İSTANBUL – Cegerxwîn’le tanışma fırsatı bulan müzisyen Şanar Yurdatapan, “Onun yaratığı etkiyi gördüğünüz vakit anlıyorsunuz. Nazım’ın dizeleri nasıl ki bizim kanımızı kaynatıyorsa, Cegerxwin de Kürtlerin kanını aynı şekilde kaynatıyor” dedi.
Kürt edebiyatının büyük ustalarından biri olan şair ve yazar Cegerxwîn’in ölümünün üzerinden 37 yıl geçti. Sürgünde geçen ömrünü özgürlük mücadelesine adayan Cegerxwîn, aradan geçen süreye rağmen ardından bıraktığı eserleriyle halen Kürt kültürü ve edebiyatına ışık tutuyor. Asıl adı Şehmus olan Cegerxwîn, 1903 yılında Mardin’in (şu an Batman’a bağlı) Gercüş ilçesine bağlı Hesarê beldesinde (Hisar) dünyaya gelir.
1’inci Dünya Savaşı’nın başlamasının ardından 1914 yılında ailesiyle Kuzey Doğu Suriye’nin Amûdê kentine göç eder ve burada hem çobanlık yapar hem de tarlalarda çalışır. 18 yaşına bastığında Diyarbakır’ın yolunu tutan Cegerxwîn, buradaki medrese eğitiminde Kürt kültürü ve dünya edebiyatı klasikleriyle tanışır. Şeyh Said öncülüğünde başlatılan direnişin bastırılmasının ardından ilk olarak Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki Revanduz, daha sonra Bağdat’a geçen Cegerxwîn, daha sonra tekrardan Amûdê?’ye geçer.
XOYBÛN’DA YER ALIR
Cegerxwîn, burada kimi Kürt dini önderlerin yanında ders alır ve 1928 yılında Kürtçe şiirler yazmaya başlar. Cegerxwîn, Celadet Elî Bedirxan ve yol arkadaşlarının Suriye’nin başkenti Şam’da 1932’de çıkardığı Hawar dergisinde, tanındığı ismi ilk olarak kullanmaya başlar. Cegerxwîn, bunun nedenini ise, “Halkım gibi yaralıyım ben de. Yüreğim yaralı. Kanıyor ciğerim. O yüzden adım ciğeri yaralı Cegerxwîn” şeklinde açıklar.
Ağrı İsyanı’nda büyük role sahip Xoybûn örgütünün içerisinde de yer alan Cegerxwîn, 1946 yılında Qamişlo’ya geçerek, politik faaliyetlerini sürdürür. Cegerxwîn, aynı yıl Civata Azadî û Yekîtiya Kurd (Özgürlük Meclisi ve Kürt Birliği) adlı siyasi yapılanmanın başına geçer. 1948’de Suriye Komünist Partisi’ne üye olan Cegerxwîn, 6 yıl sonra Suriye’de parlamentoya girebilmek için mebus adaylığını ilan eder.
İLK ÖĞRETMEN
Cegerxwîn, 1957 yılına kadar Cizîrê İçin Barış Komitesi adlı kuruluşun başkanlığını yaptıktan sonra, Suriye Komünist Partisi’nden ayrılarak Suriye Kürdistan Demokrat Partisi’ne katılır. 2 yıl sonra tekrardan Irak’a geçen Cegerxwîn, Bağdat Üniversitesi’nde Kürtçe ders veren ilk öğretmen olur. Cegerxwîn, bu süreçte Kürt dili için birçok çalışmaya imza atarak, çok sayıda öğrenci yetiştirir.
Cegerxwîn, 1963 yılında siyasi faaliyetlerinden kaynaklı Şam’da tutuklanır. Cegerxwîn, serbest bırakıldıktan sonra sırasıyla Irak Federe Kürdistan, Lübnan ve İsveç’in Stockholm kentine geçer. 22 Ekim 1984 yılında Stockholm’de hayatını kaybeden Cegerxwîn’in naşı doğduğu topraklara getirilerek, Qamışlo’da defnedilir.
ÖZGÜRLÜK TUTKUSU
Cegerxwîn, Mardin’den Stockholm’e, Bağdat’tan Lübnan’a, Kuzey-Doğu Suriye’den Federe Kürdistan Bölgesi’ne uzanan yaşamı boyunca birçok değerli eser kaleme alır. Eserlerinde öne çıkan temaların başında, Kürt halkının burjuvaziye karşı mücadelesi gelir. Cegerxwîn, Kürtlerin maruz kaldığı baskılar, inkar ve asimilasyonun yanı sıra eşitsizlik, yoksulluk, sömürü çarkını şiirlerinde yoğurur. Yine Cegerxwîn’in şiirlerindeki özgürlük, barış ve savaş karşıtlığı da dikkati çeker.
ESERLERİ
Cegerxwîn, “Prîsk û Pêtî (1945)”, “Sewra Azadî (1954)”, “Kî me Ez? (1973)”, “Ronak (1980)”, “Zend-Avista (1981)”, “Şefeq (1982)”, “Hêvî (1983)”, “Aşîtî”, “Salar û Mîdya” ve “Şerefnama Menzûm” adlı divanları ile çok sayıda öykü ve araştırmayla Kürt edebiyatına büyük bir katkıda bulunur. Söz konusu eserlerin bazıları sonradan yasaklansa da, birçok şiiri yıllar içinde çok sayıda sanatçı tarafından seslendirilir.
