Said 25 Temmuz’da parlamentoyu askıya almış, hükümeti feshetmiş ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmıştı. 22 Eylül’de de bakanlar kurulunu parlamentoya değil kendisine karşı sorumlu kılan bir kararnameye daha imza atmıştı.
Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, 18 Şubat’ta Brüksel’deki Avrupa Birliği-Afrika Birliği Zirvesi sırasında gücü tekeline aldığı suçlamalarını eski Fransa Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle’ün “Bu yaşta diktatörlüğe başlayacak değilim” sözleriyle reddediyordu. Yaygın kanaatin aksine kendisini “diyalog ve müzakere adamı” diye tanımlıyor, anayasa profesörü olarak hukuk devletine bağlılığını vurguluyordu.
Suçlamaların nedeni Said’in siyasetteki tıkanmayı açma, devlet kurumlarını normale döndürme ve yolsuzlukla mücadeleyi mümkün kılma adına olağanüstü yetkiler kullanmasıydı.
Said 25 Temmuz’da parlamentoyu askıya almış, hükümeti feshetmiş ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırmıştı. 22 Eylül’de de bakanlar kurulunu parlamentoya değil kendisine karşı sorumlu kılan bir kararnameye daha imza atmıştı.
Son olaraksa Müslüman Kardeşler’in izdüşümü El Nahda’yı siyasi cinayetlere yeşil ışık yakmakla eleştirdikten bir süre sonra öldürülen Şükri Belaid ve Muhammed Brahimi’ye yönelik suikastlar dahil kilit soruşturmaları savsakladığı, iktidara yakın isimleri koruduğu ve giderek siyasallaştığı eleştirileriyle karşılaşan Yüksek Yargı Konseyi’ni 7 Şubat’ta feshedip 5 gün sonra geçici bir konsey oluşturdu.
Ayrıca hakimlerin grev yapması ya da mahkemelerin işleyişini bozacak eylemlerde bulunmasını yasakladı. Yargıçların terfilerini veto etme ve mesleki yükümlülüklerini yerine getiremeyenlerin görevden alınmasını isteme yetkisini kendisine tanıdı.
El Nahda’nın başını çektiği muhalif blokla açık bir restleşme hali sürerken Said’in “tek adam” imajını perçinleyen yeni bir gelişme yaşandı.
Faaliyetleri askıda olan Temsilciler Meclisi 27 milletvekilinin girişimiyle 30 Mart’ta çevrimiçi olarak toplandı. 217 vekilden 120’sinin katıldığı toplantıda, 116 oyla Said’in olağanüstü kararnamelerini geçersiz sayan bir tasarı kabul edildi. Oylamaya El Nahda, Tunus’un Kalbi, Kerame Partisi ve bazı bağımsız vekiller katıldı. Meclis başkanlığını yürüten El Nahda’nın lideri Raşid el Gannuşi oturuma katılmadı.
Oturumu kanunsuz darbe girişimi ve devletin güvenliğine yönelik komplo olarak gören Said aynı gün Ulusal Güvenlik Konseyi’ni toplayıp Temsilciler Meclisi’ni feshetti. Bunu Anayasa’nın 72’inci maddesine göre devleti ve kurumlarını korumak için yaptığını savundu. Oturuma öncülük edenler Said’e meydan okumak için 2 Nisan’da yeniden toplanmayı planlıyor.
Gannuşi, “Bireysel yönetimi ve demokrasiye alternatifi kabul etmeyeceğiz” derken Cumhuriyetçi Parti, Demokratik Akım Partisi ve Tunus İşçi Partisi meclisin feshini darbenin devamı olarak gören tepkiler verdi.
Karara destek çıkan siyasi kanatlar da az değil. El Nahda’nın yeminli düşmanı ve 2011’de Arap Baharı ile devrilen Zeynel Abidin bin Ali’nin döneminin siyasi figürlerinden Özgür Anayasa Partisi lideri Abir Musa oturumu önlemek için yargıya başvurdu.
Yol haritası ne durumda?
Said geçen yaz sisteme müdahalenin ardından yaşanan belirsizlikler kuşkulara yol açınca 13 Aralık’ta bir yol haritası açıklamıştı.
