ANKARA – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “helalleşme” açıklamasına değinen HDP Sözcüsü Ebru Günay, “Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği bu kavrama biz daha çok ‘yüzleşme’ diyoruz. Helalleşme geçmişin hatalarıyla ve yanlışlarıyla gerçek anlamda yüzleşmeyi gerektirir” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündemi değerlendirdi. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü ile sözlerine başlayan Günay, dünyanın büyük birçok kısmında çocukların, geleceksiz, ağır yaşam koşulları, savaşlar, göçler altında, hakları gasp edilmiş şekilde yaşamlarını sürdürdüğünü belirtti.
‘İSTİSMAR ARTTI’
Ekonomik krizlerin, savaşların, mülteciliğin en büyük bedelini kadınlarla birlikte çocukların ödediğine dikkat çeken Günay, “Bugün dünya genelinde 152 milyon çocuk, yani her 10 çocuktan biri işçi olarak çalıştırılıyor. Sendikaların verilerine göre, Türkiye’deki çalışan çocuk sayısı 2 milyon civarında. Milyonlarca çocuk anadili hakkından, bilimsel ve parasız eğitim hakkından, sağlık hakkından, kendisini geliştirme hakkından yoksun. Bırakın temel haklarını kullanmasını, yaşam hakkı bile tanınmıyor, bu ülkede çocuklara. İktidarın dayattığı savaş ve şiddet politikası sonucu yüzlerce çocuk katledildi, bu katliamların failleri korundu ve yeni katliamların yolu açıldı. Yüzlerce çocuk cezaevinde, yüzlercesi anneleriyle birlikte parmaklıklar arkasında büyüyor. Çocuklara yönelik istismar vakaları inanılmaz düzeyde artmış durumda. Bu verilerin tamamı ülkeyi yönetenlerin alnında silinmeyecek birer utanç vesikasıdır ve elbette affedilemez suçlarıdır” diye belirtti.
‘MÜCADELE EDİYORUZ’
Çocuklara yaşanabilir, umut dolu bir dünya bırakmak için mücadele ettiklerini de dile getiren Günay, “Çocukları katleden, istismar eden, emeğini sömürenlerle mücadele ediyoruz. Bütün dünya çocuklarının, ülkemizdeki çocuklarımızın dünya çocuk hakları gününü kutluyoruz” dedi.
KUMPAS DAVALARI
Partilerine yönelik kumpas davalarının eş güdümlü sürdüğünü söyleyen Günay, “Bir yandan kapatma davası, diğer yandan Kobanê kumpas davası; parti çalışanlarımıza, binalarımıza, mücadelemize dönük artan saldırı dalgaları, gözaltılar ve tutuklamalar… Kobanê davası, izlenen yol ve dayatılan hukuksuzluk yakın Türkiye siyasi tarihinin en kara lekelerinden biri olarak şimdiden tarihe geçmiştir. Kobanê kumpas davası üzerinden kurgulanan kapatma davası bir başka utanç davasıdır. Bunu neden mi diyorum? Dosyada unutulan TEM bilgi notu, savcılıklara ve yargıya açık emirlerle doludur. O bilgi notunda yargıya akıl veriliyor, yol, yöntem gösteriliyor, kumpas davasının nasıl partimizi kapatmaya yönelik bir hazırlık olduğunu açıkça gösteriyor. Bu kumpas değil de nedir?” diye sordu.
‘KÜRT KÜLTÜRÜNE SALDIRI ARTTI’
Yola çıkarken zorlu bir yolda mücadele edeceklerini bildiklerini ifade eden Günay, şöyle devam etti: “Bu davaların hiçbiri bizim açımızdan şaşırtıcı değil. O yüzden yargılanan değil yargılayan pozisyondayız, içeride ve dışarıda siyaset tarihine altın harflerle yazılacak bir direniş sergiliyoruz. Biz direndikçe, kumpas ve komplolara karşı mücadele ettikçe kumpasçılar kaybediyor. Sadece partimize saldırmıyorlar, toplumun tamamına saldırıyorlar, bir halkın en temel değerlerine savaş açıyorlar. Son zamanlarda artan bir şekilde tekrar Kürt kültürüne, Kürtçeye, Kürt sanatına yönelik saldırılar yoğunlaştı.
