DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisinin genel merkezinde düzenlenen haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. Babacan 12 Şubat Cumartesi günü, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısıyla yapılacak 6 liderin katılacağı yemekle ilgili, “Cumartesi günkü toplantı şu anda güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmalarımızın gelmiş olduğu noktanın bir teyidi ve bundan sonraki sürecin istişaresi ile ilgili bir toplantı olacak. Umarız ki verimli olur, ülkemiz için hayırlı sonuçlar doğurur” dedi.
Babacan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Sağlık çalışanlarının sıkıntılarına dikkat çekmek için iş bırakma eylemi düzenlendi. Sağlık çalışanlarımız, uzun nöbetlerle ve çalışma süreleriyle hem kendileri hayatta kalmaya çalışıyorlar hem de hastaları hayatta tutmaya çalışıyorlar.
Bir doktorun bir hastaya ayırdığı süre 5 dakikaya indirilmiş durumda. Hekimlerin doğru tanıyı 5 dakikada koyması size mantıklı geliyor mu? Tam bir akıl tutulması. Bu, otoriter ortaklığın insanların hayatına verdiği önemin düşük olduğunun bir başka göstergesi.
Resmen hekimler göçü yaşıyoruz. Yurt dışına gitmek isteyen hekimlerin Sağlık Bakanlığı’ndan ‘iyi hâl belgesi’ alması gerekiyor. Ehliyet ve liyakat sahibi kadroların işin başında olduğu 2012’de sadece 59 tane alınmış. Geçen sene 1405. Şu son Ocak ayında 197.
Kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz insan gücümüzü Amerika’ya, Avrupa’ya bedavadan hediye ediyoruz. Çünkü Türkiye’de liyakata değer verilmiyor. Çünkü iktidardaki otoriter ortaklık, bu ülkenin insanlarına kaliteli bir yaşam ve insanca çalışma imkânı tanımıyor.
Hekimler politik söylemlerle sürekli itibarsızlaştırılıyor. Peki iktidar ortağı ne yapıyor? İktidarın bir ortağı var ya. Krizlerin ortağı, ikide bir TTB’nin kapatılmasını istiyor. Tam bir kriz üretim merkezi. Sayın Bahçeli’ye bir kez daha çağrı yapıyorum. Ona buna saldırmayı bırakın, halk sağlığının faydasına bir fikriniz varsa söyleyin. Var mı Türkiye’ye dair bir çözümü. Varı yoku hamaset. O yazar kasa atıldığı zamanı unutmayız. Çalışma ofisi o binadaydı. Hiç fikriniz yok mu sizin? Deyin ki sağlık çalışanlarına dair şu çalışmayı yaptık. Hayalimiz Türkiye’nin kendi insanlarının hayalini ülkesinde kurmasıdır.
Ülkemiz şu anda çok büyük bir kriz ortamında. Krizin olmadığı alan yok. Ülkemiz ciddi bir enerji krizi var. Bu ülke daha önce elektrik ve doğalgaz krizi yaşamamıştır. Bunlar tamamen kötü yönetimin sonucu. Türkiye’nin geneli olarak sosyo-ekonomik olarak kalkınmış, Isparta’dan bahsediyoruz. Yüzbinlerce insanın yaşadığı bir kent günlerce karanlıkta bırakılabilinir mi? Ülke şu anda yönetilmiyor.
84 milyonluk ülke tek bir kişinin karar verme yetisiyle yönetilemez. Yetkinin mutlaka devlet kademesinde yukarıdan aşağıya doğru delege edilmesi gerekiyor ve Başkent Ankara’dan da yerele doğru delege edilmesi gerekiyor. Yerinden yönetilmesi gerekiyor bu ülkenin.
Bir iç ya da dış güvenlik meselesi karşımıza çıkma bunlar felç olacak. Siz doğalgaz depolarını neden yaptınız, sözleşmeleri neden imzalamadınız?
Fiyat artışlarına bakın bir, esnaf için elektrik faturaları yüzde 162 yükseldi. Çiftçiler için yüzde 124 zam. Sulamada kullandığı zam bu. Doğalgaz faturası konutlarda yüzde 47 arttı.
