Dünyanın en önemli sinema festivallerinden olan Uluslararası Berlin Film Festivali koronavirüs pandemisinin gölgesinde bugün başlıyor. Omicron varyantı nedeniyle dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi Almanya’da da vaka sayılarının tırmanışta olmasına rağmen Berlinale olarak bilinen festivalin yüz yüze düzenlenmesi eleştirilere neden oluyor. Alman basınındaki yorumlarda dünyanın birçok ülkesinden binlerce sinemacı, gazeteci, sektör temsilcisi ve izleyiciyi bir araya getiren festivalin yüz yüze düzenlenmesi “sorumsuzluk” olarak nitelendirilerek, festivalin ertelenmesi veya iptal edilmesi çağrıları yükseliyor. Berlinale yöneticileri Carlo Chatrian ve Mariette Rissenbeek ise izleyicilerin sağlığının öncelikli olacağını ve tedbirlerin artırıldığını vurgulayarak, yüz yüze festivali savunuyor.
Berlinale’nin Sanat Direktörü Chatrian festivalin neden geçen yıl olduğu gibi çevrim içi düzenlenmediği yönündeki soruları, sinemanın insanların sosyalleşmesine olan katkısına işaret ederek “Filmleri yalnız izlemek gerçek bir zevk vermiyor” sözleriyle yanıtlıyor. Festivalin İdari Direktörü Rissenbeek de “Gösterdiğimiz filmlerin beyazperdeye ihtiyacı var” diyor. Festival geçen yıl iki kısım halinde gerçeklemiş, kışın yapılan ilk bölümde filmler sadece akreditasyonu olanlara çevrim içi olarak gösterilmiş, yazın açık hava sinemalarında ise izleyici ile buluşmuştu.
Bu yılki Berlinale’nin pandemi öncesindeki festivallerden farklı olacağını belirten Chatrian, yine de normalleşmeye dönük bir adım atılacağını söylüyor. Kültürden Sorumlu Devlet Bakanı Claudia Roth da Berlinale’nin yüz yüze yapılmasına destek vererek bunun “cesaret ve ümit verici bir işaret” olduğunu dile getiriyor.
Berlinale’nin süresi kısaltıldı
Berlinale’nin bu yıl yüz yüze yapılabilmesi için alınan korona tedbirleri nedeniyle festival, daha önceki yıllardan farklı olacak. Buna göre, aşı, hijyen ve sosyal mesafe gibi tedbirlerin yanı sıra festivalin süresi kısaltılarak, 10 günden altı güne indirildi. Geleneksel olarak festivalin bitiminden bir gün önceki cumartesi verilen Altın ve Gümüş Ayı ödülleri ise bu yıl 16 Şubat Çarşamba akşamı düzenlenecek törenle sahiplerine takdim edilecek. Festival kapsamında düzenlenecek bütün resepsiyon ve partiler iptal edildi.
20 Şubat Pazar günü sona erecek Berlinale’nin son dört günü ise halk günü olacak ve korona nedeniyle daha az kapasite ile hizmet veren sinema salonlarında film gösterimleri yapılacak.
Dünyanın farklı ülkelerinden sinema sektörünü buluşturan Avrupa Film Pazarı ve Berlinale Koprodüksiyon Pazarı ile Yetenek Kampüsü (Berlinale Talents) ise sadece çevrim içi düzenlenecek.
Açılış François Ozon ile yapılacak
Marlene Dietrich Meydanı’ndaki Berlinale Sarayı’nda (Berlinale Palast) bu akşam yapılacak galaya da normalin yarısı kadar, yaklaşık 800 davetlinin katılması bekleniyor.
Festivalin açılışı bu akşam Fransız sinemasının ustalarından François Ozon’un yönetmenliğini yaptığı “Peter von Kant” ile yapılacak. Alman yönetmen Rainer Werner Fassbinder’in 1972 tarihli “Die bitteren Tränen der Petra von Kant” (Petra Kant’ın Acı Gözyaşları) filminden uyarlanan “Peter von Kant”ın başrollerini Denis Ménochet ve Isabelle Adjani paylaşıyor. Berlin Film Festivali’nde daha önce beş kez en büyük ödül olan Altın Ayı için yarışan François Ozon, 2019 yılında “Grâce à Dieu” (Yüzleşme) ile Jüri Büyük Ödülü’nün sahibi olmuştu.
Pandemi nedeniyle süresi kısaltılan Berlinale’de gösterimi yapılacak filmlerin sayısının da daha az olduğu dikkati çekiyor. Festivalde bu yıl 69’u kısa metrajlı ve 50’si belgesel olmak üzere toplam 256 film gösterilecek. Pandemi öncesindeki son festivalde 350’ye yakın film yer almıştı.
Rabiye Kurnaz, George W. Bush’a karşı
Berlinale’nin kalbini oluşturan ana yarışmada Altın ve Gümüş Ayı için bu yıl 18 film yarışıyor. Festival Direktörü Chatrian’ın verdiği bilgilere göre, bu filmlerin sadece ikisinde pandemi ele alınıyor. Programda “sevgi” ağırlıklı filmlerin olduğunu söyleyen Chatrian “Bunu beklemiyorduk ama yine de memnunuz” diyor.