SALDIRANLAR TARİHE KARIŞACAK
Elbette Kürt halkının diline, kültürüne, sanatına yönelik bu saldırılar yeni değil. Bir asrı aşkındır sistematik olarak devam ettirilen, inkar, yasaklama ve yok etme saldırılarının devamıdır. Geçmişin inkarcı uygulamalarını kendilerine rehber edinenler, pervasızca Kürt halkının değerlerini yok etmeye, asimilasyonu sürdürmeye çalışıyor. İktidar 100 yılı aşkındır Kürt halkının dilini, kültürünü, varlığını bütün saldırılara rağmen nasıl koruduğundan hiç ders çıkarmıyor, saldırganların nasıl tarih olduğunu görmüyor. Kürtçe ve Kürt halkının kültürü değil, ona saldıranlar tarihe karışacak.
GERİ ADIM ATTIRAMAZLAR
Yalan, hile, haksızlık ve çaresizlikten ibaret siyasetlerini partimize saldırarak yaşatmaya çalışıyorlar. Tehditle, kaba güçle, ev baskınları ile bize geri adım attırmaya çalışıyorlar. HDP’ye saldırarak iktidarlarını sürdürmeyi artık tek çare olarak görüyorlar. Demokratik siyasetin önünde kurduğunuz bütün kumpas ve komplolar gün gelir ayağınıza dolanır dedik, öyle de oldu.
50+1’E TAKILACAKSINIZ
Bizi barajlarla engellemeye çalışanlar baraja takıldı, despotik yönetimlerini kurmak için kurdukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yine kendilerinin kurduğu 50 artı 1 sisteminden şikâyet etmeye başladılar. Kurduğunuz her kumpasın sonucunu siz düşünün. İstediğiniz kadar saldırın bu hakikati değiştiremezsiniz. Bunu da böyle bilin. 50 artı 1 hesabı uykularını kaçırdıkça, birbirlerine koşuyorlar. Saray sıkıştıkça Bahçeli’nin kapısına dayanıyor, zirve üzerine zirve yapıyor. İstediğiniz kadar zirve yapın, istediğiniz kadar görüşün artık bırakın 50 artı 1’i bu ülkenin siyasetinde yer almayı rüyanızda bile göremeyeceksiniz, 1 artı 1 kalmaktan kurtulamayacaksınız. Kim kiminle görüşürse görüşsün, kim kiminle hangi pazarlığı yaparsa yapsın 50+1’e takılacaksınız. Bunun başka bir oluru ve kaçarı yok.
TUZAĞA KENDİSİ DÜŞTÜ
Erdoğan ve onu ebediyen iktidarda tutacaklarını sanan ekibi kendilerine göre oluşturdukları seçim sistemiyle 50+1 formülünü icat etmişlerdi ve bu formülle kendilerine ömür boyu iktidar, muhalefete de sürekli yenilgi tuzağı hazırlamışlardı. İktidar, muhalefete kurduğu tuzağa kendisi düştü. Biraz tarihe bakarlarsa şunu görecekler: HDP ve HDP’nin fikriyatı ile başa çıkmak, hele saldırılarla onu bertaraf etmek kolay değildir. Bu gelenek yılların rafine halidir. Bu gelenek 7’den 70’e direnenlerin mirasıdır.
HDP, bütün renkleriyle toplumsal muhalefetin, katılımın, eşitliğin, özgürlüğün, barışın partisi olarak; demokrasi için mücadele eden, demokrasi güçlerinin direnişini örgütleyen partidir. HDP halktır; halkın cesaret kaynağıdır, açlık, yoksulluk, işsizlik, zorbalık karşısında tutunacağı dal, mücadeleye katılmak için gireceği mevzidir.
