YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN
Ali Babacan’ın karakterini ilginç buluyorum. Hata yapıp özür dilemeden istediği şeyi elde etmeye çalışan bir çocuk gibi geliyor bana. AKP iktidarında en üst görevlere gelmiş, alınan tüm kararların altında imzası olan ya da onlar lehine oy kullanmış birinden bahsediyoruz. En basitinden 2013’te Gezi ve 17/25 Aralık süreçlerinde Başbakan Yardımcısı görevindeydi. Erdoğan’dan sonra en önemli karar alıcılardan biriydi. Süreci çok iyi bilmesi bir kenara, o sürecin mimarlarından biri. Babacan ayrıca 15 Temmuz 2016’da halen AKP’de milletvekiliydi. Olan bitenden haberi olmadığını varsaymak, en Pollyanna’cı siyaset erbapları için bile abartılı kaçar. Babacan her şeyi biliyordu. Her şey onun imzasıyla veya onayıyla, bilemediniz onun tanıklığında gerçekleşti. İsteseydi on kez istifa ederdi. Yapılan onlarca rejim değişikliği yönünde adıma karşı bir tepki ortaya koyardı. Kendi etik değerlerini ve şahsiyetini, gücün şehvetine mağlup etmezdi.
Tabi köprünün altından çok sular aktı. O da bal gibi biliyor ki Türkiye toplumunun siyasi hafızası çok kısadır. Yapılan iyi şeyler pompalanır, kötü şeylerse es geçilir. Halk kendisine verilenle yetinir. Babacan da buna güvendi. AKP’den ayrıldı. Bunu yapmak için Temmuz 2018’i bekleyecekti. Dikkat edin, 2016 Temmuz ve 2018 Temmuz arasında Türkiye’de rejim değişti. Ülke hızla otoriterleşti. Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) rejimi bu dönemde kuruldu ve konsolide edildi. O KHK’ların onay süreçlerinde AKP blok halinde hareket etti. İnsanların hayatları harman ekini gibi orta yerlerinden biçilirken, Babacan siyasi geleceğinin sessiz kuluçkasında, çevresinde olan bitenleri umursamadan susmakta ve milletvekili maaşını almaktaydı. Kim bilir, belki Erdoğan’dan ve yeni rejiminden bir ulufe veya makam beklemekteydi.
Babacan 2002-2018 yılları arasında kim bilir nelere şahit oldu! Reza Zarrab’tan, ayakkabı kutularından, beşli çeteden, en tepeye kadar rüşvete bağlanan siyaset ve bürokrasiden haberi yok muydu sanıyorsunuz? Ekonominin başındaki isimden söz ediyoruz. Tüm bankaları, para transferlerini, ihaleleri, akçalı ne iş varsa hepsini biliyordu. Belki kendisini bu düzenbazlık ve haramilik sisteminden izole etmeyi başardı – bunu bilemem. Ama esasen bunun çok da önemi yok. Çünkü olan biteni görüp sesini çıkartmamak ve tepki göstermemek de suç ortaklığıdır.
Ben insanların hata yapmalarına anlayışla yaklaşırım. Ama bu şartsız olamaz. Önemli olan hatanın itirafıdır. Yani özeleştiridir. Aksi takdirde, geçmişi retle, olayı örtbas etmekle, kamuflaja bürünmekle falan bu iş olmaz! Babacan hiçbir özeleştiri getirmedi. Aynı Davutoğlu gibi, o da işine geldiği anda, momentum yakalayacağına kanaat getirdiği ilk fırsatta gemiyi terk etti ve kendi partisini kurdu. Bu tür adamların güce bağımlı olduklarını biliyoruz. Uzun süre siyasette kalan en iyi niyetli kişilerde bile bu bağımlılık hemen belli oluyor. Ama bununki farklıydı. Babacan Türkiye’nin demokratikleştirilmesi gibi bir görev retoriğiyle yola çıkıyordu. Bunu yaparken sanki siyasete dün girmiş gibi bir tavır benimsiyordu. Sanki AKP’de dışişleri ve ekonomi bakanlığı yapmamış, Başbakan Yardımcısı gibi Erdoğan’dan sonraki ikinci adam rolünü üstlenmemiş gibi bir hal ve gidişat içinde görülüyordu.
