HABER İNCELEME | YUSUF DERELİ
Türkiye’de yaşayan insanlar resmi verilere göre bile yüzde 61’i aşan enflasyonun altında eziliyor. İktidar temsilcileri ise sorunun küresel ve o kadar da büyütülecek boyutta olmadığını savunuyor. Onlara göre hayat pahalılığı geçici ve özellikle gıda fiyatları mevsimsel etkilerle yükseldi. Ancak size iki haberim var; biri kötü, diğeri ‘daha kötü’. Öncelikle enflasyon (ivmesi azalsa bile) yıl sonuna kadar artmaya devam edecek; yani fiyatlar yükselmeyi sürdürecek.
İkincisi rejimin sorunu çözmek gibi bir niyeti yok ve hiç olmadı; tek yaptıkları sorunlarla yüzleşmek yerine, sahip oldukları medya ve trol hesaplarla ‘algı’ operasyonları yaparak kamuoyunu yönlendirmek.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hayat pahalılığı konusunda yine milletten ‘sabır’ istedi. “Yüksek enflasyon ve fahiş fiyat artışları sadece bizim sorunumuz değildir. Avrupa ülkelerinin çoğu bizden vahim tablolarla karşı karşıyadır.” dedi. Daha önceki konuşmalarında da enflasyonun geçici/konjonktürel olduğunu, faizi indirince enflasyonun ‘daha da ineceğini’ söylemişti.
Rejimin küçük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli de Erdoğan gibi düşünüyor. Bahçeli, partisinin grup toplantısındaki konuşmasında, “Enflasyon artmış olabilir, hayat pahalılığından sızlanmalar görülebilir. Bunların hepsi geçicidir.” dedi.
Mart ayında yüzde 61’i aşan yıllık enflasyonun, mayıs ayında yüzde 70’i bulması bekleniyor.
ENFLASYON GEÇİCİ DEĞİL!
Keşke Erdoğan ve Bahçeli haklı olsaydı; ancak ne yazık ki fena halde yanılıyorlar. Ya da bilerek ve isteyerek yalan söylüyorlar… Zira enflasyonun kısa vadede düşme ihtimali yok! Aksine önümüzdeki iki ay içerisinde resmi verilere göre bile yüzde 70’i bulabilir. Kredi derecelendirme kuruluşları ve ekonomistlere göre ise enflasyon, yıl sonunda baz etkisiyle en iyi ihtimalle yüzde 50 civarına gerileyecek.
Kaldı ki, ÜFE mart ayında yüzde 115’e çıktı. ÜFE’nin yüzde 115 olduğu bir ortamda TÜFE nasıl düşer?
Dolayısıyla enflasyonun kısa vadede bırakın tek haneli rakamları, yüzde 50’nin altına düşmesi bile sürpriz olur. Bu da şu anlama geliyor; fiyatlar artmaya, TL erimeye, halk yoksullaşmaya devam edecek.
Yukarıdaki grafikte 1986 yılından 2022 yılına kadar enflasyonun seyri görülüyor. Mavi çizgi gelişmekte olan ülkeleri gösteriyor. Kırmızı çizgi ise Türkiye!
PROF. DR. DEMİRALP: TÜRKİYE, KÖTÜ ÖRNEK OLARAK DERS KİTAPLARINA GİRECEK
Enflasyonun küresel bir sorun olduğu doğru ancak eksik! Avrupa’da enflasyon yüzde 7,5. ABD’de yüzde 7,9. Türkiye, TÜİK’e göre bile yüzde 61,14’le dünyada en yüksek enflasyona sahip 7. ülke konumunda. Yüzde 7-8 nere, yüzde 61 nere!
Dolayısıyla Türkiye’de yaşanan hayat pahalılığı ile Avrupa’yı kıyaslamak abes.
