Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığ’ının, Halkların Demokratik Partisi (HDP) hakkında açtığı kapatma davasını 21 Haziran’da kabul eden Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), ilk savunma için 7 Eylül’e kadar verdiği süre partinin talebi üzerine iki ay uzatıldı. HDP’ye verilen ek süre 6 Kasım’da sona eriyor.
HDP Hukuk ve İnsan Haklarından Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede başkanlığında oluşturulan ve 11 kişinin yer aldığı komisyon tarafından hazırlanan savunma tamamlandı. Savunma, 5 Kasım veya 8 Kasım’da AYM’ye teslim edilecek. HDP’nin AYM’ye savunmayı vermesinin ardından dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’e gönderilecek. Başsavcının bir ay içinde esas hakkındaki görüşünü sunması gerekiyor. Savcılık tarafından sunulacak mütalaanın ardından HDP’ye esas savunmasını hazırlamak için bir ay süre verilecek.
ANA EKSENİ TAMAMLANDI
HDP Hukuk Komisyonu, savunma hazırlıkları aşamasında, Türkiye’de aralarında iktidar partisi AKP’nin de bulunduğu siyasi partilere açılan davalar ve verilen kararların yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen ihlal kararları, Venedik Komisyonu tarafından hazırlanan raporları da inceledi. HDP Hukuk Komisyonu savunmanın ana eksenini tamamladı. Son rötuşların yapılması ardından savunma AYM’ye teslim edilecek. AYM’ye sunulması ardından HDP Hukuk Komisyonu, basın açıklamasıyla savunma detaylarını açıklayacak.
Savunma, komisyon dışında akademisyenlerden ve alanında uzman avukatlardan alınan öneriler ve desteklerle hazırlandı.
YARGIDAKİ SİYASET ETKİSİNE DİKKAT ÇEKİLECEK
Partilerine açılan kapatma davasının hukuktan ziyade siyasi olduğunu her fırsatta dile getiren HDP, ön savunma dilekçesinde de öncelikle partilerine yönelik iktidar vesayeti altındaki yargı eliyle yürütülen operasyonlara ve HDP’nin Türkiye demokrasisindeki yeri ve önemine dikkat çekecek.
Birçok taleplerinin yerine getirilmediğini ifade eden HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, iddianame ve eklerinde birçok eksiklikler olduğunu ve bunu AYM’ye yaptıkları süre başvuru dilekçesinde de dile getirdiklerini, ancak taleplerinin kabul edilmediğini söyledi.
GİZLİ TANIK BEYANLARI
İddianame ve eklerinde yer alan beyanlara dair Dede, şunları söyledi: “Sadece soruşturma aşamasında alınan tanık beyanları var. Ancak bu beyanların kovuşturma aşamasına dair bilgi yok. Tanıkların kovuşturma aşamasında verdikleri beyanların da dosya içine alınması ve bize gönderilmesi çok önemli. Çünkü ilk aşamada işkence tehdidiyle ya da çeşitli vaatlerle, kandırılarak kendisine ait olmayan bir kısım beyanların altına imza attırılan itirafçılar, kovuşturma aşamasında bu beyanlarının doğru olmadığını, işkence altında alındığını ya da iradelerinin sakatlanarak alınmış ifadeler olduğunu belirtiyorlar. Yine Türkiye yargı pratiğinde gizli tanık beyanlarına dayanarak açılan birçok dava sonrasında bu gizli tanıkların aslında olmadığı da fark edilmiştir. Böyle bir ülkede gizli tanık meselesinin bu kadar kötü kullanıldığı bir yargı sistemi içerisinde kovuşturma aşamasında gizli tanık beyanlarının ne olduğu ya da kovuşturma aşamasında bu gizli tanıklara ulaşılıp ulaşılmadığına ilişkin bilgilerin de mutlaka bize ulaştırılması gerekiyordu.”
ARAMA KARARLARI DOSYADA YOK
Parti binalarına yapılan aramalar neticesinde el konulan bir kısım bilgi, belge, doküman ya da dijital materyallerle ilgili savcılığın iddianamede yer verdiği bir bölüm olduğunu hatırlatan Dede, fakat hiçbirinin arama kararının dosya içerisinde kendilerine gönderilmediğini belirtti. Kararların hukuka uygun alınıp alınmadığını denetleyebilecek durumda olmadıklarını dile getiren Dede, “AYM için de aynı durum söz konusu. Hukuka aykırı olarak elde edilmiş bir delilin yargılama gerekçesine referans alınması asla mümkün değilken, AYM’nin bunu önemsemesi gerekirdi. Yine aynı şekilde yapılan aramalar neticesinde tutanak tutulur ve o tutanakta bulunması gereken kanunda ve yönetmelikte sayılan hususların gerçekleşmiş olması gerekir. Bu tutanakların da hiçbiri Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dosyaya konulmamış. Bunların da tarafımıza gönderilmesini ve AYM tarafından dosya içerisine alınmasını istedik. Çünkü yine yargı ve avukatlık pratiğimizden biliyoruz ki bu alınan kararların çoğu ve aramalar hukuka aykırı olarak yapılıyor” diye belirtti.
