Belçika merkezli Turkey Tribunal Mahkemesi bu yıl İsviçre’nin Cenevre kentinde toplandı. 20-24 Eylül 2021 tarihleri arasında fiziken toplanan Turkey Tribunal Mahkemesi, diğer uluslararası mahkemeler ve mahkemeler tarafından hazırlanan standartlar ve ilkeler temelinde ve ulusal mahkemelerin en iyi uygulamalarının deneyimlerinden yararlandı. Türk makamlarının yetkisi altında ve bilgisi dahilinde gerçekleştiği iddia edilen tüm insan hakları ihlali iddialarını bağımsız ve profesyonel bir şekilde değerlendirip masaya yatırdı.
İŞKENCE GÖRENLER YAŞADIKLARINI ANLATTI
Türkiye Mahkemesi, tanık ifadelerini, belgelerini ve yargıçların kanaatlerini sunmak üzere Cenevre’de 5 gün boyunca mahkeme duruşması adı verilen oturumlar yaptı. Duruşmalarda gözaltı sırasında Milli İstihbarat Teşkilatı mensuplarının ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin işkencelerine maruz kalanlar yaşadıklarını anlattı.
ERDOĞAN REJİMİ SİSTEMATİK İŞKENCE UYGULUYOR KARARI ÇIKTI
Erdoğan Rejiminin hak ihlallerinin yargılandığı Turkey Tribunal Mahkemesi, 5 günün ardından kararını açıkladı. Başkan Prof. Em. Dr. Françoise Barones Tulkens, Tribunal’in Türkiye’de sistematik işkence uygulandığına karar verdiğini belirtti. Tulkens, “Tanıklıklar, uluslararası yargı makamlarına ulaştırılırsa, ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ kategorisinde değerlendirilir ve sanıklar ağır cezalar alabilir” dedi.
LAHEY BAŞRUSU İÇİN 6 HAFTALIK ÇALIŞMA YAPILACAK
Turkey Tribunal yargıçları, Uluslararası Ceza Mahkemesi (Lahey UCM) başvurusu için yeni bir aşamaşa geçti. 6 haftalık yoğun bir araştırma ve yazma safhasından sonra Lahey’e başvuru dilekçesi verilecek. Mahkeme Başkanı Prof. Em. Dr. Johan Vande Lanotte ve TurkeyTribunal uzman ekibi delillerle desteklenen Lahey başvurusunu hazırlıyor.
Lahey başvurusunda cevaplarının yer alacağı tahmin edilen 10 kritik soru şöyle:
(İşkence) tanıklıklarının altında yatan olgularda bir model görebilir miyiz? Hangi gruplar hedefleniyor ve neden? Motivasyon nedir ve devlet katılımının en yüksek seviyesi nedir?
İşkence hakkındaki tanıklıklar, Türkiye’de sistematik ve organize bir işkence kullanımı olduğu sonucuna varmamızı sağlıyor mu?
Mahkemeye sunulan raporlar ve tanıklıklar dikkate alındığında, kaçırılmaların yine devletin muhalif kişilere yönelik eyleminin bir parçası olduğu ve bu gerçekler hakkında ciddi bir soruşturma yapılmadığı sonucuna varabilir miyiz?
Türkiye bu aşamada yeterli derecede basın ve ifade özgürlüğünün güvence altına alındığı ve böylece iyi işleyen bir demokrasinin standartlarına uygun bir ülke olarak kabul edilebilir mi?
Türk hükümeti tarafından alınan kararlar (hala) “darbe” ile bağlantılı bir tepki olarak değerlendirilebilir mi veya Türkiye’de hükümete yönelik eleştirel sesleri ve/veya örgütleri “yok etmenin” bir yolu olarak değerlendirilmesi gerekir mi?
İşkence veya kötü muameleyi önlemeye ve izlemeye yönelik dahili bir sistem var mı ve varsa, gerçekte nasıl işliyor?
Olası kötü muameleyi veya işkenceyi cezalandırmak için etkili bir sistem var mı? Yoksa gözaltında tutulan kişilere yönelik kötü muamele ve işkenceye karşı organize bir cezasızlıktan bahsedebilir miyiz?
Türkiye yargı sistemini uluslararası düzeyde korunan bağımsızlık ve tarafsızlık standartlarına uygun olarak değerlendirebilir miyiz?
Türkiye yargı sistemini, insan hakları ihlallerinde adalete tam erişim ve etkin yargı korumasının sağlanması olarak değerlendirebilir miyiz?
Türkiye Mahkemesi’ne sunulan raporlarda açıklanan işkence eylemleri ile ülke içi ve ülke dışı kaçırmaları Roma Statüsü’ne göre insanlığa karşı suç olarak nitelendirmemiz gerekiyor mu?
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***