Türkiye’de yaşanan enflasyonun temel sebebi rejimin kuru faiz inadıyla bilerek ve isteyerek patlatması. Prof. Dr. Selva Demiralp, bu konuda şu paylaşımda bulundu önceki gün: “Türkiye, iktisata giriş kitaplarına kötü örnek olarak girecektir. Yaşadığımız enflasyon dünyanın yaklaşık 10 katı. Bugün tecrübe edilen yüksek enflasyonun yarattığı fakirleşme, vaktinde gelmiş 5-10 puanlık faiz artışı ile önlenebilir, maliyet çok daha sınırlı tutulabilirdi.”
Sadece Selva Demiralp değil, ekonomistlerin çoğu aynı görüşte. Türkiye’de enflasyonun kontrolden çıkmasının temel sebebi Erdoğan’ın ‘faiz’ saplantısı nedeniyle politika faizinin düşürülmesi.
DAHA KÖTÜSÜ; ÇÖZÜMSÜZLÜK!
Türkiye’nin en önemli sorunu şüphesiz yüksek enflasyona bağlı olarak yaşanan hayat pahalılığı. Ancak ondan daha kötüsü var; çözümsüzlük!
Bir sorunun çözümü için öncelikle varlığını kabul etmeniz gerekiyor. AKP rejimi henüz sorunun varlığını bile kabul etmiş değil. Onlara göre sorun küresel! Erdoğan’ın önceki gün yapılan partisinin MKYK’sında, “Yaz gelip mahsuller ortaya çıktıkça gıda ürünlerinin fiyatı düşer. Bu yıl bolluk, bereket yılı.” dediği ileri sürülüyor. Bütün dünyada ‘kıtlık’ uyarısı yapılırken, Erdoğan sorunun ‘mevsimsel’ olduğunu söyleyebiliyor…
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri de liyakatsizlik. Bakanlık koltuğuna kimin getirildiğinin de önemi kalmadı artık. Nureddin Nebati, Hazine ve Maliye Bakanlığı koltuğuna son 3,5 yılda oturan üçüncü isim. Merkez Bankası’nın başkanı da 3 yılda 4 kez değişti!
BAĞIMSIZ BİR MERKEZ BANKASI OLMAZSA OLMAZ
Ekonomistlere göre enflasyonda başarının temel şartlarından biri de bağımsız bir Merkez Bankası’nın varlığı. Ayrıca ‘bağımsız’ MB’nın para politikasını da etkin bir şekilde kullanması gerekiyor.
Türkiye’de MB’nın bağımsız olmadığı bizzat Erdoğan tarafından ilan edildi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de 22 Ocak’ta, “Merkez Bankası’nı ve politika faizini önemsizleştirdik.” demişti.
Şubat ayında Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenen enflasyonla mücadele konusundaki toplantıya MB Başkanı Şahap Kavcıoğlu, davet bile edilmedi!
PROF. DR. YEŞİLADA: ÜÇ ŞEYİ YAPIN, ENFLASYON
Ekonomist Atilla Yeşilada, geçtiğimiz günlerde enflasyonla ilgili bir yazı kaleme aldı. 3 ay içinde yüksek enflasyonu önleyeceğini iddia ettiği formülü açıkladı: “1- Merkez Bankası bağımsızdır, istediği kadar faiz artırır, hükümetin söyleyecek hiçbir sözü olamaz. 2- AB’de Kamu İhale Kanunu neyse alıp Türkçe’ye çeviriyorum, bütün ihaleleri şeffaflaştırıyorum. 3- HSK’dan Adalet Bakanı ve Adalet Bakanı’nın Müsteşarı’nı çekiyorum, HSK bütün kararlarında bağımsızdır, karışmıyorum. Bu üçünü yapın, Türkiye’ye 3 ay içinde 20 milyar dolar para girer.”
AKP’nin bu üç öneriden hiç birini yapmayacağı söylemek için kahin olaya gerek yok…
Kısacası; en kötü günler henüz gelmedi!
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***