YORUM | Dr. ALİ SOYLU*
Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki, özellikle Orta Doğu’daki toplumlarda devlet kutsaldır. Devletin bekası, selameti, hakları ve saygınlığı bireyin ve toplumun haklarından önce gelir. Birey ve toplum devlet için feda edilebilir anlayışı baskındır. Devlet “baba”dır, o olmazsa birey ve toplum olmaz, olsa da sefil ve rezil olur.
Demokratik modern toplumlar bu çarpık anlayıştan uzaklaşıp insanı merkeze alan bir anlayış benimserken, Türkiye ve muadilleri bu çağ dışı anlayışı ısrarla radikalleştirdiler. Bu çarpık, gayriinsani olan anlayışta, toplumun milli ve manevi değerlerini kendi siyasi bekaları uğruna kullanan popülist siyasilerin rolü büyüktür. Türkiye özelinde, özellikle son 10 yılda devleti kutsayan ve bireyi tüm hakları ile önemsemeyen anlayış zirve yaptı. Binlerce masum insan sözde devletin bekası için feda edildi, hayatları karartıldı, ocaklar yandı, yıkıldı.
Devleti tanrı yerine koyan, kendilerini tanrının gölgesi, halifesi olarak gören bu anlayışın temsilcileri, yani devleti yönetenler, devletin devasa gücünü kullanarak, özgürlüklerden, demokrasiden yana, insan temel haklarını önceleyen herkesi ötekileştirip “vatan haini”, “terörist ilan ettiler ve öyle muamele ettiler, ediyorlar. Bu durum ve anlayış topyekun bir ülkeyi, toplumu, kutsadıkları devleti uçuruma itiyor. Bu tehlikeyi (eğer geç kalmadıysak) bertaraf etmek için, “devlet nedir, niye vardır, siyasi iktidar nedir, ne yapar?” gibi konuları yüksek sesle tartışmamız gerekir.
Devlet, insanların kurmuş olduğu, tüzel kişiliği olan siyasi olarak örgütlenmiş bir organizasyondur. Devlet insan için vardır, insan devlet için değil. Liberal açık ekonomilerde devlet yargı sistemi ile insanlar arası ilişkileri ve insanlar ile devlet arasındaki ilişkileri düzenlemek, güvenlik güçleri ile de vatandaşlarının güvenliğini sağlamakla sorumludur. Üçüncü görevi ise; adaleti ve güvenliği sağlayabilmesi için vergi toplamaktır. Yani vergi toplamak, adaleti ve güvenliği sağlamak devletin asli görevleridir. İkincil görevi ise, bireylerin, toplumun veya özel sektörün yetersiz kaldığı sağlık, eğitim, ve alt yapı gibi alanlarda hizmet sunmaktır.
Siyasi bir organizasyon olan devleti toplumun içinden gelen bireyler yönetir. Yani bir ülkenin siyasi yapısına göre, devlet fonksiyonlarını harekete geçiren bireylerin (bürokrasinin) veya siyasi partilerin kararları ve davranışları devletin müşahhas, somut hale gelmiş davranışları olarak karşımıza çıkar. Edilgen (pasif) olan hantal devlet aygıtı, ettirgen (aktif) birey ya da siyasi grubun istediği gibi kullandığı bir mekanizma haline döner. Art niyetli, bencil, şikemperver, kutsanmayı, meşhur olmayı, saygı görmeyi, emir vermeyi seven kişilikler devletin yetkilerini ve gücünü kullanınca zalimleşirler. Bu tür kişi ve davranışları engelleyen caydırıcı, müstakil bir sistem olmayınca devlet denen mekanizma eşkiyanın pervasızca hüküm sürdüğü kanunsuz bir ormana dönüşüverir.
