Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinde bir hafta geride kaldı. İşgalin ilk günlerindeki güç dengesi ile şu anki durum da değişti. NATO üyeleri ve batı dünyası Rusya’nın karşısında etkili bir blok olurken Ukrayna’ya verdikleri silah ve para desteği bu ülke halkı için moral destek de sağladı.
Putin ise planladığının ötesinde bir konuma düştü ve hem dünyada hem de ülkesinde elini zayıflattı. Putin’in aksine, işgal Zelenskiy’in yıldızını parlattı. Avrupa Parlamentosu’na uzaktan bağlanan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky ayakta alkışlandı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Birleşmiş Milletler’de konuşurken dinleyiciler salonu boşalttı.
Lavrov konuşurken terk edilen salon ve Zelenskiy’e tutulan alkış adeta mevcut durumu anlatan en iyi fotoğraflar oldu.
Türkiye de yaşanaları “savaş” olarak tanımladı ve Montrö’yü devreye soktu. Ukrayna’nın AB’ne üye olup olmayacağı tartışılırken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Türkiye’nin üyeliği için AB’ye seslendi: “Birileri saldırdığı zaman mı Türkiye’yi gündeme alacaksınız?”
Serbestiyet’ten Hilal Köylü, bu gelişmeler sürerken AB’yi, NATO’yu, Rusya’yla ilişkileri en iyi bilen diplomatlardan, bir dönem Türkiye’nin AB daimi temsilciliği görevi de yapan, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın da kuzeni emekli büyükelçi Selim Kuneralp’le konuştu.
‘RUSYA, SURİYE STATÜSÜNE İNDİRİLİYOR, YALNIZLAŞTIRILIYOR’
“Yeni dünyanın temel dinamiği Rusya’nın hasım olduğudur. Rusya medeni dünya için hasımdır bugün. Şehirlerin içine füze atılıyor, siviller ölüyor. 1945’ten beri Avrupa’da görülmemişti bunlar. Esad’ın Suriye’de yaptığını şimdi Putin Avrupa’da yapıyor. Esad nasıl aforoz edilmişse Putin de aforoz ediliyor. Sadece Putin değil, bakın, Putin’le bağlantılı bir orkestra şefi de aforoz ediliyor. Rusya’ya askeri, siyasal, kültürel ve ekonomik açıdan bir izolasyon var. Rusya, Suriye statüsüne indiriliyor, yalnızlaştırılıyor. Bu ölçüde bir dışlama Soğuk Savaş döneminde bile olmadı” diyen Kuneralp, bu durumun Türkiye için de bir “seçim zamanı” olduğunu belirtti.
‘TURKCELL’İN HİSSELERİYLE İLGİLİ TÜRKİYE NE YAPACAK?’
“Bu, dünya için yeni bir sınama: Ya Batı’dan yana olacaksınız ya da siz de dışlanmış olacaksınız. Şimdi bakın: Turkcell’in en büyük hissedarlarından biri Rus oligarklardan Mikhail Fridman. Şimdi Fridman Avrupa ve Amerika’nın kara listesinde. Turkcell’in hisseleriyle ilgili Türkiye ne yapacak? Eğer Türkiye, bu hisselere el koymazsa AB Türkiye’ye soracak: Sen kimden yanasın? Türkiye bu savaşta her iki tarafı da idare etmeye çalışıyor. İdare edeceğini de düşünüyor ama bu durumu daha fazla sürdürmesi mümkün değil. Türkiye tarafını daha açık belirlemek zorunda” Kuneralp, şu ifadeleri kullandı:
‘KAVALA’YI, DEMİRTAŞ’I BIRAKMANIN TAM ZAMANI’
“Yeni bir dünya kuruluyor. Herkes tarafını seçecek. Türkiye açık bir şekilde Avrupa ve Batı kartını oynarsa karşılığını görecektir. Ama bu kartı oynayacak mı? Ödevlerini yapacak mı? Kavala’yı, Demirtaş’ı serbest bırakmanın tam zamanı aslında. Türkiye’yi tekrar demokratik, hukuk devleti haline sokmanın tam zamanı. AB, Türkiye’ye açıkça ‘Hukuk devleti ol, komşularına bulaşma, AİHM kararlarını uygula’ diyor. Erdoğan’ınki haklı bir sitem ama o sitemin de karşılığını bilmeli. Avrupa, Erdoğan’a ‘Biz sana kapıyı kapatmadık ki, sen kendi kendine kapattın kapıyı’ diyor. Erdoğan sitem etmemeli, ödevini yapmalı.”
