Yaşanan ekonomik bunalımla ilgili yandaş kalemlerden akıl almaz çözüm önerileri gelmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Türkiye gazetesi yazarlarından Necmettin Batırel, patronlardan 3 ay boyunca yüzde 50 indirim yapmasını istemişti. Yine aynı gazetenin bir başka yazarı Fuat Uğur, bugünkü köşesinde ‘kontrollü kambiyo rejimi’ne geçilmesini önerdi. Yandaş medyanın tetikçi isimlerinden Uğur, “Artık döviz kurlarını takip etmekten benim gibi gına getirenler var mı aranızda? Hakikaten, eğri oturup doğru konuşalım.” diyerek başladığı yazısında şu ifadeleri kullandı:
(…)
“Kimse aklımızla alay etmesin. Evet, bu bir “Ekonomik kurtuluş savaşı”dır ve bu yüzden de hükûmet pek çok cephede savaşmak zorundadır. Devlet, üretici ile tüketiciyi buluşturmak zorunda. Stokçuların anasını ağlatmalı. Alım garantili ürünleri çoğaltmalı. Şeker, fındık ve nispeten buğdayda yapıldığı gibi. Gübre, elektrik ve ilaç gibi en önemli üretici maliyet girdilerini karşılamada destek olmalı.
Çin’in, Danimarka gibi pek çok ülkenin hayata geçirdiği ‘Kontrollü Kambiyo Rejimi’ni devreye sokabilir misal. Kimse yerinden zıplamasın. Olmaz mı? Bu aşamada ülkeye en çok zarar verecek şey kararsızlıktır. Pekâlâ olur.
KONTROLLÜ KAMBİYO REJİMİ, parası saldırılara açık olan gelişmekte olan ülkelerin serbest döviz, dalgalı kur sistemini bırakarak döviz alım-satımını devlet eliyle kontrollü olarak artırarak yapması. Amaç, burada para değerini belli seviyede tutmak ve dışa bağımlı maliyet girişlerindeki artışların enflasyona etkisini azaltmak.
Kimileri buna “Sabit-Birleşik Kur” da diyor.
Çünkü artık anlaşılıyor ki Serbest Kur Rejimi çare değil. Merkez Bankası rezervi filan hikâye. Diyelim 300 milyar dolar olsun, günün sonunda size kaldıraçlı işlemlerle istediklerini dayatıyorlar. Sermaye kontrolü şart. Deniliyor ki yabancı yatırımcı gelmez.
Bu kuyruklu bir yalan.
En çok yabancı yatırım 40 yıldır Kontrollü Kambiyo Rejimi uygulayan Çin’e nasıl gidiyor peki?”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***