Ukrayna saldırısıyla Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı ittifakında en yoğun ekonomik ve siyasi ilişkilere sahip olduğu ülkelerden Almanya’yı kaybetti.
Putin’in Ukrayna’ya başlattığı harekat, nükleer silahlarını alarm durumuna getirmesiyle tırmanan gerilim, Almanya’nın bugüne kadar Moskova ile gerilimleri düşürme, diyalogu ve ekonomik işbirliğini geliştirme politikasının da sonunu getirdi.
Pazar günü, başkent Berlin’de Brandenburg Kapısı önünde 100 bini aşkın gösterici Ukrayna’ya destek için toplanırken Almanya Başbakanı Olaf Scholz, birkaç yüz metre ilerideki Federal Meclis’te, siyasi gözlemciler tarafından “tarihi” olarak nitelendirilen bir konuşma yaptı.
Almanya’nın son 30 yıldır izlediği, Rusya’ya yönelik temkinli politikanın terk edildiği mesajını veren Scholz, dış politikada ve savunma politikalarında da köklü değişikler getiren, uzmanlar tarafından “devrim” niteliğinde görülen kararlar açıkladı.
Tehdit: Putin’in emperyal hedefleri
Almanya Başbakanı Scholz’un açıkladığı en önemli kararlardan biri, Alman ordusu Bundeswehr’in güçlendirilmesi için, 100 milyar euroluk rekor mali kaynak ayrılması oldu.
Scholz bunu açıklarken konuşmasında ilginç bir ayrım yaptı. Rusları ve Rusya’yı değil, Devlet Başkanı Putin’i ve politikalarını bir tehdit olarak gördüklerini vurgulayan Scholz, “Bu savaş, Putin’in savaşıdır” ifadesini kullandı.
Almanya Başbakanı Scholz, “Rus İmparatorluğu” inşa etme planları olan, bu hedefi için askeri güç kullanmaktan çekinmeyen Putin’in oluşturduğu tehdide karşı, ülke güvenliğine çok daha büyük yatırımlar yaparak, Alman ordusu Bundeswehr’in yetkinliklerini güçlendirmek zorunda olduklarını söyledi.
‘Güçlü, modern, ilerici Bundeswehr’
Daha iyi ekipman, modern teknolojiye dayalı yetkinlikler, daha fazla personelin “çok paraya mal olacağını” söyleyen Scholz, silahlanma projeleri ve gerekli yatırımlar için ayrı bir fon oluşturacaklarını, 2022 federal bütçesinden, 100 milyar euroluk bir kaynak ayıracaklarını duyurdu.
Olaf Scholz, “Güçlü, modern ve ilerici Bundeswehr” hedefini ilan ederken, bunun yol açacağı yüksek maliyetlerin de “güçlü bir ulusal çabayı” zorunlu kıldığını kaydetti.
Scholz ayrıca Almanya’nın bundan sonra NATO’nun gayri safi yurt içi hasılanın (GSYİH) yüzde 2’sinin savunmaya ayrılması kriterini karşılayacaklarını da söyledi.
Hangi adımlar bekleniyor?
Alman ordusunun modernleşmesi için hamleler, yeni projelerle önümüzde haftalarda şekillendirilecek.
Bugün Scholz başkanlığında, Savunma Bakanı Christine Lambrecht, İçişleri Bakanı Nancy Feaser ve istihbarat teşkilatlarının başkanlarıyla düzenlenen güvenlik kabinesi toplantısında konunun masaya yatırılıyor.
Hükümetin olağan basın toplantısında sözcüler, somut askeri projelerle ilgili kararların zaman alacağını söyleyerek ayrıntı vermekten kaçındı.
Ancak Scholz’un konuşmasında verdiği ayrıntılar, kapsamlı reformlar ve milyarlarca euroluk yeni silah alımları öngörüyor.
Buna göre, yeni jenerasyon savaş uçakları Avrupa’da, Fransa başta olmak üzere, Avrupalı partnerlerle üretilecek. Yeni savaş uçakları operasyonel olana kadar Eurofighter geliştirilmeye devam edilecek. Bu uçaklar gelişmiş elektronik harp yeteceği ile donatılacak.