HELALLEŞME TARTIŞMALARI
Biliyorsunuz, Türkiye’de ‘helalleşme’ tartışmaları yaşanıyor. Önemsediğimiz bir tartışmadır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği bu kavrama biz daha çok ‘yüzleşme’ diyoruz. Helalleşme geçmişin hatalarıyla ve yanlışlarıyla gerçek anlamda yüzleşmeyi gerektirir. Bu anlamıyla toplumsal barışın tesisi için bunun gerçekleşmesi önemlidir. Bunun için öncellikle hataları kabul etmek, samimi bir şekilde özeleştiri yapmak gerekir. En önemlisi de bundan sonra o hataların yapılmayacağının güvencesini ve sözünü vermek gerekir topluma. Partimiz, geçmişten bu yana Hakikatleri Araştırma ve Geçmiş ile Yüzleşme Komisyonunun meclis bünyesinde kurulmasını öneriyor. Bu çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz.
MEMLEKET YANGIN YERİ
Türkiye’de 25 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 8 milyon insan işsiz, 3,5 milyon genç gelecekle ilgili ümidini kesmiş durumda. Her sabah farz niyetine zam haberleriyle uyanıyoruz. Esnaf batıyor. Kadınlar her gün katlediliyor. Kumpas davalarıyla demokratik siyasete saldırmaya devam ediyorlar; memleket yangın yeri. Ekonomi, siyaset ve toplumsal yaşam çökmek üzere ama Erdoğan, mikrofonu eline aldığı gibi herkese saldırmaya başlıyor.
BAHÇELİ’YE NEDEN KOŞTUĞUNU SÖYLESİN
Partimize iftira atan Erdoğan, 2014’e kadar paralel yapıya ‘istediği her şeyi verdi’, 2014’te bu ortaklık bitti dedi. Ergenekon ve 90’ların derin devleti ile ittifak kurdu. Ergenekoncular, Erdoğan çizgimize geldi dediğinde bile ses edemeyen Erdoğan, partimizle ilgili iftiralarda bulunmak yerine kendi partisinin karanlık yapılarla ortaklık kurmadan bir gün yaşayamadığını anlatsın. Sabah akşam Bahçeli’ye neden koştuğunu söylesin.
Siyaseti inkar, Kürt sorununu inkar, insan hak ihlallerini inkar, hukuku inkar eden Erdoğan, hızını alamayıp ekonomik krizi de inkar ediyor. ‘Ekonomimize saldırı’ oldu diyor ama Londra’daki tefecilerin kapısından ayrılmıyor. ‘Ekonomideki çöküşün izahı yok diyor’ aynaya bakmayı unutuyor. Beş defa art arda faiz artırımı yapıyor, sadece 2022 yılı merkezi bütçesinden faiz lobilerine 240,4 milyar lira harcama ayırıyor, sonra da dönüp ‘Faizi savunanlarla işim olmaz’ diyor. Erdoğan, siyaset tarihine ‘kendisi ile işi olmadığını iddia eden’ tek siyasetçi olarak geçmiştir. Tükenmeyi tehditle, kendi hatalarını kendisini inkâr ederek örtmeye çalışan iktidar için çanlar çalmaya başladı.
EKONOMİ
İktidar kendisini kurtarmak için saldırılarını sürdürsün, hesap yapsın, ama halkın gündemi ekonomi, halkın gündemi geçim derdi, enflasyon, halkın gündemi iktidarın her sabah için yeni zamlara ayarlanmış çalar saatidir. AKP Genel Başkanı dün yine, yeniden; ‘faiz sebep, enflasyon sonuçtur’ dedi. Dün yine, yeniden; ‘halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz’ dedi.
Sadece 2021 yılı içerisinde yüzde 100’ün üzerinde zam yapılan doğalgaz, elektrik ve akaryakıt fiyatları için ‘kontrol altında tutuyoruz’ dedi. AKP Genel Başkanı masallar âleminde yaşıyor, kendisi anlatıyor, kendisi dinliyor. Kendi yanlışlarını o kadar çok tekrar ediyor ki artık onları hakikat zannediyor.
