AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik, “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” sözlerine İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener sert bir dille tepki gösterdi.
Akşener, ‘‘Sayın Erdoğan; Bu memlekette, eğer bir hesap kesilecekse, onu Yüce Türk Yargısı keser. O kadar. Makamının ciddiyetinin farkına var artık. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, böyle abuk sabuk konuşamaz. Kendine gel.’’ İfadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı tepki gösterdiği açıklamasında, “Edirne’deki, en büyük hesabı, İmralı’dakine verecek. Rezalete bakar mısınız? Türk yargısının düşürüldüğü şu duruma bir bakar mısınız? Neymiş, en büyük hesabı, İmralı’daki kesecekmiş… Yazıklar olsun” dedi.
Akşener’in açıklamasından satır başları şu şekilde:
Memlekette enflasyon Avrupa’daki ülkelerin toplam enflasyonunu aşmış.
Her hafta çıkıp, tarlasına küsmüş çiftçimizi, nasıl zengin ettiğinden bahsediyorsun. Bu acayip hayal gücünle, sen neyi çözeceksin? Emeklimiz, memurumuz, işçimiz, esnafımız, iş dünyamız için, “Her şey güllük gülistanlık.” diye diye, dalga geçer gibi ortalıkta geziyorsun. Memleketin meseleleriyle bu kadar ilgiliyken, sen neyi çözeceksin? Allah aşkına, söyler misin Sayın Erdoğan; Saraya doldurduğun bol maaşlı beceriksizlerle, neyi, nasıl çözeceksin? Bu ucube sisteme geçtiğimiz son 3 buçuk yılda, neyi çözebildin de, şimdi çözeceksin? Maalesef çözemezler. Bu zihniyetle, bu beceriksizlikle, bu cahillikle, memleketin hiçbir sorununu çözemezler.
Sayın Erdoğan, politika faizini, 5 puan indirdi ama, piyasadaki tüm faizler, 10 ila 25 puan arasında arttı. Neden mi? Çünkü, Sayın Erdoğan’ın, güven veren ekonomi yönetiminin bir sonucu olarak, hiç kimse, enflasyonun kalıcı olarak düşürüleceğine inanmıyor.
YAZIKLAR OLSUN
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, geçen hafta, yargı süreci devam eden Selahattin Demirtaş’ı, gitti, teröristbaşı Abdullah Öcalan’a şikâyet etti. Dedi ki; “Edirne’deki, en büyük hesabı, İmralı’dakine verecek.” Rezalete bakar mısınız? Türk yargısının düşürüldüğü şu duruma bir bakar mısınız? Neymiş, en büyük hesabı, İmralı’daki kesecekmiş… Yazıklar olsun.
Sayın Erdoğan; bu memlekette, eğer bir hesap kesilecekse, onu Yüce Türk Yargısı keser. O kadar. Makamının ciddiyetinin farkına var artık. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, böyle abuk sabuk konuşamaz. Kendine gel.
Seni şimdiden uyarıyorum; eğer arzu ettiğin hesabı kesmesi için, “İmralı’dakini”, İmralı’dan çıkarmanın peşindeysen, orada duracaksın. Sakın ha. Yapma. Seçim kazanmak için, böyle bir kötülüğü, bu memlekete yapmaya kalkma. Belki küçük ortağını ikna edebilirsin, ama böyle bir ahmaklığa yeltenirsen, karşında bizi bulursun. Ve o sandık geldiğinde, kim kimden nasıl hesap kesiyormuş, ilk elden görürsün. Bu memleketi, senin seçim kazanma hırslarına yedirmeyiz. Şehitlerimizin aziz hatırasını, senin siyasi hesaplarına ezdirmeyiz. Bunu böyle bilesin.
“SON KULLANMA TARİHİ YAKINDIR”
Biliyorsunuz, kasım ayı ödemeler dengesi sonuçları açıklandı. Buna göre kasım ayında, maalesef 2,7 milyar dolar, cari açık verdik. Kur krizi nedeniyle, 3 ay boyunca verdiğimiz cari fazlanın, hep süreceğini zanneden, sarayın sözde ekonomistleri, bir anda suspus oldular.
Şimdi ne olacak? Enflasyonla dolaylı mücadeleye, devam mı Sayın Başkan? Saray’ın bu konudaki derin sessizliği hayra alamet değil. Bu başkanın da, son kullanma tarihi yakındır, benden söylemesi.
İktidarın, yanlış politikalarından, ihracat sektörü de, nasibini aldı. İhracatçıya, az gelişmiş ülkelerde uygulanan, döviz devri zorunluluğu getirdiler. Bu nedenle ihracatçı artık, dövizini devrettikten sonra, yine piyasadan döviz almak zorunda kalacak. Peki ya bu tür piyasa dışı uygulamalar sonrasında, ihracatçılarımız, üretimlerini, ülke dışına çıkarmaya başlarsa ne olacak? Bunun cevabı yok.