Siyaset-seçim, eğitim, kültür, sağlık, ekonomi ve sürdürülebilir kalkınma konularında halkın görüşlerini almak üzere 2 Ocak-20 Mart arasında çevrimiçi istişare mekanizması düzenlenecekti. Düzenlendi de. 500 bini aşkın kişi e-istişare kapısına görüş bildirdi.
25 Temmuz kararlarına karşı bayrak açanlar istişare mekanizmasını sağlıksız, katılımı da yetersiz bulurken Said bütün karalama, aşağılama ve engelleme çabalarına rağmen benzersiz ve tarihi bir çalışma yürüttüklerini savundu.
Plana göre oluşturulacak bir komite istişarenin sonuçlarını inceledikten sonra yeni anayasa hazırlanacak ve 25 Temmuz’da referanduma sunulacak. 17 Aralık’ta da genel seçimler yapılacak. Bu arada seçime kadar meclisin yeniden açılması öngörülmüyordu.
Said siyasi partileri yolsuz sistemin parçası olarak gördüğü için bir nevi “doğrudan demokrasi” denemesiyle süreci tek tüfek götürmeye çalışıyor. Bu tarzıyla kendisine destek olan kesimleri de yabancılaştırdığına dair gözlemler paylaşılıyor.
El Nahda neden el yükseltiyor?
Said meclisin aylar sonra aktif hale getirilme çabasına yargıyı devreye sokarak karşılık verdi. Said şiddete başvuranların kanunla ve askeri-sivil güçlerle yüzleşeceğini belirtirken savcılık da inceleme başlattı. 31 Mart’ta terörle mücadele birimleri oturuma katılan 20 kadar vekili ifadeye çağırdı.
Gözaltı operasyonlarının genişlemesi halinde gerilim tırmanabilir ama aşırı derecede itibar kaybına uğramış partilerin sokakları ateşleyebileceğine şüpheyle bakılıyor. 2011’den itibaren 10 yıl iktidarı paylaşan partilerin suç ve hataları Said’i bu noktaya getirdi. Bugün de Said siyasi partilerden umudunu kesmiş kesimlerin desteği ve ordunun arkasında olmasının rahatlığı içinde hareket ediyor. Siyasi partiler arasındaki bölünmüşlükler ve husumetler de Said’in “solo” çalışmasına imkân veriyor.
Siyasal İslamcıların sisteme sızma çabasının yarattığı korkular içeride ve dışarıda Said’e kredi açılmasının nedenlerinden biriydi. Gannuşi, Said’e daha sert muhalefet ederek El Nahda içinde derinleşen krizi dindirmeye çalışabilir. Yine de hatalarını unutturması ve 2011’de gördüğü teveccühü yakalaması zor gözüküyor.
25 Temmuz’da kapı dışı edilen iktidar ortaklarının gidişatı etkileyememesi Said’in kaygılanmasını gerektirecek bir durumun olmadığı anlamına gelmiyor. Said’in müdahalelerini yerinde bulanlar da gidişattan kaygılı. Sözgelimi olası bir seçimin güçlü adayı Özgür Anayasal Parti, Temsilciler Meclisi’nin feshine desteğini açıklarken yegane çıkışın 3 ay içinde yapılacak erken seçim olduğunu vurguladı.
Said’in zorlayacak faktör: Ekonomik çöküş ve sendikal tavır
Said başından beri kurumsal yapıları siyasetin tasallutundan kurtarıp işler hale getirmekten bahsediyor. Fakat bu hedefe yönelik olarak attığı adımlarla güçler ayrılığını sakatladı. Yine de destekçileri, kanunun otoriter bir yorumla pratik bulduğu bu gidişatın eninde sonunda demokrasiyi rayına oturtacağı inancıyla bekleyişlerini sürdürüyor. Kaygı ile umudun iç içe geçtiği bir bekleyiş.
İtibardan düşmüş siyasi partilerin mobilize edemediği kitlelerin huzursuzluğunu dinamitleyecek faktör ekonomi olabilir.