YANLIŞIN BEDELİNİ HALK ÖDÜYOR
Tıpkı yüzde 50+1 meselesinde olduğu gibi doğru zannettikleri her yanlışın bedelini Türkiye halkları ödüyor. Bu tutum Türkiye’yi her geçen gün daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık, daha fazla borçluluk ile karşı karşıya getiriyor. Yüzde 50+1’in hesabını yapacaksanız, bu hesabı nerede yapacağınızı biz size söyleyelim. Emekli maaşlarına, memur maaşlarına yüzde 50+1 zam yapabilirsiniz. Asgari ücrete 1 yılda iki defa yapılmak üzere yüzde 50+1 zam yapabilirsiniz. Engelli istihdam oranını yüzde 50+1 oranında arttırabilirsiniz. Sermayeye ve yandaşa yapılan vergi afları yerine çiftçiye, esnafa yüzde 50+1 oranında istisna yapabilirsiniz. KYK borcu olan gençlerin, kredi borcu olan çiftçilerin borçlarını yüzde 50+1 oranında silebilirsiniz. İşsizlere, geliri olmayan yurttaşlara temel ihtiyaç faturalarını yüzde 50+1 oranında karşılayabilirsiniz. Savaşa, ranta, yandaşa ayırdığınız bütçeyi yüzde 50+1 oranında düşürebilirsiniz. Bunları yapmayacaklar ve yüzde 50+1 AKP’nin çırpınışının sembolü olarak tarihte yer edinecek.
MERKEZ BANKASI
Merkez Bankası bugün saat 14.00’te faiz kararını açıklayacak. Merkez Bankası Başkanı ve Para Politikası Kurulu üyelerini uyarıyoruz. Merkez Bankası Kanunu’na uyun. Fiyat istikrarı; enflasyonla mücadeledir, Türk Lirasının değerinin korunmasıdır. AKP’nin ve yandaşlarının döviz hesaplarının istikrarlı bir şekilde büyümesi değildir. AKP Genel Başkanından aldığınız talimatlarla hareket etmeyin, göz göre göre döviz kurlarına rekorlar kırdırıp halkı daha fazla yoksulluğa, daha fazla açlığa mahkum etmeyin! AKP’nin siyasi karnesi için halkın sofrasının, mutfağının, cebinin aleyhine karar almayın. Kararlarınızı AKP Grup Toplantısına bakarak değil önünüzdeki kanuna ve ekonomik göstergelere göre alın.”
ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI
Günay, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erken seçim çağrılarına dair Günay, “Bu iktidarın ülkeyi yönetemediği bir hakikat ortada. Bu iktidarın, ülkeyi yönetemediklerini, kabul ederek, bir seçim sürecine girmeli bu bir zorunluluk. Ülkenin durum ortada. Türkiye toplumu artık bunu kabul etmiyor iktidarın da ülkeyi yönetemediğini görerek erken seçime gitmesi lazım” dedi.
DİRENİŞ POZİSYONU
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a yönelik Mustafa Balbay’ın kaleme aldığı yazıya dair de Günay, “Bizim hiçbir yol arkadaşımız, cezaevinde rehin tutulan arkadaşlarımız, bu tip pazarlıklar içerisinde değildir. Arkadaşlarımız bir hukuk mücadelesi, bir direniş içerisindeler. İktidar arkadaşlarımızı tutukladığı günden beri bu tür spekülasyonlarla arkadaşlarımızı kamuoyunda tartışmaya açmaya çalışıyorlar. Hiçbir arkadaşımız pazarlık içerisinde değildir. Arkadaşlarımızın pozisyonu direniş pozisyonudur. Bu tartışmaları yapmak ve buna katılmak aslında AKP’nin faşizmine su taşımaktan başka bir şey ifade etmiyor. HDP’nin tavrı nettir. Bu konu da farklı bir tartışmamız yoktur” diye kaydetti.
Günay, Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı adayı olup, olmayacağına dair soruyu da, 27 Eylül’deki deklarasyonda tutumlarını açıkladıklarını belirterek, yanıtladı.
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***