Kuneralp, AB’nin Rusya’yı “yaptırım bombardımanına” tutmasında neyin etkili olduğunu ise şöyle açıkladı:
‘TARİHTE İLK KEZ OLDU BU’
“Tehdidin ne kadar büyük olduğu Putin’in aklını kaçırmasıyla açıkça ortaya çıktı. ‘Zelensky’i devirin’ diye Ukrayna halkına, ordusuna seslenen bir Putin gördü Avrupa. Amerika da tabii. Putin’in iyice çıldırdığını anlayınca Biden, ‘Ya yaptırım ya da Üçüncü Dünya Savaşı’ çıkışında bulundu. Sivil halka saldıran, nükleer silah kullanmaktan söz eden Putin’e karşı ekonomik bir savaş başlattı Batı bloğu. Ukrayna’ya askeri destek her geçen gün artıyor. Avrupa’yı savunma harcamalarına yatırım yapması gerektiğine Putin ikna etti diyebiliyoruz.
Biden da, Avrupa da savaş istemediğine göre yaptırımları sürdürecekler. Batı, şu anda Rusya’yla büyük bir ekonomik savaşın içinde. Tarihte ilk kez oluyor bu. Ukrayna’ya 450 milyon Euro tutarında silah yardımı yapılıyor Batı’dan. Batının kendine gelmesinde Putin’in çılgınlığı kadar Zelenskyn’in ve Ukrayna halkının kahramanca direnişi de etkili oldu.
Putin, Ukrayna’nın 4-5 gün içinde diz çökeceğini, Zelensky’nin kaçacağını, Ukrayna’da yönetime bir kuklanın geleceğini sanıyordu. Ama hesabı tutmadı. Yahudi olan Zelensky’e ‘Nazi’ demesi aslında doğru dürüst hesap bile yapmadığını, yaşadığı kaosu gösteriyor. Tıpkı bir zaman Türk hükümetinin Hollandalılara Nazi demesi gibi.
‘İLK ÖNCE BORIS JOHNSON GÖRDÜ TEHDİDİ’
Putin’in yarattığı ve yaratacağı tehdidi de en iyi İngiltere Başbakanı Boris Johnson gördü. Churchill üzerine kitaplar yazan, tarih bilgisi diğer Batılı liderlerden daha derin olan Johnson, “1945’ten beri böyle tehdit görmedik” dediğinde onunla dalga geçenler oldu ama herkes onun ne kadar haklı olduğunda kısa sürede birleşti.
Putin, Ukrayna saldırısıyla Batı ittifakında en çok ekonomik ve siyasi ilişkiye sahip olduğu Almanya’yı da kaybetti. Almanya, Soğuk Savaş bittiğinden beri “Mercedes’in üstüne bir de BMW alalım, Mayorka’ya tatile gidelim, tank alacağımıza BMW alalım” kafasını yaşıyordu. Şimdi ordusunu güçlendiriyor. 100 milyar euroluk savunma harcamasından söz ediyor. Rusya tehdidinin büyüklüğüne onlar da uyandı. Putin, Batı ittifakını ciddi anlamda kendine getirdi.”
‘TÜRKİYE MONTRÖ’NÜN REVİZYONUNA HAZIR OLMALI’
“Bu savaşın neticesinde Rusya zayıflayıp, Ukrayna güçlü çıkarsa, o zaman Montrö her durumda revizyona gitmek durumunda. 1945’ten beri Boğazlar rejimi az çok istikrarlı bir rejim olmuştur ama o rejim Sovyetler’in Karadeniz’de egemen olmasıyla devam etmiştir. Rusya, Ukrayna’yla savaşından galibiyetle çıkmazsa Karadeniz’de egemen olmayacak ve dolayısıyla Montrö tekrar gündeme gelecek. Türkiye’nin de buna hazır olmamız lazım” diyen Kuneralp, Türkiye’deki emekli askerlerin yorumlarını ise şu sözlerle değerlendirdi:
‘ABD DÜŞMANI OLMAK PUTİN HAYRANLIĞI DOĞURMAMALI’
Türkiye’de 40-50 seneden beri korkunç bir Batı düşmanlığı var. Ünlü Johnson mektubundan beri tüm siyasi, bürokratik yapıda var bu düşmanlık. Ben Dışişleri Bakanlığı’ndaki 40 yıllık meslek hayatımda da çok gördüm. Fakat Amerikan düşmanı olmak, Putin aşığı olmak sonucunu doğurmamalı bence. Ama onu görüyoruz. Bunu sadece sivillerde değil, askerlerde de görüyoruz.
Emekli askerler çıkıyorlar, Putin’e hayranlık dile getiriyorlar. Tek adam, kuvvetli adam, güçlü adam hayranlığından mı kaynaklanıyor bu iş? Ama bir taraftan da Türkiye’de demokrasi yok’ diye hayıflanıyorlar. Çok ürkütücü bir durum. Gerçekleri görememekten de öte, emekli askerler görevdeyken Rusya’yla savaş çıksaydı, demek ki bunlar gemilerini gidip Ruslara teslim edeceklerdi. Bu kadar Rusya hayranlığını dile getiren adamlar, savaş zamanında gemilerine beyaz bayrak çekip Rus limanlarına çekeceklerdi belli ki.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***