1980’li yılların sonlarından bir fotoğraf karesi… Mardin-İdil’de çekilen, Süryanilerin bir arada bulunduğu sıradan bir fotoğraf bize neler anlatıyor?
“Hepsini hatırlıyorum, Yakup’u, Cemil’i… Her biri bir boşluk bıraktı. Bunları unutursam çocukluğumu, gençliğimi kaybederim.”
“Şimdi hiçbirimiz yok, ben burada, öbürleri yurtdışında…”
“Çocukluğumu, anadilimi, yurdumu İdil’de bıraktım.”
“Artık bir futbol takımı bile kuramayacak hale gelmiştik…”
“Arkamda evimiz, çocukluğum, yaşadığım sokaklar… Acı, istenmeyen bir ayrılıktı, ama olmak zorundaydı” diyor her bir yüz.
Fotoğrafta yer alan 18 kişinin bugün dokuzu Almanya’da, yedisi İsviçre’de yaşıyor. Türkiye’de kalan ise sadece iki kişi.
Peki, neden göçtüler? Yönetmen Hakan Aytekin, 31. Ankara Film Festivali’nde yarışacak “enstANtane” belgeselinde bu sorunun ve kişilerin peşine düşüyor.
80’lerin ortalarında din eğitiminin zorunlu hale getirilmesini anlatıyor biri, diğeri ise “96’ya kadar her zaman savaş vardı” diyor göç nedenlerini anlatırken.
Filmde, göç ve insanlarda bıraktığı izler, bugün 23 Süryaninin kaldığı İdil’den gidenler ve kalanlar bağlamında ele alınıyor.
Yönetmen Aytekin, “Gidenler İdil’i, kalanlar gidenleri özlüyor…” diyor.
Bir gece yarısı paylaşılan fotoğraf
Film, bir fotoğrafla açılıyor, o fotoğraftaki insanların peşine düşüyor. Belgeselin yolculuğu nasıl başladı, fotoğraf size nasıl ulaştı? O kareyi ilk gördüğünüzde size neler hissettirdi?
Uzunca bir süredir Süryani halkı ve kültürü üzerine çalışıyorum. Daha önce bu halk ve kültürü üzerine iki belgesel film çekmiştim ve Süryanilerin göçü üzerine de bir film yapmak istiyordum. Göç ve diaspora olgusunu uzun süredir düşünüyor ama nasıl bir film olacağına karar veremiyordum.
Almanya’da yaşayan Süryani göçmen Ferit Sağ bir gece yarısı Facebook’ta bir fotoğraf paylaştı. Fotoğrafta 18 kişi vardı. Bu fotoğrafta geçmişin bir “an”ı dondurulmuştu. Bir dizi soru oluştu kafamda: Bu fotoğraf nerede, ne zaman, kimin tarafından çekilmişti? Kimdi bu kızlı, erkekli, çocuk ve gençlerden oluşan 18 kişi? Şimdi neredeydi bu insanlar? Muhtemelen Süryaniydiler. Muhtemelen çoğu artık Türkiye’de yaşamıyordu. Bu fotoğraf “an”ının sonrasında bir dağılmışlık öyküsünün olduğunu hissediyordum. Hemen Ferit’i aradım, fotoğrafın filmini yapmak istediğimi söyledim. Ferit şaşırdı, sevindi ve serüven başladı.
“18 kişiden sadece iki kişi kalmıştı”
Türkiye, İsviçre ve Almanya’da çekimler yapılmış. Ne kadar zamanda yapıldı röportajlar, kaç kilometre yol kat ettiniz? İnsanlara nasıl ulaştınız, ulaşamadıklarınız var mı? Ya da röportaj vermek istemeyen…
2018 yılının Mart ayında karşılaştım fotoğrafla. O gece başladı serüven. Ferit sürekli bilgi yolluyor, sorularımızı yanıtlamaya çalışıyordu. Kişilerin kim olduğu, şu an nerede yaşadığı, ne zaman göçtüğü… Türkiye’de 18 kişiden sadece iki kişi kalmıştı. Dokuz kişi Almanya’ya, yedi kişi İsviçre’ye yerleşmişti. Yapımcı ortağım Özcan Geçer ile Ferit Sağ bu kişilerle defalarca görüştü, fikrimizi iletti, filmde yer almaları için ikna etmeye çalıştı.
18 kişiye de ulaştık. Ancak fotoğraftaki kişilerden 15’i filmde yer almayı kabul etti. Bir yandan kişilerin öykülerine ulaşmaya, bir yandan da kaynak bulmaya çalıştık.
“Beş kadından üçünü filmde yer almaya ikna edemedik”
İlk destek çalıştığım kurum olan Maltepe Üniversitesi’nden geldi ve Eylül 2018’de Türkiye’de kalan iki kişinin çekimleriyle başladık. Fotoğrafın çekildiği İdil’e defalarca gittik. Kaynak bulamazsak bile en azından kalanların öyküsünü fotoğraf üzerinden anlatabilirdik. Daha sonra yeni kaynaklar bulundu; Kültür Bakanlığı, AB Sivil Düşün ve bazı Süryani kurumları ve kişileri destek oldu. 2019 Nisan’ında Almanya ve İsviçre çekimleri başladı. Binlerce kilometre ve aylara yayılan bir çekim süreci. 18 kişiden üçünü ikna edemedik, üçünün de kendilerine göre haklı gerekçeleri vardı. Üzüldüğüm nokta üçünün de kadın olmasıydı. Beş kadından üçünü filmde yer almaya ikna edemedik.
