Türkiye’de 2019 yılından bu yana 11 Kasım, “Milli Ağaçlandırma Günü” olarak kutlanıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı #GeleceğeNefes kampanyası kapsamında, yanan orman alanları başta olmak üzere 711 farklı noktada, üç milyon fidan dikilmesinin hedeflendiğini duyurdu.
İklim krizinin yıkıcı etkileri şiddetlendikçe ağaç dikimi, sorunun çözümünde cazip bir alternatif olarak görülüyor. Peki yaygın ağaçlandırma, iklim kriziyle mücadelede ne kadar etkili?
Ağaçlandırma nedir, nasıl yapılır?
Ağaçlandırma, birçokları için fidan dikimiyle eş anlamı. Oysa fidan dikimi, genel kanının aksine ağaçlandırma sürecinin küçük bir bölümünü oluşturuyor.
BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtlayan Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma (TEMA) Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, ağaçlandırmanın alanın belirlenip etüd çalışmaları yapılarak projelendirilmesinden, dikilen fidanların diğer bitkilerin baskısından kurtulacak boya erişinceye kadar yaşamasını engelleyen koşulları ortadan kaldıracak çalışmaları da kapsadığını belirtiyor.
Deniz Ataç, ”Ot alma, çapalama, sürgün kontrolü gibi bakım çalışmaları ile kuruyan fidanların yerine yeni fidanların dikilmesini de kapsayan uzun süreli bir çalışma. Sahada bakım çalışmaları en az üç yıl devam ediyor ve bu sürede ağaçlandırılan alan yakından izleniyor” diyor.
Türkiye’de ormanların tamamı devlet ormanı ve orman arazilerini Orman Genel Müdürlüğü yönetiyor. Ağaçlandırma çalışmalarının önemli bir bölümü, ağaçların tepe çatılarının yüzde 10’dan az oranda alanı örttüğü, yeterince ağaç sıklığının olmadığı boşluklu kapalı olarak nitelenen ya da ağaçsız orman arazilerinde yapılıyor.
Ataç, ”Orman ekosistemlerinde ekolojik bütünlüğün kaybolmasının ana nedeni; ağaçların çeşitli nedenlerle kesilmesi ya da yangın sonucu kayıplar sebebiyle tahrip olmasıdır. Tahrip olmuş ormanların tekrar orman haline getirilmesi için yapılması gereken, ormanın asli unsuru olan ağaçları sahaya yeniden getirmektir. Yani sahanın ağaçlandırılmasıdır” diyor.
Orman Genel Müdürlüğü istatistiklerine göre, Türkiye’nin 1972 yılında 20,2 milyon hektar olan orman alanı 2020 yılında 22,9 milyon hektara çıktı. Boşluklu kapalı ormanların oranı 1972 yılında yüzde 56 iken, 2020 yılında yüzde 42’ye geriledi.
Bu sürede yaklaşık 3,6 milyon hektar alanda ağaçlandırma, 3,2 milyon hektar alanda rehabilitasyon çalışması gerçekleştirildiğini hatırlatan Ataç, orman alanının artmasında ve boşluklu orman oranının azalmasında, yapılan ağaçlandırma ve rehabilitasyon çalışmalarının önemli payı bulunduğunu belirtiyor.
Ağaçlandırmanın orman alanlarına katkısı
Buna karşın ağaçlandırma çalışmalarının orman alanlarının genişlemesine katkısı, dünya genelinde oldukça sınırlı ve Türkiye de bir istisna değil.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Küresel Orman Kaynakları Değerlendirme Raporu’nun 2020 sonuçlarına göre, dünya çapında orman alanlarının yüzde 93’ü (3,75 milyar hektar) doğal olarak gelişen ormanlardan oluşuyor. Ağaçlandırma yoluyla gelişen ormanların oranı yüzde 7 yani 290 milyon hektar.
Ancak bu yüzde yedilik bölümün yaklaşık yarısını, tek ya da iki tip ağaçla kaplı ve endüstriyel amaçlarla yetiştirilen ormanlar oluşturuyor. Diğer yarısını doğal ormanlara benzeyen ve ekosistem onarımı gibi amaçlarla ormanlaştırılan alanlar oluşturuyor.
‘Türkiye’de ormanlaşmanın asıl sebebi ağaçlandırma değil büyük kentlere göç’
Ormancılık konusunda çalışmaların yayımlandığı uluslararası dergilerden International Forestry Review’de 2019’da yayımlanan ‘Türkiye’de ormanların değişimi ve ormansızlaşma’ başlıklı araştırma Türkiye’de 2005- 2015 yılları arasında, orman alanı artan illerdeki artış miktarlarıyla, o illerde yapılmış olan ağaçlandırma çalışmalarını kıyasladı.
Orman Genel Müdürlüğü verilerini esas alan araştırma bu ikisi arasında güçlü bir bağ olmadığını söylüyor. Örneğin bu 10 yıllık sürede, orman alanı en fazla artan Kastamonu ilinde ormanlaşmanın sadece yüzde 5,25’inin ağaçlandırmadan kaynaklandığı belirlendi.
Araştırmanın yazarlarından, Bartın Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, Türkiye’de ormanlaşmanın asıl sebebinin yapılan ağaçlandırma çalışmaları değil, köyden kente göçler olduğunu belirtiyor.
Atmış, ”Türkiye’de kırsal kesim özellikle büyük Doğu ve Batı Karadeniz’den, Doğa Anadolu’dan Akdeniz ve Ege’nin belirli bölgelerinden büyük kentlere göç edince buradaki tarlalar, meralar ormanlara dönüştü. Bunlar zaten orman olan arazilerdi ancak insanlar, nüfus arttıkça bu ormanları açıp tarlalara dönüştürmüştü” diyor.
