Türkiye’nin güvenlik konuları ve koronavirüs salgınına odaklandığı bir dönemde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin idam cezasının tekrar getirilmesi önerisini yeniden gündeme taşıması tartışma konusu oldu.
Bahçeli’nin, başta “çocukların cinsel istismarı” olmak üzere “cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar” ile “cebir ve şiddet kullanarak anayasanın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak” olarak çizdiği idam cezası önerisine, ittifak ortağı AKP’den destek geldi.
Muhalefet ise bu tartışmayı “gündem değiştirme çabası” olarak tanımlayarak tepki gösterdi.
Bahçeli neden gündeme getirdi?
MHP kaynakları, Bahçeli’nin idam cezası önerisini gündeme getirmesinin nedeni olarak, gittikçe artan kadın, çocuk cinayetleri, istismar olaylarından son derece rahatsız olması ve bu olaylara duyduğu tepkiye bağlıyor.
Bahçeli’nin sorunun çözümüne yönelik sadece idam cezası değil, bilim insanlarına bu suçların önlenmesine dönük çalışma yapması, toplum duyarlılığı ve bilincinin artırılmasını önerdiğine de işaret eden parti kaynakları, bir üçüncü öneri olarak da yaptırımların artırılması çerçevesinde idam cezasını önerdiğine işaret ediyorlar.
MHP: Konsensus olmalı
Ancak idam cezasına dönük bir düzenleme yapılacaksa, bunun en geniş uzlaşmayla yapılması gerektiği belirtilerek, sadece AKP ile bir önerinin TBMM’ye verilmesi düşünülmüyor.
Parti kaynakları, geniş uzlaşma zorunluluğuna şu gerekçeleri gösteriyor:
“İdam cezasının yeniden getirilmesi için anayasa değişikliği gerekiyor. Bizim oyumuz yeterli değil, AK Parti ile birlikte de referandum aralığında kabul için gerekli 360 oya ulaşamıyoruz. Onun için konsensus aranmalı diyoruz. Genel başkanımız bu çağrısıyla, ‘toplum bir kez daha düşünmeli, milletvekillerimiz bu konuları bir kez daha düşünmeli’ diyor. İdam meraklısı olmadığını ama toplumda da böyle bir problem olduğunu, istismar, şiddet suçlarında gördüğü eksiklikle ilgili Türk milletinin arzusunu dile getiriyor.
İkincisi Anayasa’nın 90’ncı maddesine göre uluslararası sözleşmeler bağlayıcıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 6’ncı madde ve 13 ek protokolleri bağlayıcı. Dolayısıyla, uluslararası yükümlülükleri ve anayasadaki yükümlülükleri de dikkate alarak bir değişiklik yapmak için geniş kapsamlı konsensus gerekir.”
Prof.Dr. Ersan Şen: 360’ı yakalayamıyorsan, tartışmak anlamsız
İdam tartışmaları konusunda BBC Türkçe’nin sorularını yanıtlayan ceza hukukçusu Prof. Dr. Ersan Şen, idam cezasının, “ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilmesini”, toplumda karşılığı olmasına bağlıyor.
Yurttaşların büyük bölümünün idam cezasından yana olduğunun görülebileceğini belirten Şen, “Ama topluma her zaman istediğini veremezsiniz. Toplum dört maaş da isteyebilir, af da isteyebilir, vergi muafiyeti de isteyebilir. Ama pozitif hukuk anlamında her istediğini yapamazsınız. Çünkü toplumun bazı talepleri, hukukun evrensel ilke ve esaslarına denk düşmez” görüşünü getirdi.
İdam cezasının yeniden getirilmesi için anayasa değişikliği yapılması gerektiğini belirten Şen, parlamentoda anayasal değişikliği sağlayacak çoğunluğun bulunması halinde bu tartışmanın anlamlı olduğunu ifade ediyor.
Anayasa değişikliğinin parlamentoda referandum aralığında kabulü için 360, yani referanduma sunmaya gerek kalmadan kabulü için 400 oyla parlamentoda kabul edilmesi gerektiğini anımsatan Şen, “360′ ı yakalıyorsan bir bak, ama yakalayamıyorsan bunu tartışmak anlamsız. Bunu getireceksen, bundan sonra örtülü, açık af yapmayacağım, demen gerekir. Bir yandan bunu söyleyip, diğer yandan, af çıkarırsan millet inanmıyor” dedi.