Bugün İdil’de ne kadar Süryani/Süryani aile var?
1980’lere kadar Süryanilerin çoğunluk olduğu İdil’de bugün sadece 24 Süryani yaşıyor. Birkaç aile… Aralarından bir-ikisi göç deneyimi yaşamış ve Türkiye’ye geri dönmüş kişiler.
“Gidenler İdil’i, kalanlar gidenleri özlüyor…”
İdil’de kalan iki kişi ile ve Avrupa’ya göçmek zorunda olanlarla görüşmeler yaptınız. Geride kalanlar ve gidenlerin durumunu, hayatlarını karşılaştırabilir misiniz…
Türkiye’de kalan iki kişiden biri İdil’de, diğeri Nusaybin’in bir köyünde yaşıyor. Yurtdışına göçmüş olanlar kuşkusuz yüksek bir yaşam kalitesine ulaşmış durumdalar. İşleri, evleri, kurulu düzenleri ve huzurlu bir hayatları var. Ancak var olanın yaşattığı mutluluk ile geride bırakılanın hüzün bir arada yaşanıyor. Karışık bir duygu. Ama yaşam koşulları, var olma, kimlik kaygısı duymadan yaşama ve kendini daha iyi hissetme bu insanların “şimdi”sini kaçınılmaz olarak belirliyor ve cazip kılıyor. İdil uzak bir özlem noktası. Göçen 16 kişiden çok çok azı İdil’i tekrar görmüş. Hem bağı kalmamış hem de yüzleşmek istemiyorlar geçmişin bu hafıza mekanıyla.
Türkiye’de kalan iki kişinin de yaşam standartları oldukça iyi. Ama yalnızlık ve eksilmişlik duyguları çok yüksek. Gidenlerin ardında kalmak çok kolay olmasa gerek. Hele ki bu iki kişinin kardeşlerinin de göçmüş olduğu düşünülünce. Gidenler İdil’i, kalanlar gidenleri özlüyor…
Avrupa’da iyi hayatlar kurmuş olsalar da memleketine, İdil’e dönmek isteyenlerin de olduğunu görüyoruz anlatımlarda. Siz onların ruh halini nasıl gördünüz?
İdil’e dönmek isteyenler var ama bu sadece bir istek. Ya da sorduğunuzda duygusal olarak verilen yanıtlarla karşılaşıyorsunuz. Neredeyse hiçbirinin geri dönme şansı ve olanağı yok. Çünkü hepsi orada bir yaşam kurmuş, çoluk-çocuğa karışmış. Yaz tatilini Türkiye’de geçirenler bile İdil’e gitmiyor. Geçmişin öykülerinde var İdil.
Acaba bu fotoğraf tekrar çekilebilir mi?
“Fotoğraf karesindekilerin yeniden bir araya gelmesi mümkün mü” sorusunun da peşine düşüyor film. Bu ne kadar mümkün? Süryaniler açısından Türkiye’nin şartları dönmek için ne kadar uygun?
Filme başladığımda böyle bir hayali ben de kurmuştum. Filmin finalinde de acaba bu fotoğraf tekrar çekilebilir mi, hatta İdil’de çekilebilir mi sorusuna yanıt aramak istedim. Türkiye koşulları kadar Süryanilerin şu anda diasporada erişmiş olduğu koşulları birlikte düşünmek lazım.
Türkiye’de sayıca çok azalmış durumdalar, kültürel ve yasal hakları konusunda tedirginler. Avrupa’da bunun tersini yaşıyorlar. Özellikle dinsel kimlik bir sorun değil. Şu anda İdil’e dönen bir iki Süryani var ama onlar da burayla bağını zaten hiç koparmamış, evleri, ailenin bir kısmı var İdil’de. Ekonomik olarak da durumları iyi.
Çocukluklarında ya da gençken memleketlerini terk etmek zorunda kalan kişiler. İdil ile ilgili çoğunun çocuk anıları hatırlarında kalan. O dönemlerinden hareketle kendi çocuklarıyla kurdukları ilişki nasıl?
Fotoğrafta çocuk yaşta olanların bugün o yaşlarda, hatta daha ileri yaşlarda çocukları var. Orada doğan çocukların Türkiye’ye geri dönme isteği asla yok. Hem tanımıyorlar Türkiye’yi hem de ürküyorlar. Ana babalarının göç öyküleriyle büyümüşler. Ama merak ediyorlar İdil’i. Ergenlik yaşlarına kadar çocuksu bir coşkuyla İdil’e geldikleri ama sonra yaşadıkları mekanın gerçeklerine dönerek İdil’i unuttukları söyleniyor.