Avrupa’nın İnsansız Hava Aracı (İHA) projesi Eurodrone için gerekli anlaşmalar imzalandı, ilerleme kaydedilmeye odaklanılacak. İsrail yapımı silahlı insansız hava aracı Heron’ların satın alım süreci ise hızlandırılacak.
NATO’nun nükleer caydırıcılık yükümlülükleri çerçevesinde görev yapan ancak artık eskimiş olan Tornado savaş uçakları yerine, yeni uçakların bir an önce alınması planlanıyor.
Alman hükümeti, ABD’den F-35′ savaş uçaklarının alınması seçeceğini de değerlendirecek.
Yeni teknolojiler alanında gelişmelere uyum güçlendirilecek, siber saldırılara, dezenformasyon kampanyalarına, kritik altyapı ve iletişim kanallarına olası saldırılara karşı direnç arttırılacak.
Değişim, geniş yankı buldu
Scholz’un meclis konuşmasıyla duyurduğu, Almanya’nın politikasındaki büyük değişim, hem uluslararası basında, hem de Alman kamuoyunda geniş yankı buldu.
Uluslararası medya kuruluşları, “Putin, Almanya’da bir devrime yol açtı”, “Putin hedeflememiş olsa da, Almanya’da bir devrim başlattı” gibi başlıklarla bu değişimi yorumlarken, Alman gazetelerinde “Almanya silahlanıyor,” “Scholz yeni güvenlik politikası ilan etti,” “Berlin Putin’e karşı bayrak açtı” manşetleri dikkat çekti.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Alman hükümetinin yeni kararları için, “Avrupa’nın güvenliği bakımından çok önemli bir süreçte açıklanan bu kararlar, uluslarımızın güvenliğine ve özgürlüğüne ciddi bir yatırımı temsil ediyor” dedi.
Fransa’nın Avrupa’dan Sorumlu Devlet Bakanı Clement Beaune, Almanya’nın savunma harcamalarını artırma kararını, “gelişmelerin oluşturduğu baskı sonucunda gerçekleşen büyük atılım” sözleriyle değerlendirdi, bunun diğer Avrupa ülkelerini de benzer adımlar atmaya teşvik edeceğini, Avrupa’nın güvenliğinin bu yolla güçleneceğini kaydetti.
Almanya’da muhalefet partilerinden Sol Parti ise Schloz Hükümeti’nin savunma harcamalarını artırma hedefine “çılgınlık” diyerek tepki gösterdi.
Sol Parti’nin liderlerinden Janine Wissler, hükümetin silahlanma planlarını “dehşet verici” olarak nitelendirirken “Bu caydırıcılık mantığı, bizleri barışçıl bir dünyaya götürmez” görüşünü savundu.
Askeri harcamalara ayrılacak bütçenin eğitim, sağlık gibi alanlardaki mali kaynakların azalmasına yol açacağını söyleyen Wissler, GSYİH’nın yüzde 2’sini savunmaya harcamanın “büyük bir çılgınlık” olacağını kaydetti.
Yıllardır süren tartışmalar ve ağır özeleştiriler
Alman ordusunun yetkinliğinin ve kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği son yıllarda sürekli tartışılan, ancak hükümetlerin temkinli yaklaştığı bir konuydu. Uzmanların ve üst düzey askerlerin emeklilikleri sonrasında yaptıkları açıklamalar, siyasiler üzerinde güçlü bir etki oluşturmuyordu.
Almanya Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Alfons Mais, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı tehditleri üzerine beklenmedik bir çıkış yaparak LinkedIn hesabı üzerinden eleştirilerini paylaşmıştı.
Alman kamuoyunda büyük yankı uyandıran paylaşımında Mais, “liderlik etme ayrıcalığına sahip olduğum Bundeswehr neredeyse tamtakır. İttifak’ı desteklemek için politikacılara önerebileceklerimiz son derece kısıtlı” demişti.
Bugün yaşananları öngördüklerini ancak argümanlarının kabulünü sağlayamadıklarını söyleyen Alman komutan, çok öfkeli ve kızgın olduğunu da aktarmıştı.
Benzer bir çıkış da Merkel döneminde savunma bakanı olan Annegret Kramp-Karrenbauer’den gelmişti.