Türkiye yargı tarihinde “kumpas davaları” olarak açılan birçok davada polisin delil yarattığına tanıklık ettiklerini de vurgulayan Dede, “Bugün o işlemleri yapan polis, savcı ve hakimler hakkında yargılama süreçleri devam ediyor. Bundan kaynaklı mahkumiyet kararı almış birçok yargı personeli ya da adli kolluk personeli olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla söz konusu aramaların hukuka uygun olup olmadığının mutlaka tespit edilmesi ve AYM’ye bildirilmesi gerekiyor” dedi.
VENEDİK KOMİSYONU’NDAN GÖRÜŞ TALEBİ
Bir siyasi partinin kapatılmasının anayasal bir mesele olduğuna dikkati çeken Dede, “Venedik Komisyonu’nun kuruluş amaçlarından biri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’yle (AİHS) üye devletlerin Anayasaları arasındaki birliği sağlamaktır. Bu sebeple birçok olayda Anayasa Mahkemeleri Venedik Komisyonu’ndan görüş isterler. Bu durum Türkiye AYM’si tarafından da söz konusu. Bireysel başvuru aşamasına geçilmeden önce Venedik Komisyonu’ndan görüş istediği durumlar var. Biz bu dosya kapsamında da daha önce Türkiye’deki siyasi parti kapatma davalarıyla ilgili çok kapsamlı çalışmalar yürütmüş, raporlar hazırlamış ve yayınlamış olan Venedik Komisyonu’ndan AYM’nin yardım istemesi anlamında görüş istemesini talep ettik. AYM bu talebimizi de reddetti” ifadelerini kullandı.
451 KİŞİYE İDDİANAME GÖNDERİLMEDİ
AYM’nin, Başsavcılığın siyasi yasak istediği 451 siyasetçiye iddianamenin tebliğ edilmesine yönelik taleplerini kabul etmesine rağmen henüz hiçbirine tebliğ edilmediğini kaydeden Dede, “Birçok kişi kendisiyle ilgili böyle bir yargılama sürecinin devam ettiğinden haberdar da değil. Biz AYM’ye bu külfetin bize yüklenemeyeceğini, AYM eğer kişilerle ilgili bir karar verecekse, kendileriyle ilgili iddiaları mutlaka kişilere tebliğ etmesi ve savunmalarını yapabilmeleri açısından da ek bir süre vermesinin doğru olacağını beyan etmiştik. AYM bunu da kısmen kabul etti. İddianamenin 451 kişinin her birine ayrı ayrı tebliğ edilecek ve savunmalarını yapmaları için süre verileceği yönünde. Ama bizim talebimizin, iddianamede iddia edilen konulara ilişkin delillerin de bu kişilere tebliğ edilmesi ve kişilerin savunma hakkının kısıtlanmaması yönündeydi. Fakat AYM iddianame ekinde kişileri ilgilendiren bölümleri kendilerine tebliğ edilmesiyle ilgili talebimizi kabul etmedi” diye belirtti.
ONAYSIZ BELGELER TEBLİĞ EDİLDİ
Taleplerinin karşılanmamasının AYM tarafından yürütülecek olan yargılamanın adil olmayacağı anlamına geldiğine işaret eden Dede, devamında şunları söyledi: “Çünkü taleplerimizin hepsinin gerekçeleri çok açık ve hukukiydi. Bu belgeler, eksiklikler tamamlanmadan yapılacak bir yargılamada AYM’nin de maddi gerçeğe ulaşması oldukça zor olacaktır. Diğer taraftan ilk iddianamenin iade gerekçeleri arasında yer almasa da belirlenen hususlardan birisi şuydu; ‘Anayasa’nın teamülleri gereğince AYM’ye sunulan tüm belgelerin onaylı olması gerekiyor’ diye bir paragrafta belirlenmesi vardı. Bu iddianame bize gönderildiğinde 68 klasör ek gönderildi. Bu klasörler içerisindeki belgelerin hepsi onaylıydı. Fakat bunun dışında 8 harici bellekte bize ayrıca gönderilen bilgi ve belgeler vardı ki büyük bir karmaşa içerisindeydi. Davayla ilgili olmayan birçok belgeye de rastladık, tam tersine davayı doğrudan ilgilendiren ancak dosya içerisine konulmamış belgeler de var. AYM’ye flaş bellekle bize tebligat yapılmasının doğru olmadığını, tüm belgelerin ayıklanarak iddianamedeki ilgili kısımlara denk düşecek şekilde bir düzen içerisinde bize onaylı örneklerinin tebliğ edilmesini talep etmiştik. Ne yazık ki AYM bu talebimizi de kabul etmedi. Savcının iddianamede dayanak olarak gösterdiği delillerin tamamının güncel halinin bize gönderilmesi gerekirdi.” (MA / Berivan Altan – Zemo Ağgöz)
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***