Buradan iktidara sesleniyorum; dolarizasyonu azaltmak istiyorsanız, işe önce devlet bilançosundan başlayın. Damat Bakan’ın, akıl dolu bir hamlesi olan, döviz endeksli borçlanmaya acilen son verin.
Mart ayı gelmeden, en geç şubat başında, gübre desteğini açıklayın. Çiftçimizin, ucuz gübreyi, mart ayında kullanmasını sağlayın. Saray bürokrasiniz, her konuda olduğu gibi, bu konuda da geç karar almasın. Çünkü aksi takdirde, sadece çiftçimiz değil, eylül ayında, ekmeği 6 liradan almak zorunda kalacak insanlarımız da, mağdur olacak. Aklınızı başınıza alın.
“TARIM BAKANI’NI GÖREVDEN AL”
İhracatı kısıtlayarak, yaş sebze meyve fiyatını düşüremezsiniz. Sadece ihracatçıyı ve çiftçiyi mağdur etmiş olursunuz. Yurt dışında pazar kaybedersiniz. Yaş sebze ve meyvedeki, uluslararası üstünlüğümüzü kaybedersiniz. Bizi dinlemiyorsanız, bari ihracatçıyı, çiftçiyi dinleyin. İhracat kısıtlaması getireceğinize, ilk önce, şu iki aydır çözemediğiniz, Rusya meselesini çözün. Yüzlerce tır, Rusya sınırında sürünüyor. Binlerce ton, sebze-meyve çürüyor. Sorun teknik ise, yani ilaç kalıntısı sorunu ise, bürokratlarınızı değiştirin. Sorun siyasiyse, söyleyin Sayın Erdoğan’a, dostu Putin’i arasın. Şu dondurma ikramlı kankalığın, kırk yılda bir faydasını görelim.
Bu işler, çiftçilerimize, “çalışın” demekle olmaz. Çiftçilerimizi lobilerinin önüne itip, “Toprağınıza sahip çıkın.” demekle de olmaz. Eğer tarımın, bir millî güvenlik sorunu olmasını engellemek istiyorsan; İlk olarak işe; Çiftçimizi gün yüzü göstermeyen, Tarım Bakanı’nı görevden almakla başla. Sonrasında da, çiftçimize akıl vermeyi bırak, destek ver. Ayıptır, günahtır.
Bugün maalesef, hayatımızın her alanında, bir mücadele hâlindeyiz. En temel haklarımıza ulaşmak için, mücadele ediyoruz. En gerekli ihtiyaçlarımızı karşılamak için, mücadele ediyoruz. En önemlisi de, hayatta kalmak için mücadele ediyoruz. Bu mücadele alanlarında, en çok yıprananlar da, maalesef gençlerimiz oluyor.
KYK YURTLARI ÇIKIŞI
Hem partimizin yaptığı çalışmalar, hem de diğer saha çalışmaları, gençlerimizin, KYK yurtlarından memnuniyetsizliğini, açıkça gösteriyor. Gençler, KYK yurtlarının kalitesinin düşük olduğunu, odaların hapishaneye benzediğini, çalışma salonlarının yetersiz olduğunu, öğrenci sayısının, odalara fazla geldiğini, internetin yavaş ve kotalı olduğunu, tuvalet ve duşların, yetersiz olduğunu, giriş-çıkış saatlerinin, kısıtlayıcı olduğunu, yurtlarda verilen yemeklerin, sağlıksız ve kalitesiz olduğunu, ve yurt personellerinin, sorunlar ile yeterince ilgilenmediğini söylüyor.
Özel yurtların sayısı bile, aslında, iktidarın öğrencilerimizi, nasıl da, bazı dernek ve vakıfların yurtlarında kalmaya zorladığını gösteriyor.
Bu konu sadece bizi değil, milletimizi de fazlasıyla rahatsız ediyor. Metropoll Araştırma Şirketi’nin verilerine göre; vatandaşlarımızın, yüzde 63’ü, devlet yurtlarının yetersiz olduğunu; yüzde 80’i, cemaat, tarikat, dernek ve vakıfların, öğrenci yurdu işletmesini, doğru bulmadığını; yüzde 81’i ise, çocuğunu, bu tür yurtlara, vermek istemediğini söylüyor.
“PAŞA PAŞ O KOLTUKTAN KALKACAKSIN”
Yani vatandaşlarımız, çocuklarının, ne olduğu belli olmayan yurtlarda kalmasını değil, devletin yurdunda, rahatça yaşamasını istiyor. Madem milletimiz istiyor, sen de bunu yapacaksın Sayın Erdoğan. Devlet yurtlarının sayısını artıracaksın; cemaatlerin, tarikatların, vakıf ve derneklerin yurtlarını, başka 15 Temmuzlar olmasın diye kapatacaksın; ve öğrencilerimize, hak ettikleri hizmeti, layıkıyla vereceksin. Eğer veremiyorsan da, paşa paşa o koltuktan kalkacaksın. Bunun başka yolu yok.’’
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***