Derin Yoksulluk Ağı kurucularından Hacer Foggo, “Yoksulluğun azaltmasıyla ilgili ne iktidar, ne yerel yönetimler doğru dürüst bir proje yaptı. Bu insanlar pandemiyle birlikte kendi hayatlarını döndüren o ücreti alamadıkları zaman birdenbire yoksullukları açlığa dönüştü. Bu, o sosyal yardım denilen ödemelerin de yeterli olmadığını gösteriyor.” dedi.
Foggo, Evrensel gazetesinden Serpil İlgün’e konuştu.
-AKP, iktidarının ilk yıllarından itibaren uygulamaya koyduğu sosyal yardım mekanizmalarıyla övünüyor. AKP, yardımları alan ihtiyaç sahiplerinin de zaman zaman “makarnacılar”, “kömürcüler” olarak itham edildiği sosyal yardımlarla yoksulluğa müdahale mi ediyor yoksa sürdürülebilir mi kılıyor?
Bir kere bunların sosyal yardım değil, sosyal hak olması, böyle nitelenmesi gerekiyor. Bir partinin kasasından değil, hepimizin vergilerinden yapılan ödemeler bunlar. Kesildiği anda da açlık durumu yaşanıyor. Yoksulluğun azaltmasıyla ilgili ne iktidar, ne yerel yönetimler doğru dürüst bir proje yaptı. Bu insanlar pandemiyle birlikte kendi hayatlarını döndüren o ücreti alamadıkları zaman birdenbire yoksullukları açlığa dönüştü. Bu, o sosyal yardım denilen ödemelerin de yeterli olmadığını gösteriyor. Ama buradaki esas sorun, o sosyal yardımlarda bir muhtaçlık, bir itaat dilinin kurulması, hak temelli bir bakışın olmaması. Sosyal yardım olmasın değil, tam tersine iş bulduğu zaman da kendisini toparlayacak duruma gelmeden asla kesilmemesi hatta hiç kesilmemesi gereken bir temel gelirin olması gerekiyor. Temel bir gelirle bu insanlar aynı zamanda özgürleşebilir. Ancak o zaman çocuğuna ayakkabı alabilir, bir sinemaya gitmeyi düşünebilir, belki 2 gün tatil yapma hakkı elde edebilir. Çünkü bu insanların hayatlarında tatil yok, sinema yok, yani bir yaşama hakkı elde etmeleri gerekiyor diye düşünüyorum. Yoksa sürekli bu yardımı verenin elinde bir sopa, bir tehdit olacak. Böyle olunca dediğiniz gibi yönetilebilir olur ve yarı aç yarı tok yaşamaya devam eder. Yoksa açlık çeken bir insana hangi partiye oy verdiğinin söyletilmesi bana utanç verici geliyor. Bak işte onun cep telefonu var denilmesi de utanç verici geliyor. Çünkü aramızda çok derin bir eşitsizlik var. O eşitsizlik üzerinden sürekli parmak sallayan bir politika.
Ayrıca yardım meselesinde şu da var, diyelim A kişisi fabrikada bir iş buluyor, yardımı kesiliyor. Ama 2 ay sonra işten çıkartılıyor, zaten güvencesiz çalıştırılmış A kişisi sonra dönüp o yardımlara başvurduğunda tekrar yeniden alması en az 4-5 ay sürüyor.
-Çocuk ve kadın yoksulluğunun altını çizdiniz. Temmuz-eylül 2020 ayları arasında 103 aileyle görüştünüz “Pandemi Döneminde Derin Yoksulluk ve Haklara Erişim” araştırmanızda özellikle bu iki grup için öne çıkan bulgular ne oldu?
Beni de çok etkileyen, mesela bu dönemde çocukların çalışmaya başlaması. Çocukların yüzde 6’sının ev geçindirme konumuna geçmesi. Kadınlarda da yüzde 82’sinin pede erişememesi mesela ekonomik nedenlerle. Yine görüştüğümüz ailelerin yüzde 85’i yeterli besine ulaşamıyor. Yüzde 74’ü bebek maması ve bezi almakta zorlanırken, yüzde 21’i hiç alamıyor. O yüzden yoksulluğun aynı zamanda bir insan hakları ihlali olduğunu söylüyoruz.”
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***