YORUM | ALPER ENDER FIRAT
Ortalık toz duman, krizler, katliamlar, buhranlar feryatlar, çığlıklar, ülke tam bir alacakaranlık kuşağını yaşıyor. Tam bu esnada sisler arasından uzanan bir kafa ülkenin eski travmalarını hatırlatan bir laf ediyor “FETÖ’den kurtulduk, AKP’ye tosladık.”
Yıl olmuş 2021 hala ortaçağdaki gibi birilerinden kurtulma, birilerini temizleme, yok etme, ortadan kaldırma peşinde, bir arkaik kafa. Ama bu kafanın hukuk arayışlarının merkezi olması gereken İstanbul Barosu Başkanı titrini taşıyor olması da tarihin yaman bir ironisi olmalı.
Ağzı hukuk demiyor, kanun demiyor, adalet demiyor, evrensel değerleri hatırlatmıyor, varsa yoksa falanı yok etme, filanları temizleme, onları ortadan kaldırma, şunların hakkından gelmenin peşindeler. Sanki kazandığı bir baro seçimi değil de Ortaçağ Haçlı Seferlerinden birinde elde ettiği bir zafer. “Falanın askerleriyiz” diye naralar eşliğinde zafer kutlamaları… Hukukun askeri, insan hakları mücadelesinin neferi olması gereken bir kurumun başkanı, faşizmin askeri olabilir mi?
Tipik bir Stalin faşizmi! Elinde olsa kendinden başkasına değil bir tas su vermek, tek bir nefes almasına müsaade etmeyecek ama kendilerine sorsan aydınlanmacı, ilerici bir düşüncenin yılmaz takipçileri. Yok etmekle varlığını sürdüren bir ilericilik.
Ruhu katil olana her şey bir araç, her şey yok etmek için bir silahtır. Avukat olmak, hukuk fakültesini bitirmek, içindeki engizisyon ruhunu kamufle etmenin bir aracı sadece.
Bunların görüntüde AKP muhalifi gibi laflar etmesi onların ülkenin bu hale gelmesindeki suç ortaklığını asla örtbas edemez. Ülkeyi kaotik bir buhranın içine düşüren sadece AKP değil bu ulusolcu faşistlerin de onlar kadar, belki daha fazla suçu var. Çünkü AKP 2014’ten beri ülkeyi bunlarla beraber yönetiyor. Bu kişinin selefi de “FETÖ’cüler avukat istedi vermedik, bizi aptal mı sanıyorlar” diye şecaatini göstermişti. Katili, hırsızı savunmakta sakınca görmeyip öğretmenleri, ev hanımlarını savunmaktan kaçınmıştı bunlar.
AKP urbasının arkasına saklanmış, ülkedeki soykırımın bu suç ortakları, şimdilerde işi bitmiş bir partiden kurtulup, üzerindeki urbayı atmak ve gerçek görüntüsüyle iktidara taşınmanın hayallerini kuruyor. AKP tabanı yeni dostlarının gerçek yüzünü gördüğünde iş işten çoktan geçmiş olacak…
Ama bu ülkenin bundan çok daha derin bir problemi var.
Türkiye yaşadığı hiçbir acıdan ders çıkarmayan garip bir ülke, işte bu yüzden aynı hatalarla aynı çukurlara düşüp aynı çıkmazlarda debelenip duruyor. Yolda muz kabuğu görüp eyvah yine düşeceğim diyen Temelin memleketi burası. Her mahalle hayalini, iktidarı ele geçirip devlet gücüyle başka bir mahallenin hakkından gelme üzerine kuruyor. Kendisinden başka herkesin terörist olduğu, kendisinden başka hiç kimsenin hiçbir şeyi hak etmediği, kendisinden başka herkesin her türlü zulmü hak ettiği bir ülkenin felah bulma ihtimali var mıdır?
Böyle bir ülkede iktidarlar değişiyor, yönetenler başkalaşıyor, iktidar sahiplerinin ismi farklılaşıyor ama yaşananlar hiçbir zaman değişmiyor. Bu taş devri kafası devam ettiği müddetçe de değişmeyecek.
Karaciğerin, akciğeri, akciğerin beyni, beynin kalbi, dalağın böbreği yok etmeye çabaladığı bir vücudun sağlığa kavuşması mümkün müdür? Vücut hastanelik oluyor, hastanelik olmakla da kalmıyor yoğun bakımlık oluyor, yoğun bakımda komaya giriyor ama dalak böbreği yok etmekten asla vazgeçmiyor. Karaciğer uyanır uyanmaz akciğeri ortadan kaldırmanın hayalini kuruyor.
İstanbul Barosunun başkanı komaya girmiş, her an nefesi tükenmek üzere olan bir ülkede kafasını kaldırıp falanları yok ettik diye övünçle konuşuyor.
Avrupa bu tarz taş kafa zihniyetinden kendini kurtardıktan sonra belini doğrulttu.
Türkiye’de bu arkaik kafa taş gibi varlığını koruyor maalesef…
Kaynak: Tr724
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***