Prof. Atmış’a göre ”Bu, ormanların doğal olarak kendiliğinden yayılmasıyla ilgili bir artış” ve 1940’lı yıllardan bu yana yapılan ağaçlandırma çalışmalarının, Türkiye’nin orman alanlarına katkısı, bugünkü orman alanlarının yüzde 3,2’si kadar yani 714 bin hektar.
Ağaç dikerek iklim kriziyle mücadele edebilir miyiz?
Ormanlar, iklim kriziyle mücadelede insanlığın en önemli müttefiklerinden. Son 30 yılda yeryüzünde gerçekleşen insan kaynaklı karbon salımlarının yaklaşık yüzde 15’ini ormanlar temizledi.
Burada akla gelen ilk soru, yeni ağaçların bütün bu karbon tutma kapasitesine katkıda bulunup bulunmadığı oluyor. Ege Orman Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay, resmi karbon salımı hesaplamalarında dikilen ağaç ya da fidan sayısından ziyade ormanların tuttuğu toplam karbondioksit miktarının dikkate alındığını hatırlatıyor:
”Türkiye’nin her bir metrekaresini bugün ormanlaştırıyor olsaydık, tutabileceğimiz en fazla karbon miktarı 225 milyon ton karbondioksit eşdeğeri olurdu. Halbuki atmosfere verdiğimiz sera gazı miktarı, 2019 itibariyle yaklaşık 506 milyon ton. Yani tüm ülkeyi ağaçlandırsak bile atmosfere yaptığımız salımların yarısını dahi karşılamıyor olurdu.”
TÜİK’in 2019 yılı Sera Gazı Emisyon Envanteri’ne göre, ormanların karbon tutma miktarı 2017-2019 yılları arasında 15 milyon ton geriledi. Rapora göre bu azalmada yangınlar ve kuraklık etkiliydi.
Prof. Atmış, ağaçlandırmanın, ormanlaşmaya sınırlı katkısı ve dikilen fidanların hayatta kalıp kalmayacağına bağlı belirsizliğin karşısında, var olan ormanları korumanın iklim kriziyle mücadelede en etkili yöntem olduğunu vurgulayıp şunları söylüyor:
”Orman bir ekosistem ve binlerce yılda oluşuyor. Ağaçlandırma ile ekosistemler kurmak için çok uzun zaman geçmesi gerekiyor. Kaldı ki her ağaçlandırma ormana dönüşmüyor, toplu yapılan ağaçlandırma günlerinde yol kenarları, okul bahçeleri gibi yerlere ekilen fidanların çoğu bir sonraki seneye bile hayatta kalmıyor hatta aynı noktalarda tekrar tekrar ekim yapılıyor.”
Milli Ağaçlandırma Günü
Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü Ağaçlandırma Dairesi Başkanlığı’nın BBC Türkçe ile paylaştığı bilgilere göre, Türkiye, 2008-2012 yılları arasında 2 milyon 429 bin hektar alanda ormanların geliştirilmesi ve genişletilmesine yönelik çalışmalar yaptı ve 2 milyar fidanı toprakla buluşturdu.
2019 yılında özellikle son yıllarda artan orman yangınları nedeniyle zarar gören alanların yeniden ağaçlandırılması için vatandaşların da katılımını sağlayan “Geleceğe Nefes” ağaçlandırma projesi uygulamaya kondu. 6 Kasım 2019 tarihli Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile her yıl 11 Kasım günü ‘Milli Ağaçlandırma Günü’ olarak kutlanmaya başladı. Bu kapsamda Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda, tüm yurtta eş zamanlı olarak fidan dikim etkinlikleri düzenleniyor.
Projenin ilk yılında, 19 bin 326 hektar alanda, 13 milyon 791 bin 435 adet fidan toprakla buluştu. Çorum-Celilkırı’da 150 hektar alanda, üç bin kişinin katılımıyla, 303 bin 150 adet fidan dikilerek Guinnes’in tek lokasyonda, sınırlandırılmamış sayıda bir ekip tarafından, bir saat içerisinde en çok dikilen fidan rekoru kırıldı.
Geleceğe Nefes projesi katılımcıların ilgili internet sayfasından ücretsiz bir şekilde dikilecek fidanları sahiplenmesini sağlıyor. Buna karşın dikilen fidanların gelişiminin takibi henüz çevrimiçi olarak yapılamıyor. Ağaçlandırma Dairesi Başkanlığı, dikilen bu fidanların ne kadarının hayatta kaldığına dair yorum yapmadı.
TEMA, ağaçlandırma sahalarının yıllar içinde değişimini de gösteren fotoğrafları internet sitesinde paylaşıyor.
Ege Orman Vakfı’nın paylaştığı bilgilere göre Türkiye’de fidanlar dikildikten sonra beş yıl boyunca her bir fidanın etrafındaki otlar temizleniyor, kuruyan fidanların yerine yenisi dikiliyor. Bu süre içinde dikilen fidanların yüzde 50’den fazlası kuruduysa yeniden ağaçlandırma söz konusu oluyor.
Bakanlık, ağaçlandırma çalışmalarıyla bugün Türkiye yüzölçümünün yüzde 29’unu kaplayan orman varlığını 2023 yılında ülke yüzölçümünün yüzde 30’una çıkarmayı hedeflediğini söylüyor.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***