Eski bakan Twitter’da, “Kendimize, tarihi yanlışımızdan dolayı çok kızgınım. Gürcistan, Kırım ve Donbas’tan sonra, Putin’i gerçekten caydırabilecek nitelikteki gerekli hazırlığı yapmadık” paylaşımını yapmış, geçmişteki liderlerden Helmut Schmidt ve Helmut Kohl’un, “karşı tarafın müzakere etmenin bir seçenek olmadığını anlamasını sağlamak için askeri bakımdan güçlü olunması gerektiği” yönündeki öğretilerinin gözardı edildiğini söylemişti.
Almanya askeri güç olma yolunda mı?
AB’nin lider ülkesi, Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya’nın dış ve güvenlik politikalarındaki köklü değişim, pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Almanya bir askeri güç olma yoluna girip girmediği, diplomasi kulislerinde ve düşünce kuruluşlarında en çok tartışılan başlıklar arasında bulunuyor.
“Savaş kışkırtıcısı Putin’i durdurmak zorundayız” diyen ve bunun ancak tehdide karşı koyacak yetkinliklere sahip olunması halinde başarılabileceğini savunan Scholz’un, son derece iddialı hedefler otaya koyduğu konusunda geniş bir görüş birliği var.
Scholz hükümetinin aldığı kararlar, Almanya’da bazı tabuların artık yıkılması ve geçmişten kopuş olarak değerlendiriliyor.
Geçmişteki hükümetler, savunma ve silahlanma konularında temkinli adımlar atmaya özen gösteriyor, yurt dışı operasyonlara, silahlanma harcamalarının artırılmasına soğuk yaklaşıyordu.
Almanya’nın, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük yıkım ve acılara yol açmış olması, kamuoyu baskısı, militarizme karşı hareketlerin güçlü olması da bunda önemli rol oynuyordu.
İş dünyasının Rusya ile ilişkileri, birçok etkili siyasetçinin Almanya’yı, Batı ile Rusya arasında bir köprü olarak görmesi de, hükümetlerin yaklaşımını etkiliyordu.
Savunma harcamaları, yaptırımlar, hükümeti zorlayacak
Savunma uzmanlarına göre askeri harcamaları artırmak kadar belirlenecek ulusal savunma stratejisi de önem taşıyor, aksi takdirde geçmişte olduğu gibi “paralarının heba edilmesi” riski bulunuyor.
2020 yılı istatistiklerine göre Almanya savunma için en yüksek bütçe ayıran 10 ülke arasında, 7’inci sırada yer alıyor.
Almanya’nın 2021 savunma bütçesi 47 milyar euro tutarındaydı. Yeni hükümetin Ukrayna krizi öncesinde 2022-2025 dönemi için öngördüğü bütçe ise 166 milyar euro tutarında.
Alman İstikrar Konseyi’nin Danışma Kurulu Üyesi, ekonomist Thiess Büttner, Twitter’daki paylaşımında, öngörülen 100 milyarlık fonun, savunma harcamalarında bir defaya mahsus yaklaşık yüzde 200’lük bir artışa tekabül ettiğine dikkat çekti.
Almanya, bir yandan savunma bütçesini artırırken diğer yandan Rusya’ya yönelik yaptırımlar nedeniyle uğrayacağı zararları da göğüslemek durumunda kalacak.
Hükümetin haftalık olağan basın toplantısında bu konudaki soruları yanıtlayan Ekonomik Bakanlığı Sözcüsü, yaptırımların Alman şirketleri için yol açacağı zararın önlenemez olduğunu, bu zararların devlet tarafından karşılanması yönünde bir yükümlülük bulunmadığını söylemekle birlikte, hükümetin gerektiği takdirde destek vereceğini kaydetti.
Covid-19 salgınının ekonomide yol açtığı sıkıntıların ardından, Rusya ile tırmanan gerilimin de dış politikada olduğu kadar Alman iç siyasetinde ve özellikle ekonomisinde sonuçlar doğurması kaçınılmaz görünüyor.
Aralık ayında Angela Merkel’den başbakanlığı devralan Başbakan Scholz, son kararlarıyla müttefikleri, dış politika ile savunma uzmanlarından büyük alkış ve övgü topladı.
Ancak Scholz’un önümüzdeki süreçte özellikle ekonomi alanında karşı karşıya kalacağı sınamalarda sergileyeceği tutum, hükümetinin geleceğinde ve başarısında belirleyici olacak gibi görünüyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE – DEĞER AKAL
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***