Gümüş Ayı ödüllü Alman yönetmen Andreas Dresen imzalı “Rabiye Kurnaz gegen George W. Bush” ana yarışmada dikkat çeken yapımlar arasında yer alıyor. Gerçek bir olayı ele alan film, 11 Eylül 2001’deki saldırıların ardından terörle suçlanan ve ABD’nin Küba’daki Guantanamo Üssü’nde yaklaşık dört buçuk yıl boyunca tutuklu bulunan Bremen doğumlu Murat Kurnaz’ın annesi Rabiya Kurnaz’ın oğlunu kurtarmak için verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Altın Ayı için yarışan filmler
Gümüş Ayı sahibi Güney Koreli yönetmen Hong Sang-soo imzalı “So-seol-ga-ui yeong-hwa”, daha önce de Altın Ayı için yarışan Kanadalı yönetmen Denis Côté’nin “Un été comme ça”, belgeselleri ile ün yapan Rithy Panh “Everything will be Ok” ve sıra dışı filmlere imza atan Avusturyalı yönetmen Ulrich Seidl “Rimini” ile favoriler arasında sayılıyor.
Ana yarışmadaki 18 filmden yedisi ise kadın bir yönetmenin imzasını taşıyor. “Carol”un senaristi Phyllis Nagy’nin ikinci uzun metrajlı filmi “Call Jane”, 1988 yapımı “Chocolat” (Çikolata) filmi ile hatırlanan Claire Denis’nin, başrolünde Juliette Binoche’un oynadığı “Avec amour et acharnement”, Alman oyuncu ve yönetmen Nicolette Krebitz’in “AEIOU-Das schnelle Alphabet der Liebe” sinemaseverlerin merakla beklediği filmler arasında yer alıyor.
M. Night Shyamalan jüri başkanı
Altın ve Gümüş Ayı ödüllerini kimin kazanacağına ise Hint asıllı ABD’li yönetmen ve senarist M. Night Shyamalan’ın başkanlığındaki Uluslararası Jüri karar verecek. “The Sixth Sense” (Altıncı His) ile uluslararası üne kavuşan Shyamalan, fantastik, gerilim ve korku sinemasının ustaları arasında sayılıyor.
Uluslararası Jüri: M. Night Shyamalan, Anne Zohra Berrached, Tsitsi Dangarembga, Karim Ainouz, Ryusuke Hamaguchi, Connie Nielsen, Said Ben Said.
“Drive My Car” ile bu yıl iki dalda Oscar’a aday gösterilen Japon yönetmen Ryûsuke Hamaguchi, Roman Polanski, David Cronenberg, Paul Verhoeven gibi ünlü yönetmenlerle çalışan Tunus kökenli Fransız yapımcı Said Ben Said, Alman yönetmen ve senarist Anne Zohra Berrached, Afrika sinemasının önemli temsilcilerinden Zimbabveli yönetmen ve yazar Tsitsi Dangarembga, Hollywood filmlerinde de rol alan Danimarkalı aktris Connie Nielsen ve belgesel filmleri ile birçok ödül kazanan Brezilyalı yönetmen Karim Ainouz jüri üyelerini oluşturuyor.
Müzik üzerinden Türkiye’den göçün tarihi
Popüler sinemanın sıra dışı örneklerine yer veren Berlinale Specials, estetik ve yapısal açıdan cesur filmlere ve yaratıcı sinemacılara bir platform sunan Encounters (Karşılaşmalar), dünya sinemasından örneklerin bulunduğu Panorama, sinemada yeni perspektifler oluşturma hedefiyle her türlü forma açık olan Forum gibi bölümler bu yıl da festivalin değişmezleri arasında yer alıyor.
Festivalin hiçbir bölümünde bu yıl Türk sineması temsil edilmiyor. Panorama bölümünde, Ukraynalı yönetmen Maryna Er Gorbach’ın “Klonkide” Ukrayna-Türkiye, Özbek yönetmen Michael Borodin’in belgeseli “Produkty 24” ise Rusya-Slovenya-Türkiye ortak yapımı filmler olarak sinemaseverlerin beğenisine sunulacak.
Panorama’da dikkat çeken filmlerden biri yönetmenliğini Berlin’de yaşayan Türkiye kökenli Cem Kaya’nın yaptığı belgesel “Aşk, Mark ve Ölüm.” Arşiv görüntüleri ile Almanya’da ünlü olan Yüksel Özkasap, Hatay Engin, Derdiyoklar gibi şarkıcılarla yaptığı röportajlardan oluşan film, Türkiye’den Almanya’ya göçün 60 yıllık tarihini müzik üzerinden anlatıyor.
Göç konusu Forum’da yer alan ve geçici oturma izni anlamına gelen “Fiktionsbescheinigung” adlı özel bölümdeki filmlerde de ele alınıyor. Genel olarak kültür alanında, özellikle de sinemada toplum ve ırkçılık arasındaki ilişkiyi sorgulayan bu bölümde, Thomas Arslan, Serpil Turhan, Hakan Savaş Mican gibi Almanya’da yaşayan yönetmenlerin 2000’li yıllarda çektikleri filmler dikkat çekiyor.
Isabelle Huppert’e Onursal Altın Ayı
Bu yıl festivalde Onursal Altın Ayı ödülüne ise Fransız aktris Isabelle Huppert layık görüldü. 14 yaşında sinemaya adım atan ve çok sayıda filmde rol alan Isabelle Huppert’in oynadığı filmlerden bir seçki Hommage bölümünde gösterilecek.
Pandemi gölgesinde düzenlenen festivale bu yıl özellikle ABD’den birçok ünlü ismin katılamayacağı tahmin ediliyor. Festival yönetiminin verdiği bilgilere göre Emma Thompson, Juliette Binoche, Isabelle Huppert ve Charlotte Gainsbourg ise Berlinale’ye beklenen uluslararası ünlü isimler arasında bulunuyor. Ancak filmlerin prömiyerleri öncesinde kırmızı halıdan geçen yönetmen ve oyuncuları görebilmek için halkın toplanmasına izin verilmeyeceği belirtiliyor.
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe //Jülide Danışman / Berlin
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***