Eğer bugün Sayın Erdoğan faizi de döviz kurunu da patlatmasaydı bugün 15’lerde olan benzin ve mazot fiyatları sadece 8’lerde olacaktı. 7 liradan 8 liraya çıkacaktı. Eğer bugün benzin ve mazot 8 liralarda değil de 15 liralardaysa aradaki fark Erdoğan zammı.
AİHM, 2021’de en çok ihlali Rusya, Ukrayna ve Türkiye’de tespit etti. Lige bakın. Ülkemiz en çok, ifade özgürlüğünü ihlal etmekten kusurlu bulundu. AYM diyor ki: Her 100 davadan 97’sinde hatalı karar veriliyor. AYM’nin ‘Adil yargılanma yok’ dediği bir noktadayız. On binlerce vatandaşımızın Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla yargılanması; Cumhurbaşkanı’nın vatandaşıyla kavgaya tutuştuğunun en açık göstergesidir. Siyasetçilerin yargıyı kendilerini koruma kalkanı hâline getirmesini sona erdireceğiz.
Yargıda gruplardan bahsediliyor. Böyle bir ülkede ne ifade özgürlüğü olur ne de adil yargılamadan söz edebiliriz. Yargıda grup olmaz.
(Cumhurbaşkanına hakaret suçu) İki şapkası var. Biri parti genel başkanı şapkası diğeri Cumhurbaşkanı şapkası. Cumhurbaşkanı şapkasını taktığı zaman direk ben dokunulmazım diyor. Bu adalet değil, fırsat eşitliği değil. Bu partili devlet sistemidir.
Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde 160 bin soruşturma açılmış. On binlerce vatandaşımız hakkında cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla dava açılması, Cumhurbaşkanı’nın vatandaşla kavgalı olduğunu gösteriyor.
Biz hep beraber bu tabloyu geri çevirmek zorundayız. Hep beraber yapmak zorundayız. Biz bu baskı dönemini sona erdireceğiz. Kişilere değil, sisteme güveni teşkil edeceğiz. ‘Benim hakkım hukukum burada koruma altındadır’ denilen bir ülkeyi inşa edeceğiz. Bu temel sağlam değilse üzerine sağlam bir siyaset inşa edemezsiniz. Hukuksuzluk varsa bir ülkede ekonomi düzelmez. Yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü bir lüks değil, ekmek su gibi temel bir ihtiyaçtır.
Yargı bağımsızlığının sağlanması da ifade özgürlüğünün önünün açılması da ilk 90 dakikanın işi. Hükûmeti kuracağımız gün vatandaşlarımız futbol maçı süresinde ifade özgürlüğünün önünün nasıl açıldığını yargıya giden talimat yollarının nasıl kapandığını görecekler.
Devleti devleti yapan en önemli kavram hukuktur.
Çok detaylı hazırlıklar yapıyoruz. Ki seçimlerden sonra ülkenin tek bir dakika kaybetmeye tahammülü yok. Kolları sıvayıp çalışmaya başlayacağız. Bunu biz yaparız. Yaptık, yine yaparız.
LİDERLERİN GÖRÜŞMESİ
Cumartesi günkü toplantı şu anda güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışmalarımızın gelmiş olduğu noktanın bir teyidi ve bundan sonraki sürecin istişaresi ile ilgili bir toplantı olacak. Umarız ki verimli olur, ülkemiz için hayırlı sonuçlar doğurur
ERDOĞAN’IN ÜÇÜNCÜ KEZ ADAYLIĞI
Ülkemizin bir ara seçime değil de bir genel seçime ihtiyacı var. Bir ara seçimden öte bir genel seçim bu ülkenin sorunlarına çözüm olabilir.
YSK’nın bu konuda Sayın Erdoğan’ı kırmayacağını biliyoruz. Anayasa’da bir hüküm var, eğer Meclis seçim kararı alırsa ve seçime gidilirse bir kez daha aday olabilir. Bunu bugün çok faydalı bir tartışma olduğunu görmüyoruz. Hukuki bir tartışma. çok iyi bir yöntem olarak görmüyor. Seçim günü geldiğinde vatandaşımız ‘bu senin son seçimin’ diyecektir.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***