İngiltere hükümetinin, ulusal insan hakları mevzuatında değişiklik yaparak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, mültecilerin sınır dışı edilmesini güçleştiren ve yurt dışında görev yapan İngiliz askerleri hakkında dava açılmasına imkan veren bazı maddelerinden geri adım atma hazırlığı yaptığı anlaşılıyor.
Adalet Bakanı Robert Buckland, 20 yıl önce yapılan İnsan Hakları Yasası’nın dikkatle gözden geçirilmesi gerektiğini, ama bunun yasanın uyumlu olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekilindiği şeklinde yorumlanmaması gerektiğini söyledi.
Telegraph ve Guardian gazetelerinin hükümet kaynaklarına dayandırdıkları haberlere göre, İnsan Hakları Yasası’nda yapılması planlanan değişiklikler, göçmenler ve mültecilerin daha hızlı ve kolay sınır dışı edilebilmesini ve başka ülkelerin topraklarında görev yapan İngiliz askerleri hakkında dava açmanın zorlaşmasını sağlayacak.
İngiltere’de şu anda geçerli olan İnsan Hakları Yasası, 1998 yılında zamanın İşçi Partisi hükümeti tarafından hazırlanıp yasalaştırılmıştı.
İngiltere’nin ulusal yasalarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleriyle tamamen uyumlu hale getiren bu yasa, bir süredir Muhafazakar Parti’nin eleştirilerine hedef oluyordu.
‘Bireysel haklar ile ulusal güvenlik dengesi’ vaadi
Boris Johnson liderliğindeki Muhafazakar Parti geçen yılın Aralık ayında yapılan seçimlerden önce yayınladığı manifestosunda, İnsan Hakları Yasası’nı “güncellemeyi” ve yapılacak değişikliklerle “bireylerin hakları ile hayati ulusal güvenliğimiz ve etkili yönetim arasında doğru bir dengenin oluşturulmasını sağlamayı” vaad etmişti.
Hükümetin insan hakları konusundaki yaklaşımı ve değişiklik hazırlıkları bir yandan da AB ile halen sürdürülen birlikten çıkış müzakereleriyle de yakından ilintili.
Avrupa Birliği, İngiltere’den, İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerine bağlı kalacağı konusunda taahhüt istiyor, İngiltere hükümeti ise buna yanaşmak istemiyor.
Adını vermeden açıklama yapan bir hükümet sözcüsü “Birleşik Krallık Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne bağlıdır ve insan haklarını ülke içinde ve dışında savunur. Ama bu konuda bağlayıcı bir ek uluslararası hukuk taahhüdünde bulunmanın gerekli olmadığını düşünüyoruz” dedi.
Aynı yetkili “İnsan haklarının bugüne kadar sağlayageldiği güçlü güvenceleri, kendi yasalarında nasıl şekillendireceği, bağımsız bir ülke olarak İngiltere’nin iç meselesidir. Aynı şekilde AB ve üyesi olan ülkelerin, insan haklarını yasalarında nasıl koruyacakları da kendi iç meseleleridir” diye konuştu.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hayata geçirilişi -Türkiye’nin de aralarında bulunduğu- 47 üyeli Avrupa Konseyi tarafından izleniyor. Rusya’nın da üye olduğu Konsey’e girmeyen tek Avrupa ülkesi Belarus.
‘Demokratların değil diktatörlerin işi’
İnsan Hakları Yasası’nda çerçevesi çizilen haklara sınırlamalar getirileceği haberleri muhalefet partileri ve bazı önde gelen hukukçular tarafından tepkiyle karşılandı.
İşçi Partisi’nin adalet sözcüsü David Lammy, insan haklarından geri adım atmanın İngiltere’yi daha güvensiz bir ülke haline getireceğini söyledi.
Liberal Demokratların adalet sözcüsü Wera Hobhouse ise “Muhafazakar hükümetin hukukun üstünlüğüne saldırısı son bulmalıdır. İnsan Hakları Sözleşmesi tehlikeli suçluların sınır dışı edilmesine engel değil. Zayıf durumdaki insanların hükümete karşı koyabilme yollarını, mahkemeler bazen aleyhinize karar verebiliyor diye ellerinden almak, demokratların değil diktatörlerin, despotların yapacağı bir iştir” diye konuştu.
Cambridge Üniversitesi kamu hukuku profesörlerinden Mark Elliot “Önce Avrupa Birliği’ni hedeflediler. Simdi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni hedefliyorlar. Bunun mantıki devamı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden de çekilinmesi olacaktır” diye konuştu.
Londra Üniversitesi’nden uluslararası hukuk profesörü Philippe Sands ise “Bari Birleşmiş Milletler’den de çekilin. İngiltere’nin 1945’te yarattığı her şeyi yırtıp atın” diye öfkeyle tepki gösterdi.