Nedense AKP’nin ve rejimin sillesini çoluk-çocuk yemiş muhafazakar KHK’lılar arasında Babacan tüm bu gerçeklere karşın önemli rezonans alıyordu. Çoğu Gülen Cemaati’ne yakın ya da ona yakın camialarda bulunmuş KHK’lı Babacan’da umut görmeye başlamıştı. Babacan da elbette bunu fark ediyordu. Onun gördüğü, görmezden gelinmesi güç oranlarda bir oy potansiyeliydi. Arada KHK’lardan dem vurup nabız tutan Babacan ve DEVA partisi, giderek baktı ki burası doğurgan bir alan, KHK’lılara yönelik bir politika geliştirmeye karar verdi.
Ancak burada bir mesele vardı. Hem KHK’lılardan oy almayı sağlayacak politikalar geliştirip, hem de rejimin yörüngesinden çıkmamak maharet isterdi. Bu maharet Babacan ve arkadaşlarında elbette vardı. Ama bunu belki sen ben biliyorduk da, insanların büyük çoğunluğu reformcu ve ağzından bal damlayan Babacan’a inanıyordu.
Ve nihayet, Babacan KHK’lılara ağzındaki baklayı çıkardı. Ne diyor peki?
DEVA partisi KHK’liler için ne diyor, birileri sanırım anlamamış. Gelin beraber bakalım: “Darbe teşebbüsüyle hiçbir ilişkisi bulunmayan örgütün niteliğini bilmeye…” diyor! Örgüt dediği ne? Bingo! “silahlı terör örgütüne üye olma kastı olmadığı halde silahlı örgüt üyeliği ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçları nedeniyle…” diyor! “… hukuka aykırı şekilde haklarında mahkumiyet kararı ve ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiş kişilerin yeniden yargılanması sağlanarak…” diyor! “Hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü bulunan bir kişi aynı zamanda 3713 sayılı terörle mücadele kanunu kapsamında başka bir suçtan mahkûm edilmiş ise bu kişi kanuni düzenlemenin dışında kalacak” diyor! “… hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ya da beraat kararı verilen kişiler de belirlediğimiz bu esaslara göre görevlerine iade edilecek…” diyor! Yani adalet mekanizması, yargı, mahkemeler falan sorunsuzdur, adildir, iyidir diyor! Suçsuzsan beraat edersin diyor! “Ortada darbeye kalkışmış bir terör örgütü var (FETÖ), ona üye olanlar (FETÖ’cüler) var, mahkemeler onları zaten mahkûm etmiş ve biz bunlara karışmayız” diyor!
Babacan rejimin diskurunu kullanıyor, o diskurun milimetre dışına çıkmıyor. Bastırıp puan alabileceği en kolay KHK hedef kitleyi belirlemiş, rejimin müdahil olmayacağı bu kitleye boncuk dağıtıyor. Bu sayede hem “ben KHK’lıların dertlerine devayım” mesajı vererek onların hatırı sayılır oy potansiyellerine talip olacak, hem de rejim sularında gemisini götürecek! Hesap bu!
Daha açık yazayım mı? “Bu KHK’lar anayasaya ve yasalara aykırıdır. Hukuksuzdur. Hukuken yok hükmündedir. Bu nedenle tüm sonuçlarıyla beraber iptal edeceğiz” demiyor. Diyemiyor. Bunun yerine mahkemelerden beraat alanları görevlerine iade edecekmiş! Başka? Haklarında soruşturma ve kovuşturma olmayanları! E bari onları da iade etmeseydi diyemiyor veya demiyor kimse. Alkış kıyamet. Bu sayede Babacan hem oy alacak, hem de KHK’lıları aralarında “cici KHK’lılar” ve “cici olmayan KHK’lılar”, yani terörist ve vatan haini olanlar diye ikiye bölecek. Böylece derin devlete de “bak ben ne güzel strateji yaptım” diyecek, bir de oradan puan alacak. E, burası Türkiye! Şaşırdınız mı? Siyaset böyledir Türkiye’de! Buna Ortadoğu kanalizasyonunda, yani Saddam-Mübarek-Kaddafi-Esad liginde “ilm-i siyaset” derler. Bu işin mutfağındaki en baş baharat yalan, en temel malzeme ilkesizliktir. Şahsiyet törpülenmesine tecrübe kazanmak denir. Manipülasyon yapmaya strateji bilmek! Babacan’ın hocası kim sizce? Bir ipucu vereyim mi? O da bir ekonomist!
