Mülakatı kaldırmanın gerekliliğini altılı masaya koyduk ve altılı masada da kabul edildi… Artık mülakatı kaldırmak sadece DEVA Partisi’nin değil, altılı masanın da taahhüdü haline geldi. Devletin tüm kademelerini, her kesimden vatandaşımıza açacağız. Gasp edilmiş hakları da iade edeceğiz. Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
‘BU DÖNEMDE SUÇA KARIŞANLAR VAR MI, VAR’
Biz, onlarca yıldır devam eden bu nöbetleşe zorbalık devrini, üste çıkanın alttakini ezdiği bu devri de sona erdireceğiz. Ha bu dönemde suça karışanlar var mı, var. Hukuka aykırı davrananlar var mı, var. Ama bunların tamamı bağımsız ve tarafsız yargının önüne gidecekler hesaplarını verecekler. Türkiye’yi asla öfkeye teslim etmeyeceğiz. Çünkü çok iyi biliyoruz ki; kutuplaşmadan, bağırış çağırıştan kimseye hayır gelmez. Türkiye’nin tüm prangalarını sökeceğiz. 21. yüzyılın dünyasına yakışmayan, her seferinde patinaj yaptıran kavgaları da tarihin çöplüğüne atacağız. Kürt meselesini de Alevi meselesini de çözüp inşallah, önümüze bakacağız.
‘SİZ BU SEÇİMİ KAZANMAYI RÜYANIZDA GÖRECEKSİNİZ’
Bu iktidar, özellikle son dönemde, yaşam tarzı üzerinden ülkede gerginlik çıkarmak için olağanüstü bir çaba göstermeye başladı. Konserleri yasaklıyorlar. Gençlerin, üniversitelilerin bahar şenliklerini, festivallerini engelliyorlar. Sadece kendilerinin propaganda aracı haline gelmiş TRT’nin vergisini yükseltiyorlar. Bazı ürünlerin vergilerini astronomik şekilde artırıyorlar. Vergi değil, adeta ceza. Bütün bunlar öyle hesapsız, kitapsız yapılan işler değil. Çünkü bakıyorlar kendilerine destek hızla azalıyor… Bunu gördükleri için de en iyi bildiklerini yapıyorlar. En iyi bildikleri düşman üretmek. En iyi bildikleri kutuplaştırmak. ‘Yeniden kutuplaştırırsak, ötekini ilan edersek, berikiyle biz belki seçimi alabiliriz’ diye düşünüyorlar. Siz bu seçimi kazanmayı rüyanızda göreceksiniz.
‘ÜÇÜ KAFA KAFAYA VERDİ, BAŞIMIZA HER TÜRLÜ KRİZİ AÇTILAR’
Bu Erdoğan-Bahçeli-Perinçek ittifakı var ya, bunlar iki şeyi çok iyi biliyor. Birincisi kutuplaştırma ki onu az evvel söyledim. İkincisi de bunlar kriz çıkarma ustası. Şapka çıkartmak lazım. Durduk yere kriz çıkartmakta çok marifetliler. Üçü kafa kafaya verdi, başımıza her türlü krizi açtılar, açıyorlar. Adalet krizde. Ekonomi krizde. Dış politika krizde. Eğitim krizde. Tarım krizde. Sağlık krizde. Yahu, hepimizin gözü önünde sağlık sistemi çöküyor. Alınamayan randevuların, konulamayan teşhislerin, yapılamayan ameliyatların, bulunamayan araç, gereçlerin, ilaçların, göç eden hekimlerin, temizlenmeyen hastane tuvaletlerinin ülkesi olduk tekrar. Kriz yaşamadığımız alan kalmadı yahu.
‘BEN ERDOĞAN’IN BU SÖZLERİNİ DE VATANDAŞLARIMIZIN VİCDANINA HAVALE EDİYORUM’
Bir de dün Erdoğan çıktı ne dedi, duymuşsunuzdur. Aç kaldık diyenlere ‘Vicdansızlık yapma, dürüst ol’ diyor. Aç yatan insana ‘Sen aç değilsin’ diyor. Üstüne de hakaret ediyor. Yahu arkadaş, sen gel de şu üniversite yurtlarında bir kap çorbayla öğün geçiştirmeye çalışan öğrenci kardeşlerimize açlığı bir soruver bakalım. Sen gel de ayda 2 bin 500 lira maaşla geçinmeye çalışan, ekmek kuyruklarında bekleyen emeklilerimize bir sor bakalım, açlık var mı yok mu diye. Sen gel işsiz kalan, borcu borçla kapatmaya çalışan vatandaşlarımıza açlığı bir sor bakalım. Bu ülkenin şu andaki cumhurbaşkanı, artık halkın hâlini görmüyor, duymuyor, bilmiyor, anlamıyor. Memleketin sorunlarını da sürekli arttıyor. İşte ben Erdoğan’ın bu sözlerini de vatandaşlarımızın vicdanına havale ediyorum.