Ekonomi yönetimindeki tökezlemeler, stokçuluğa karşı alınan önlemlere rağmen gıda fiyatlarındaki tırmanış, Ukrayna savaşının olumsuz yansımaları Said’e açılmış toplumsal krediyi kemiriyor. Durumun nezaketine ilişkin en iyi barometre Tunus Genel İşçi Sendikası’nın (TGİS) tutumu.
TGİS Başkanı Nureddin Tabubi meclisin feshini “Geç de olsa zaruriydi” diyerek desteklerken Said’den iktidarı tekeline almaya son verip demokratik yola geri dönmesini istedi.
Daha da önemlisi siyasi sürece dair göreceli örtüşmeye karşın ekonomi alanında radikal bir ayrışma yaşanıyor.
İktidar bir süredir Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 4 milyar dolarlık kredi anlaşması için pazarlık yapıyor. IMF sübvansiyonların kaldırılması, maaşların dondurulması, harcamaların kısılması ve kamu şirketlerinin özelleştirilmesini içeren bir reform paketi istiyor.
1 milyonu aşkın üyesiyle ülkedeki en büyük baskı grubu olan TGİS paketi reddedip genel grev tehdidinde bulundu. Sendika görüşlerini 25 Mart’ta IMF heyetine de iletti. Sendikanın tutumunun kreditörler nezdinde belirleyici olacağı aktarılıyor.
ABD cesaretlendirmiş olabilir mi?
Kendi siyasal projesine odaklanıp ekonomiyi unutmakla eleştirilen Said ile sendika arasına giren bu paket yol haritasını da çıkmaza sürükleyebilir.
Sendika, Said’e sadece ekonomik paket değil siyasi süreci konuşmak üzere diyalog çağrısında bulundu. Said’in 2019’da seçildiğinden beri en başarısız olduğu konu da diyalog. Pakette ısrar edilirse Said’e karşı sendikanın öncülüğünde bir itiraz dalgası yükselebilir.
Diğer taraftan kredi pazarlığı, Said üzerinde yol haritasını değiştirmesi yönünde bir baskıya dönüşüyor. Bazı muhalif figürler de demokratik yola dönünceye kadar kredinin verilmemesi yönünde çağrılar yapıyor. Bu çağrı bazı uluslararası aktörler nezdinde karşılık bulabilir. Meclisi açma girişimi, eş zamanlı olarak Tunus’ta bulunan IMF heyeti ve ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Uzra Zeya’nın ziyaretlerinin ardından geldi. Said destekçilerinin iddiasına göre meclisi açmaya kalkışanlar demokratik geçişin uzamaması için baskı kurmaya çalışan Zeya’nın ziyaretinden cesaret aldı.
Said’in Müslüman Kardeşler’in üstünü çizen tutumunu değerli bulan Körfez’deki bazı aktörler Tunus’un mali krizine alternatif olabilir mi? İhtimal dışı değil.
Geçen ekimde Tunus Merkez Bankası’nın mali kaynak için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile görüşmeler yaptığı bilgisi basına sızmıştı. Suudi Arabistan ve BAE bu tür bir jesti 2013’te Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarını deviren Abdulfettah Sisi yönetimine yapmışlardı.
İkili ruh hali
10 yılda yozlaşan siyasi elite karşı Said’i partiler üstü bir kurtarıcı olarak görenlerin ne kadarı “demokrasiye dönüş için otoriter sapmaya” rıza gösteriyor? Bunu kestirmek kolay değil.
Bu kesimde sendikanın tepkisinde görüldüğü üzere bir ikilem gözleniyor. Yol haritasının demokrasiyle buluşması için Temsilciler Meclisi’nin feshini onaylayanlar aynı zamanda olağanüstü halin kalıcılaştığı ve bu rotanın despotizme çıkacağı korkusunu paylaşıyor.
Kendi yol haritasından şaşmayan cumhurbaşkanı ile muhalifleri arasındaki restleşmenin ülkeyi Libya’dakine benzer bir meşruiyet krizi ve kurumsal bölünmeye götüreceğine dair korkular da dillendiriliyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – FEHİM TAŞTEKİN
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***