Bazıları “olsun canım, ne var bunda!” modunda. Yani DEVA’nın “FETÖ” veya “terör örgütü üyeliği” gibi rejim jargonlarını kullanmasında bir sorun görmüyorlar. Bakın açık söylüyorum: Bu bir tuzak! Bu tuzağa düşmeyin. KHK’lılara bu devlet – evet, hükümet değil, topyekûn bu devlet! – büyük ve emsali görülmemiş çapta bir haksızlık yaptı. Bu haksızlık öyle geniş etki alanına sahip ki, Ermeni-Rum soykırımından, Kürtlere yapılan asimilasyondan ve Dersim Katliamı, 6/7 Eylül Pogromu, Varlık Vergisi gibi dramlardan sonra Anadolu topraklarının modern zamanlarda yaşadığı en büyük sistematik hak ihlalleridir. Bu hak ihlallerinden dolayı hesap sormak sadece bir hak mücadelesi değildir, aynı zamanda gelecek nesillere borçtur. Türkiye’nin belini doğrultması için tek kaldıraç bu KHK zulmünden hesap sormaktır. Türk devletini kılcal damarlarına kadar faşizan ve ceberut devlet geleneğinin kanından arındırmak için dik durmak gerekiyor.
Bunun için Babacan ve Babacan gibilere karşı net bir tutum ve pozisyon almak önemli. Onlar sizin ayağınıza gelecek. Yeter ki mevziinizi terk etmeyin. Moral üstünlük KHK’lılarda ve onların kendileriyle birlikte zulme uğradığı ailelerinde. Milyonlarca insandan bahsediyoruz. Bu DEVA umut değil. Belki ilk tatlı sözde gevşemek istiyorsunuz. Anlıyorum! Ama beklentilerinizi ifade etmek hakkınızdır. Size sesin ne güzel deyip ağzınızdakini kapmaya yeltenen tilki taktiklerine dikkat edin. KHK’lar hukuksuz. Siz haklısınız. Bunu er geç kabul ettireceksiniz. Bütünlüğünüzü bozmayın. Mağdurların bir arada durması çok önemli! Nasıl ki bu KHK’ları bir gecede çıkarttılar, yine bir gecede tümünü tek KHK ile iptal edecekler. Bu rejimin mahkemelerinden beraat talep eden, bu rejimin sisteminden takipsizlik bekleyen Babacan, açıkça sizin tek kozunun olan oyunuzu ucuza kapmaya çalışıyor. Onun etik dışı teklifini elinizin tersiyle itin ki, bundan sonra sizlere yönelik teklifler daha ciddi bir zeminde yapılsın.
Önce rejimin diskurunu terk edecekler. O diskurun dışına çıkacaklar ki büyü bozulsun! Bunu Babacan’dan beklemeyin. O bunu yapamaz. Çünkü dedim ya, her şeyi biliyor. Her şeyde katkısı var. Bu rejimin duvarı örülürken Babacan en çok tuğla taşıyanlardan biriydi. Eğer ciddi bir özeleştiri yapmazsa, asla gerçek bir muhalif lider adayı olamaz. Bu son KHK yaklaşımıyla üzerine sürdüğü boyalar pul pul döküldü. Bu nedenle DEVA – bu haliyle – umut değil. Fakat enseyi karartmayın. Sizi görmezden gelemeyecekleri kadar çoksunuz. Taleplerinizi açıkça dillendirin. Çünkü haklısınız! Mutlaka size “tüm KHK’lar yok hükmünde” diyecek bir parti öyle ya da böyle gelecek. Hangi parti olur bilemem. Ama o partiyi bekleyin.
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***