‘ŞİMDİ İNSANLAR GÜNLÜK İHTİYAÇLARINI KARŞILAMAK İÇİN. KREDİYLE EKMEK ALIYOR’
İnsanlar bizim dönemimizde kredi çeker araba alırdı. Düşük taksitlerle de öderdi. Bizim dönemimizde insanlar kredi çeker ev alırdı. Makul taksitlerle öderdi. Şimdi insanlar günlük ihtiyaçlarını karşılamak için. Krediyle ekmek alıyor. İnsanlar yaşamak için borçlanıyor. İnsanlar neredeyse içtiği çayın parasını bile kredi kartıyla ödemeye kalkıyor bu ülkede. Buradan, Başakşehir’den Sayın Erdoğan’a soruyorum: Şu milleti aldatmayı bırakın. İnsanların karnını yalanlarınızla doyuramazsınız. Neymiş, yüksek faizle mücadele ediyormuş. Ekonomiyi borç batağına, faiz sarmalına siz soktunuz ya.
‘SAKIN BUNDAN SONRA FAİZLE MÜCADELE ETTİĞİNİZİ EDECEĞİNİZİ FALAN SÖYLEMEYİN’
Koskoca milleti resmen faiz zede yaptılar. Bir yandan da arka kapıdan sürekli sattıkları döviz hala çöpe gidiyor. Boşa gidiyor. Yaptığın yanlışların üzerini sattığın dövizle kapatamıyorsun. 16 lirayı aştı. Sattıkları da bu milletin birikimi. Ben şimdi Başakşehir’den Ankara Beştepe’ye sesleniyorum. Sayın Erdoğan; sizinle iyi kötü bir hukukumuz oldu. Benden size eski bir dost tavsiyesidir: Sakın bundan sonra faizle mücadele ettiğinizi edeceğinizi falan söylemeyin. Başınız yere eğilir. Çünkü rakamlar ortada. Yüzde 8’lik hazine faizini almışsınız, yüzde 28’e çıkartmışsınız. 50 milyarlık hazine faiz ödemesini almışsınız, 240 milyara çıkartmışsınız. Milletin parasını neden faize gömdüğünüzü size sorarlar ve önünüze bakmak zorunda kalırsınız. Aldatmayın, aldatan olmayın.
‘BİR KARPUZU BÜTÜN ALMAK, DİLİM YERİNE BÜTÜN ALMAK LÜKS OLAMAZ’
Konut almak isteyenlere teşvik kredi diye bir şey çıkarttılar. Anında hem konut fiyatları hem kiralar arttı bütün ülkede. Ucuz kredi veriyor, konutun kendisinin fiyatı patlıyor. İstanbul’da bir dairenin ortalama kirası, Türkiye’deki ortalama bir maaşı geçti. Beştepe’den bakınca, yanlışlarının sonuçlarını da görmüyorlar. Bu memlekette insanca yaşamak lüks haline geldi. İnsanca yaşamak lüks değildir. Üç kuruş para biriktirip bir hafta tatil yapmak lüks olamaz. Bir karpuzu bütün almak, dilim yerine bütün almak lüks olamaz. İnsanların buzluğa et değil de ekmek koyması kader değil.
‘ŞU ANDA BU HÜKÜMETİN MİLLETİN ÇOĞUNLUĞUNU, KAHİR EKSERİYETİNİ TEMSİL ETME ÖZELLİĞİ YOKTUR’
Bugünkü hükümetin yasal meşruiyeti seçime kadar devam edecektir. Ancak bu hükümet her geçen gün siyasi meşruiyetinin azaldığı bir döneme girmiştir. Bugün seçim olsa artık seçilemeyeceği az çok belli olan bir Cumhurbaşkanı’nın, bugün seçim olsa tekrar iş başına gelemeyecek bir hükümetin bundan sonraki dönemde ülkeyi nasıl yöneteceğinin de çok dikkatli bir şekilde masaya yatırılması lazım. Yasal meşruiyet ayrıdır, siyasi meşruiyet ayrıdır. Siyasi meşruiyet bu milleti temsil etmek demektir. Bu milletin kahir ekseriyetini temsil eden güç de bir hükümet olabilmektir. Şu anda bu hükümetin milletin çoğunluğunu, kahir ekseriyetini temsil etme özelliği yoktur. Tam da bunun içindir ki özellikle dış güvenlik meselelerinde, bu ülkenin yarınlarıyla ilgili alınacak kararlarda; kritik, stratejik, önemli kararlarda mutlaka diğer siyasi partilerle istişare içinde olmak zorundalar artık. ‘Kardeşim yetki ve mühür bende, kafama geleni, aklıma geleni yaparım. Kimse bana karışamaz’ yok öyle yağma.
Siz ne yapacağınızı artık bu seçime kadar daha çok anlatmak zorundasınız. Hele sınır ötesi operasyon gibi çok önemli, stratejik konularda siyasi partileri bilgilendirmek, bunun gerekçesini, meşruiyetini anlatmak zorundasınız… Yok eğer sadece ‘Ülkede krizler çoğaldı. Ekonomik kriz de berbat, dolar 16 lirayı geçmiş, daha da artabilir. Bu milletin dikkatini başka bir yere çekeyim. Ekonomik krizin üstünü daha büyük bir krizle örteyim’ diyorsanız, bunun vebalinden kurtulamazsınız. Anlatmak zorundasınız.” (ANKA)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***