17 Aralık 2013’te düzenlenen yolsuzluk ve rüşvet soruşturması Türkiye’de tepeden tırnağa yolsuzluk sarmalını gün yüzüne çıkardı.
Özellikle İran uyruklu Reza Zarrab’ın devletin en önemli bankaları arasında yer alan Halk Bankası genel müdürü ve bazı üst düzey bürokratlarla kurduğu rüşvet çarkı da yaşanan manzarayı gözler önüne serdi.Özellikle bu operasyonlardan sonra devletin birçok kurumunda da benzer görüntüler kamuoyuna yansıdı. Ancak adli ve idari hiçbir işlemin yapılmaması bürokratların daha rahat hareket etmesine neden oldu. Neticede devletin, tarımı ve çiftçileri desteklemek amacıyla hazırda beklettiği ihtiyaç kredileri banka patronlarının ve bürokratların yakınlarına peşkeş çekilmeye başladı. Yıl sonunda da bankalar görev zararı açıklayarak, devleti alenen zarara uğrattı.
İşte bu vurgunlardan biri de Ankara’da yaşandı. Ankara’da sanayinin kalbinin attığı Ostim’de alüminyum üretimi yapan ve isminin gizli tutulmasını isteyen E.A., 2017 yılında yaşadıklarını TR724’ten Tuna Yıldız’a anlattı. İşadamı, hem işlerini büyütmek hem de fabrikasını daha işlevsel hale getirmek için Ziraat Bankası ile Halk Bankası’nın kapısını çalar. Ancak yaptığı başvurular birkaç ay içerisinde reddedilir. İşadamı da bir aile toplantısında durumu daha önce Refah Partisi’nde ve AK Parti’de siyaset yapmış bir dostuna aktarır. Siyasetçi hafta içerisine ofisine gelmesini salık verir. İşadamı E.A. belirlenen gün siyasetçinin Hamamönü’ndeki ofisine gider.
BİR TELEFONLA 5 MİLYONLUK KREDİ
‘Usta’ siyasetçi, dostuna yardım etmek istediğini sürekli tekrar eder durur. Bu sırada telefonundan Ziraat Bankası’nın bir yöneticisinin numarasını çevirir. Aralarında samimi bir görüşme geçer. İş adamının yaşadığı sorunlar aktarılır. İşlerini daha büyütmek amacıyla 5 milyon liralık bir krediye ihtiyaç duyduklarını aktarır. Ziraat Bankası’nın en etkili Genel Müdür yardımcılarından A.K. talebe olumlu yaklaşır. Birkaç gün içerisinde yanına gelmelerini söyler. Telefon kapatılır.
Bir hafta içerisinde iş adamı E.A., siyasetçi dostu ile Ziraat Bankası’nın binasına gider. Genel Müdür Yardımcısı A.K’nın ismini söyledikleri için kapıda özel bir muameleye tabii olurlar. Sonra üst düzey bankacının odasına çıkarlar. Kısa bir tanıştırmadan sonra, talepler aktarılır. Bankacı bunun kolay olduğunu söyler. Bazı evrakları kısa süre içerisinde hazırlattırılır. Odada daha bir saat bile olmadan 5 milyon liralık kredi onaylanmıştır. İmzalar atılır. Kredinin nasıl ödeneceğine dair ayrıntılar görüşülür. Buna göre; kredi iş adamına 5 yıl ödemesiz olarak verilir. 5 yılın ardından da ödemeler düşük bir faizle başlatılacaktır. Bu şartlar altında işadamı bedava para bulduğu için içten içe sevinir. Ama beklemediği bir şey vardır!
DEVLETTEN KREDİ ALIP DA ÖDEYEN APTAL VAR MI?
İmzalar atıldıktan sonra iş adamı E.A., teşekkür eder. Odadan ayrılmak için müsaade ister. Bankacı A.K. bunun ıslatılması gerektiğini söyler. Bunun üzerine iş adamı mahcubiyet duyarak, “Kusura bakmayın, haydi birlikte güzel bir restoranda yemek yiyelim.” der. Ancak bankacı A.K. , “5 milyonluk kredi bir yemekle ıslatılır mı? En az yüzde 10’u alalım” der. İş adamı şok olur. Bankanın içerisinde gerginlik yaşanır. Kredi sözleşmesini iptal ettiğini söyler. Hemen kapıdan hızla çıkar. Eski siyasetçi de peşinden kapıya hücum eder. Kapının önünde duvara yaslayarak, “Sen ne yapıyorsun. Nasıl teklifi kabul etmezsin. Adam sana 5 yıl ödemesiz bedava para veriyor. Sen de 500 bin TL’sini ona vereceksin. Aptal mısın sen? Bugüne kadar devletten kredi alıp da ödeyen var mı? Sen de parayı alır, farklı işlerde değerlendirsin.” der.
Ne var ki yılların iş adamı, “Ben bugüne kadar kimseye rüşvet vermedim. Burada da vermem diyerek” hızla bankadan uzaklaşır. Bir daha da siyasetçi dostuyla bir araya gelmez.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***