Devlet, yurttaşların yetkilendirdiği, toplumun kollektif gücünü kullanan tanrısal özellikleri olan soyut bir yapıdır, sistemdir. Devletin, yasalarla kendisine verilen toplumsal gücü kullandığı için mafyavari özelliği de vardır. Gerektiğinde zorbalaşır ve kendisini var eden bireylere kanun sopası ile şiddet uygulayabilir, malına ve özgürlüğüne el koyabilir. En tehlikeli olanı bu kollektif gücün kontrol mekanizmalarından mahrum kalmasıdır. Kendi yasama organının çıkardığı yasa ve kanunları ihlal eden, kanunsuz iş yapan devlet, eşkıya devlet veya mafya devlet olur.
Öte taraftan, benim için bir komplo teorisinden öteye gitmeyen, toplumun ve hatta devleti yönetenlerin büyük çoğunluğunun inandığı görünmeyen bir “derin devlet” var ki evlere şenlik! Eşkiyavari veya mafyavari özellikleri olan, vatandaşa rağmen ve kanunlara aykırı, kapalı kapılar ardında, derin mahfillerde müesses sistemin devamı için, devlet içinde devlet olarak iş yapan gizli yapıya “derin devlet” denir. Yıllardır, özellikle çok partili demokratik sisteme geçtiğimiz 1950’den beri efsaneleşen, kimsenin görmediği bu derin devlet, eğer var idiyse, bence ölmüştür, cani cehenneme…
Ben derin devlet olarak adlandırılan gizli bir yapı yerine, devlet içinde yapılanmış, çeteleşmiş, menfaatperest aileler ve/veya gruplar olduğuna inandım. Ancak bunların artık etkili olmadıkları ve hatta sistemden çıktıklarına ve bunların yerine yeni türemişlerin geçtiğine inanıyorum. Yani Cumhuriyet Türkiye’sinin kurucu ilkelerine bağlı, Atatürk ile başlayan o müesses düzenin devamını sağlamak için kendilerini, menfaatleri ve ideolojileri gereği, sorumlu ve vazifeli sayan, sanan gruplar (bazıları için “derin devlet”) artık etkili ve yeterli/yetkili değiller. Bu fikrimi destekleyen somut gelişmeleri, algıları değil, olguları sizinle paylaşmak istiyorum.
28 Şubat 1997’de açıklanan kararlarla “irtica”ya karşı başlayan ordu ve bürokrasi merkezli postmodern darbe olarak adlandırılmıştı. Verilen kararların ve yaptırımların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için Çevik Bir öncülüğünde Batı Çalışma Grubu kurulmuştu. 27 Nisan 2007 e-muhtırası Türk Silahlı Kuvvetlerinin “Atatürkçülüğe, laikliğe ve cumhuriyetin temel ilkelerine sözde değil, özde bağlı” bir cumhurbaşkanı adayı profilinin çizildiği “basın bilgilendirme toplantısı”nın ardından yaşanan adaylık sürecinin ve rejim ile ilgili kaygıların değerlendirildiği basın açıklaması ile süreç başladı. Bu ve benzer süreçleri “derin devlet”in organize ettiğine inanan önemli bir toplum kesimi var.
Yukarıda bahsi geçen kesim, 2003’te başlayan ve hâlâ ülkeyi yönete(meye)n iktidarın icraatlarına karşı tepkilerini sokakta Cumhuriyet mitingleri ile gösterenlerin de, “Gezi Parkı” protestolarının da “derin devlet” tarafından yönlendirildiğini düşündüler. Ancak bu “derin devlet” her ne hikmetse 17-25 Aralık 2013’teki operasyonlarla ayyuka çıkan ülke tarihinin en büyük yolsuzluk ve hırsızlıklarına, Çamlıca’ya yapılan en büyük camiye, Ayasofya’nın tekrar cami olarak açılmasına, eğitimdeki müfredat değişikliğine, kısacası AKP’nin ülkeyi bir muz cumhuriyeti gibi yönetmesine, ülkenin maddi varlıklarını çarçur etmesine, bütün 100 yıllık Cumhuriyet değerlerini ve kazanımlarını heba etmesine ses çıkarmıyor.
Demek ki “derin devlet” öldü, yaşasın mafya, mafyanın dinbaz ve faşist çocukları!
*Cameron Üniversitesi, Lawton, Oklahoma, ABD
Türkiye’de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***