İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Balıkçıda yenen yemeğin MOBESE görüntülerinin servis edilmesine ilişkin olarak, “Polisin bütün imkânlarını kullanacak kadar da gözleri dönmüş” açıklamasını yaptı.
İmamoğlu, Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk’e konuştu. İmamoğlu, “Gayet iyiyim; ne diyelim? Ülkemizin bu sürecini hep beraber yaşıyoruz. ‘Demleniyoruz’ diyorum. Bazen ‘Daha kötü şeyler de yaşayabiliriz’ diye düşünüyorum.’ Ama Allah’ın izniyle zor günleri aşacağız. Değerli kalemlerin de doğru zamanlarındaki katkısıyla bu daha da kolay olacak diye düşünüyorum.” dedi.
“Bu olay, Adalet Bakanı’nın kellesini aldı”
İmamoğlu, “İnşallah bundan sonra da bu tarz olaylar yaşamayız. Bu olay, Adalet Bakanı’nın kellesini aldı. Birazcık düzgün kim varsa onları herhalde bu iş gibi götürecek görünüyor” diye konuştu.
“Sizce Adalet Bakanı neden alındı?” sorusuna İmamoğlu, “Yaptığı bir açıklama mı etkili oldu bilemiyorum. Abdulhamit Gül, ‘FETÖ’vari bir anlayış ve uygulamaların hiçbir zaman gerçekleşmemesi için hukukun gerekli tedbirleri alması en esaslı görevidir’ demiş. Sanırım, Adalet Bakanlığı’nın resmi hesabından yayınlamış bunu. Bu cümle mi ağırına gitti birilerinin ben anlamadım. Bu çok acı bir durum yani.” yanıtını verdi.
İmamoğlu şunları söyledi:
“MOBESE kayıtlarının ortaya çıkarılması çok mühim mesele”
“Kardı, eksikti, fazlasıydı, o kurum bu kurum tartışmalarının hepsi makul tartışmalar. Bunlar üzerinden çirkeflik de yapılır. Çirkeflikler bile makul ama cidden MOBESE kayıtlarının ortaya çıkarılması çok mühim meseledir. Bir hayati meseledir ve örnek teşkil eder. Böyle normalleştirdiğimiz zaman bu süreci Allah hepimizi korusun yani. Devletimize, milletimize, hukuka zarar verir. Bana dediler ki, ‘Kime güveniyorsunuz?’ Ben devletime güveniyorum, hukuka güveniyorum, milletimize güveniyorum. Bir de yaradana sığınırım yani bunun dışında insanın güvencesi olmaz ki. Allah korusun herkesi” dedi.
“Polisin bütün imkanlarını kullanacak kadar da gözleri dönmüş”
İmamoğlu, başkanların dinlendiği iddiası için de şunları söyledi:
“Sayın Kılıçdaroğlu bu konuyu gündeme getirdiğinde ne yazık ki o dönemde ‘Bu bir iddia mıdır?’ diye yorumlandı. Hatta genel başkanımız hakkında bir Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. Soruşturma da başlatıldı ama görünüyor ki öyle yani bir gerçek. O kadar gözleri dönmüş ki tabiri caizse magazin meselesinin içerisine dahil olacak şekilde, polisin bütün imkanlarını kullanacak kadar da gözleri dönmüş. Yani bu kadar enteresan bir durumdayız.”
Öztürk yazısında şu ifadeleri kullandı:
– İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi; ile balıkçıya gitmelerinin zamanı eleştiriliyor. Bunu sorduğumda İmamoğlu konuya şu açıklamayı getirdi:
“Bu konuda farklı düşünülebilir. O anda başka bir karar verilebilir ama benim baktığım pencereyi izah etmekle yükümlüyüm. O da şu: O kara rağmen bir gün önce İngiltere Büyükelçisi ve karısı Ankara’dan gelmiş. Biz de karla mücadeleye karşı gereken tedbirlerimizi almıştık. Tabii çok kronik bir duruma gelmemişken bu kararı veriyoruz. Gidip bir protokol yemeğine, ağırlamasını temsiliyet görevini yapıp işimizin başına dönelim anlayışıyla bu kararı verdik. Özeti budur. Yani ülkemizde bazı şeyler çok gizli yapılınca her şey normal ama birazcık şeffaf olunca bunun üzerinde tepinmek de bir başka anlayış haline geldi. Bendeki izahı budur.”
“Görüşme içeriğiyle ilgili savsatalar yapıldı”
– Balık lokantasına gittiği için İmamoğlu’na ağır eleştiriler yapıldı. Peki o masada konuşulanların içeriği neydi? Başkan İmamoğlu şöyle dedi:
“Görüşme içeriğiyle ilgili savsatalar yapıldı. Yani; İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı, İngiliz büyükelçisiyle, eşiyle görüşecek, yanında her ikisinin danışmanı olacak, iki tane tercüman olacak, bu ortam da ne konuşulabilir ki? Şehir konuşulur, şehirler konuşulur, ülkeler arasındaki diyalog konuşulur, ülkeler arasındaki diyalogdan İstanbul kenti nasıl daha faydalanılır konuşulur.