“AİHS’ten çekilmedikçe Anayasa’yı değiştiremezsin”
Ersan Şen, idam cezasının “temel insan hakkı” kapsamında olduğu için referanduma sunulup sunulmayacağı sorusuna üzerine ise temel hak ve özgürlüklere ilişkin uyuşmazlıklarda uluslararası sözleşmenin esas alınacağına ilişkin Anayasa’nın 90’ncı maddesinin 5’inci fıkra hükümlerine işaret etti:
“Anayasa’nın 175’inci maddesine bakıldığında, ölüm cezasına ilişkin anayasa değişikliği referanduma sunulabilir. Çünkü değiştirilmesi teklif edilemez ilk üç madde arasında değil. Ama şuradan gidebilirsiniz; Anayasa’nın 90’ıncı maddesinin 5’inci fıkrasına göre Türkiye’nin bağlı olduğu AİHS ve ek protokolleri kanunların üzerinde. Anayasaya aykırılığı dahi iddia edilemez dediğin noktada, bu sözleşmelerden çekilmedikçe bence Anayasa’yı da değiştiremezsin.
“Çünkü, 5’inci fıkra kişi hak ve özgürlüklerini sınırlayan değil, geliştiren konularda uluslararası sözleşmeler öncelikli demiş. O nedenle Türkiye’nin bu anlaşmalardan geriye dönmesi gerekiyor ama ahde vefa, sözleşmelere bağlılık var. Bunlar kurucu, nesnel sözleşmeler. Buradan çekildiğin zaman, sırf oradan çekilmeyeceksin, bunun başka sıkıntıları olacaktır.”
“İadeyi unutacaksın”
Kendisinin kişisel olarak kasten insan öldürme, yani yaşam hakkına yönelik suçlarda ölüm cezasını savunduğunu belirten Şen, ancak bu durumda da Türkiye’nin dahil olduğu hukuk sistemine uygun olup olmadığının da gözetilmesi gerektiğini ifade etti:
“Ben Avrupa Konseyi tanımam, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AİHM tanımam, hatta bana batı zaten bana şüphelileri, sanıkları da iade etmiyor madem, ben de suçluların iadesi sözleşmesinden çekilirim’, diyorsan getirilebilir. Çünkü ölüm cezasını getirirsen, batı sana sana artık iade etmeyecek, iadeyi unutacaksın.
“Türkiye Cumhuriyetinin tezi zaten şöyle; ‘ zaten bunlar bazı gerekçelerle, siyasi nedenler, cezaevi koşulları diyorlar vermiyorlar’ diyorlar. Bir de ölüm cezasını her suçluya veremezsin ki, hırsıza dolandırıcıya, onlarca suçu zaten tatbik edemezsin, cinsel istismar ve saldırı suçlarında da tatbik edemezsin, tatbik edilebilecek tek suç tipi vardır, kasten adam öldürme suçları. Tartışılacaksa da bunu sadece insan öldürme açısından açın diyeceğim ama açın dediğinde bunun devamı gelir.
“Çünkü Pandora’nın kutusunu açarsanız geriye gidersiniz. Barolarda böyle oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nde konuşulacak bir mesele varsa, suçların önlenmesini, yargı tarafsızlığın, bağımsızlığını, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun yapısını, kuvvetler ayrılığı, adli kolluk teşkilatının kurulmasını konuşacaksın, bunlar daha önemli sorunlar.”
Ersan Şen, Türk Ceza Kanunu’nda cinsel istismar ve saldırı suçları için öngörülen cezaların yeterli olduğunu belirtirken, kadın cinayetleri ve yaralamalarında ise yetersiz olduğunu ifade ediyor. Anayasa’nın 10’uncu maddesinin “pozitif ayrımcılık” öngördüğünü ifade eden Şen, “Siz önce kadın cinayeti ve kadın yaralamalarını nitelikli hale getirin. Kadın cinayetlerini 82’nci maddede düzenleyin, ağırlaştırılmış müebbet. Kadın yaralanmalarını, 86 ve 87’nci maddelerle nitelikli hale getirin, bunları atlayıp buraya geldiğinizde olmuyor” ifadelerini kullandı.