ADININ VERİLDİĞİ KURUMLAR
Cegerxwîn’in yaşamını yitirmesinin ardından adı, çok sayıda kültür merkezi, park ve caddeye verildi. Ancak özellikle 2016 yılından sonra bölge kentlerinde belediyelere atanan kayymların talimatıyla Cegerxwîn’in adının verildiği kurumlar kapatılarak, cadde ve sokakların isimleri değiştirildi.
Halen Kürt edebiyatı denince ilk akla gelen isimlerden birisi olan Cegerxwîn’i, yaşamını yitirmeden kısa bir süre önce tanıma fırsatı bulan besteci ve insan hakları aktivisti Şanar Yurdatapan’la konuştuk.
AZ BİLİNEN FOTOĞRAFI
Cegerxwîn, Kürt yazar Mahmut Baksî ve sanatçı Melike Demirağ ile birlikte çektirdikleri fotoğrafı ajansımızla paylaşan Yurdatapan, büyük bir organizasyon için gittiği Avrupa’da Cegerxwîn’i tanıdığını aktardı. Yurdatapan, tanışma serüvenini şöyle anlattı: “1983’te Berlin’de Şivan’la (Şivan Perwer) tanışmıştık. Türkiye’de yapılan seçimlerin gününde Berlin’de de büyük bir gösteri düzenlenmişti. Birlikte çalışmaya karar vermiştik. Onlar İsveç’te yaşıyordu o zaman. Mahmut Baksi’yle (Kürt yazar) beraber, Stockholm’de Melike’nin (Melike Demirağ) Gülistan’ın (Gülistan Perwer-sanatçı) ve Şivan’nın birlikte söyleyeceği bir konser düzenlemişlerdi. Cegerxwîn, hatırladığım kadarıyla Upsala’da yaşıyordu. Hemen ayarladılar ve gittik. Evinde karşıladı bizi. Rahatsızdı o vakit. Hoş bir sohbet oldu.”
CEGERXWÎN’İN SESİNDEN ‘GULFIROŞ’
“Yaşadığım çağın çok ünlü yazarlarıyla tanışma mutluluğuna eriştim” diyen Yurdatapan, “Ne yazık ki Nazım’a yetişemedim. Ama Cegerxwîn’e yetiştim. Benim için büyük bir mutluluktu. Çok hoş sohbetti. Bir sürü şeyden bahsettik” dedi. O dönem 3 buçuk yaşında olan kızı için Cegerxwîn’den sesiyle bir hediye istediğini ve O’nun da “Gulfiroş”u seslendirdiğini aktaran Yurdatapan, “O güzel yaşlı sesiyle tatlı tatlı okudu. O kayıt da hayatımda yaptığım en önemli kayıtlardan biri oldu” dedi.
BIRAKTIĞI MİRAS
Kürtçe bilmediği halde Cegerxwîn’in kendisinde büyük bir etki bıraktığını aktaran Yurdatapan, “Eşine az rastlanılır bir insanla karşılaşacağım için ben kararımı önceden vermiştim. Beni yanıltmadı. Son derece sıcak, babacan bir tavır içinde hoş sohbet oldu” diye kaydetti. Yurdatapan, Cegerxwîn’in bıraktığı mirasa da değinerek, “Ben ne yazık ki dili (Kürtçe) bilmediğim için buna tam vakıf olamam; Ama bir şeyin ne olduğunu anlamak, her zaman kendisini anlamakla eşdeğer değilki. Onun yaratığı etkiyi gördüğünüz vakit anlıyorsunuz. Nazım’ın dizeleri nasıl ki bizim kanımızı kaynatıyorsa Cegerxwin de Kürtlerin kanını aynı şekilde kaynatıyor” ifadelerini kullandı.
HALKLA İÇ İÇE ÜRETİM
Cegerxwîn gibi insanların kolay yetişmediğini ifade eden Yurdatapan, şunları söyledi: “Onlar, evlerindeki saksılarında bulunan bitkiler gibi yetişmiyor. Hayatın içinde düşe kalka, acısını paylaşarak, sevincini yaşayarak, kendi toplumuyla iç içe aynı hayatı yaşayarak gelişiyorlar. Böyle oralara geliyorlar” diye kaydetti. Yurdatapan, yazar Aziz Nesin’in “Ben bir şey yapmıyorum ki gördüğümü yazıyorum” ifadelerine işaret ederek, “Doğru, gördüğünü yazıyor. Ama herkes oturup yazdığında Aziz Nesin olamiyor. Büyük insanlar çok kolay yetişmiyorlar. Cegerxwîn bu gün kendi toplumunun baş tacı. Onlar hayattan alarak, ürünlerini yaratıyorlar. Ama daha sonra dönüp hayatımızı da etkiliyorlar. Onun için başımızın tacı olmalılar” diye konuştu.
MA / Gökhan Altay
Kaynak: Mezopotamya Ajansı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***