“Biz gizli kapılar ardında bir şey yapmadık ki çok özel manalar yüklenilsin bu işe”
Tatbikî sohbetin içine balığın lezzetli olup olmadığı girer, mutfak konuşulur, kadınların olduğu yerde elbette ki kadınlar konuşulur; bunlar konuşulur başka ne olacak? Yani öyle bir yerde diplomasi yemeği yiyorsunuz ki yan masanızda bir aile, arka masanızda bir aile oturuyor. Biz gizli kapılar ardında bir şey yapmadık ki çok özel manalar yüklenilsin bu işe.
“Bir insanın hata yapmama şansı yok”
“Bizimde elbette ki ‘çok çok daha fazla dikkat etmeliyiz’ maduna geliyoruz. Ama bu insanlığımızı kaybetmemiz anlamına gelmez. Biz insanız. İnsanlar, insan olduğumuz için seviyor doğallığımızla kabul ediyor. Biz kendimize başka bir pozisyon, gizemli haller yükleyemeyiz. İnsan hatasıyla, eksiğiyle var. Bazen böyle yorumları görüyorum. Asla hata yapma şansınız yok. Ya böyle bir şey olabilir mi? Bir insanın hata yapmama şansı yok. Eksik, hata yapabilir ama öyle bir hassasiyet doğuyor ki ‘Asla hata yapma. Bu da biraz acımasız, ülkemiz insanına haksızlık bence.
“Hukuksuzluğu, hainliği, kişisel haklara müdahaleyi öven insanları da en derinden kınıyorum”
İyi niyetli her eleştiriden, öneriden, uyarıdan çıkarım yaparım ve alacağımı alırım, hiçbirisine karşı zerre kadar, ‘Bu da söylenir mi kardeşim?’ üslubum yok. Çünkü iyi niyetli her eleştiri, öneri, uyarı benim için kıymetlidir. Baktığım pencere budur. Ama hukuksuzluğu, hainliği, kişisel haklara müdahaleyi öven insanları da en derinden kınıyorum. Kaldı ki haddini aşan varsa, hukuki haklarımı arıyorum zaten. Tabi şu anda hukuki haklarımı elbette ki kamusal alandan sorumlu insanlar üzerinden arıyorum.
Haddini aşan olursa o tarafa da, hukuki olarak bakarım ama iyi niyetli eleştiren, öneren, uyaran her şeyi alırım, dinlerim. Bir aşama sonra belki oradan çıkarımlarımla farklı uygulamalarım veya tercihlerim olur. O da beni geliştiren hani az önce dedim ya ne yazık ki bu tür olayları yaşamak bizi biraz da demlendiriyor. Bu olgunlaştırıyor anlamına da gelir. Ama böyle olgunlaşmayı da bu ülke hak etmiyor. Çünkü çok sıradan meseleler üzerinden müdahale ve mücadele yaşıyoruz. Yani bunlar bu ülkenin vaktini çalıyor.”
– İmamoğlu, bir vatandaşın sosyal medyada paylaştığı elektrik ve doğalgaz faturaları için “Bunları ben nasıl ödeyeceğim?” diye sorduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Bu ülkenin temel meselesi bunlar. Geçen sene 1 ile 20 Ocak arasında askıda fatura için bize ‘faturamı ödeyin’ diye gelen başvurularla, bu yılın aynı tarihlerinde gelen sayıyı karşılaştırdık. ‘Faturamı ödeyin’ diyenlerin sayısı tam iki kat artmış. Bu iki kat farkı asgari ücrette yüzde 50 insanların gelirinin artmasına rağmen oldu. Bu, bence çok düşünülmesi gereken bir husus.”
“Bu MOBESE meselesi mühim bir meseledir. Bu ve buna benzer sızdırmaların çok acı sonuçları da olabilir.Bu konudaki desteğinizi şahsım adına demiyorum ülkemizdeki hukuka adına, zaten hep yaptığınız desteğinizi esirgemeyin.”
“Ben teftiş edilmekten imtina edecek bir belediye başkanı hiç olmadım”
– İmamoğlu’na, İçişleri Bakanlığı tarafından başlatılan soruşturmayı da sordum. Cevabı şöyle oldu:
“Ortada bir şey yok; gidin bir şey bulun araması var. Onu da getirin, bunu da getirin, şu ihaleyi de getirin, şurayı da soruşturalım gibi böyle hattı, sınırı büyüterek gidiyorlar. Bizim için bir mahsuru yok. Ben teftiş edilmekten imtina edecek bir belediye başkanı hiç olmadım, olmam da. Ama günün sonunda ‘Burada bir şey var, makul bir teftişten ziyade bir siyasinin boş lafı üzerine, altını doldurun çabası var. Biz saygın müfettişlere güveniyoruz. Onların teftiş ahlaklarına inanıyoruz. Yapsınlar teftişlerini göreceğiz. Henüz teftişleri bitmedi.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***