AKP’den destek
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, idam cezasının geri getirilmesini özellikle 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrasında sık sık gündeme getirmiş ve parlamentoya “getirsinler önüme, imzalarım” çağrısı yapmıştı.
Bahçeli’nin son açıklamalarına AKP’den bazı milletvekili ve yöneticiler destek verdi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop ve AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan, Bahçeli’nin önerisine destek çıktı.
Şentop, söz konusu değişiklik için anayasa değişikliğine gereksinim olduğunu belirtirken, Türkiye’nin taraf olduğu AİHS hükümlerini anımsattı.
Erdoğan ise Bahçeli’nin çağrısının ardından henüz bir açıklama yapmadı. Konunun TBMM’nin açılacağı 1 Ekim’den sonra netleşmesi bekleniyor.
Muhalefet neden karşı çıkıyor?
Muhalefet partileri CHP ve HDP idam cezasına karşı net karşı tutum ortaya koyuyor.
CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP’nin sosyal demokrat bir parti olarak idam cezasına karşı olduğunu ve bu konudaki tutumlarının net olduğunu belirtirken, idam tartışmasının gündeme getirilmesini gündem değiştirme çabası olarak değerlendirdi:
“Ancak bu idam cezası meselesi ülkenin ne zaman ekonomiyle ilgili sıkıntıya girse, ülkeyi yönetenler tarafından gündeme getiriliyor. Bu, ya gündemi değiştirme çabasıdır ya da FETÖ’nün yurtdışına kaçan örgüt elemanlarına örtülü af çıkarma çabasıdır. Ülkenin taahhütleri ortadadır. Avrupa ile ilişkilerimizin arkasında yatan anlaşmalar ortadadır.
“İdam cezası yasağının kaldırılması AB ile ilişkilerimizin bitmesi anlamına gelir. Ülkeye idam cezası getirilmesi, yurtdışına kaçan FETÖ örgütü elemanlarının bu ülkeye ‘sizde idam cezası var’ denilerek iade edilmemesi sonucunu doğurur.”
HDP de, idam cezasının yeniden gelmesine karşı çıkarken, Avrupa Konseyi Üyesi olan Türkiye’nin yeniden idam cezasını mevzuatına sokmasının Türkiye’nin AB ve demokratik dünya ile ilişkilerini tümüyle koparmak anlamına geleceği görüşünü savunuyor.
Akşener: Önceden bakışım getirilsin yönündeydi
İYİ Parti’de birçok isim Bahçeli’nin de önerdiği çocuk ve kadınlara yönelik istismar şiddet suçlarında idam cezasının olabileceğini daha önce de ifade etmişti.
İYİ Parti Lideri Meral Akşener de bunlardan birisiydi. Akşener, dün sabah Fox TV’de katıldığı programda Bahçeli’nin önerisine tutumlarının ne olacağı sorusuna “Avrupa Birliği’nden vaz mı geçtik?” sorusuyla yanıt verdi.
İdam cezasının AB’ye girebilmek için kaldırıldığını anımsatan Akşener, şimdi geri getirmek isteyenlerin nedenini açıklamaz zorunda olduğunu söyledi. Akşener, “İdam gelsin der misiniz?” sorusu üzerine de şu ifadeleri kullandı:
“Rahmetli Emine Bulut’un evinden çıktığımda bana sormuşlardı. Ben demiştim ki; ‘bu tarz cinayetler, çocuk cinayetleri vesaireler için getirin kardeşim.’ Şahsi olarak ben destek vereceğim bakış açım buydu.
“Fakat bunu sürekli problemli alanlarda Türkiye’de ekonomik olarak işler kötüye gittiğinde bu söylem ortaya çıkıyor. İdamı getirebilirler. Sayın Erdoğan diyor ki; ‘getirsinler imzalayacağım.’ Söyle milletvekillerine getirsinler oylarınız da yetiyor. Biz de kendi partimizde oturur, eğri midir doğru mudur bir karar veririz. Ama benim söylemek istediğim daha vahim bir iş. Biz Avrupa Birliği’nden çıkmak mı istiyoruz kardeşim?”