ENSAR NUR | CENEVRE TR724
Turkey Tribunal’ın üçüncü gününde Cezasızlık konusu ele alınıyor. Konuyla ilgili olarak, gözaltında öldürülen öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun eşi Tülay Açıkkollu, ünlü modacı Barbaros Şansal ve Nevruz kutlamaları sırasında öldürülen Kürt öğrenci Kemal Kurkut’un ağabeyi Ercan Kurkut’un tanıklıkları dinlenecek.
Oturumun başında, Dr. Emre Turkut, Prof. Dr. Yves Haeck ile birlikte ‘Cezasızlık’ üzerine hazırladığı raporu yargıçlara sundu. Raporda, ciddi insan hakları ihlallerinin cezasız kalmasına ilişkin Türkiye’de yaygın bir kültür olduğu vurgulandı. 1980 askeri darbesi sonrasında yaşananlar, 1980’ler ve 1990’lar boyunca Kürt halkına karşı yapılan sistematik işkence, adam kaçırma, zorla kaybetmeler, yargısız infazlar ve bunlara Türk devlet yetkililerinin gerekli tepkileri vermediği anlatıldı. Yerleşik cezasızlık uygulamasının, işkencenin ve kötü muamelenin 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden sonra başlayan ve 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında da devam eden süreçte görülmemiş boyutlara ulaştığı belirtildi.
Raporda, Türkiye’de cezasızlığın adeta bir norm haline geldiği sonucuna varılıyor. Rapor boyunca cezasızlık konusunun Türkiye’deki birçok yapısal ve ayrılmaz biçimde iç içe geçmiş sorunların simgesi olduğu vurgulanıyor. Yerleşik cezasızlık kültürüne ve uygulamalarına kümülatif olarak katkıda bulunan faktörlerden bazıları şu şekilde tanımlanıyor:
Hukuki yapıdaki boşluklar, cezasızlık örüntülerini pekiştiren siyasi retorik, devlet görevlilerini/ajanlarını sorumlu tutmak için siyasi irade eksikliği, savcıların etkisiz ve gecikmiş soruşturmaları ve işbirlikçi yargı.
4. Oturum 1. Tanık | Tülay Açıkkollu, Gökhan Açıkkollu’ya işkenceyi anlattı: Çaresizliği son noktasına kadar yaşıyorsunuz, elinizden hiçbir şey gelmiyor
24 Temmuz sabahı İstanbul Terörle mücadeleden arandı. Eşini gözaltına aldıklarını söyleyip, başka bir bilgi vermediler. Eşinin seker hastası olduğunu ve ilaçlarını alması gerektiğini ısrarla belirtmesine rağmen, polisler 4 gün boyunca Tülay Açıkkollu’nun aramalarında Gökhan öğretmenin nerede olduğuna dair bilgi vermediler. Polislere “Allah rızası için söyleyin, ilaçlarını getireyim” dediğinde polis memuru “Allah rızasını ne karıştırıyorsunuz” deyip telefonu yüzüne kapattı. 4’üncü günün sonunda bir polis memuru yerini söyledi.
Gökhan öğretmenin nasıl gözaltına alındığını site yöneticisinden öğrenen Tülay öğretmen, site yöneticisinin anlattıklarına göre eşinin polis tarafından darp edildiğini ve seker krizine girdiğini öğrenmiş. Yönetici, yapılan darba dayanamayıp, çıkmak istemiş ancak polisler müsaade etmemişler. Gökhan öğretmen, emniyete götürülürken arabada da darp edilmiş. Tükay Açıkkollu, eşini ve daha sonra kendisini gözaltına aldıran, savcı Can Tuncay ile emniyet şube müdürü Kayhan Ay’ın cezasız kaldıkları için başka masumlara da işkence yapmaya devam ettiklerine dikkat çekti.
Avukat bulmanın imkansızlığını da anlatan Tülay öğretmen, savcılık talepte bulunmadığı için avukat tutup gönderemediklerini söyledi. O sureci “çaresizliği son noktasına kadar yaşıyorsunuz, elinizden hiçbir şey gelmiyor” diyerek anlattı.
Bir sure sonra İstanbul Barosu’ndan bir avukat atandığını öğrenen Tülay Açıkkollu, avukatın da korktuğunu ve kendisiyle görüşmek istemediğini, ancak WhatsApp üzerinden mesajlaşarak iletişim kurabileceğini söylediğini belirtti. Tülay Açıkkollu’nun ısrarlı aramalarına sonunda cevap veren avukat, Gökhan öğretmenin gözlüklerinin kırıldığını yeni gözlük getirmesinin iyi olacağını Tülay Hanım’a iletti. Gökhan öğretmenin göz problemlerinden dolayı sağlam ve pahalı bir gözlük kullandığını belirten Tülay öğretmen, avukata gözlüğün kolay kolay kırılmayacak bir gözlük olduğunu söylediğini ve eşinde darp izi olup olmadığını sorduğunu ve suç duyurusunda bulunmak istediğini belirtti. Ancak avukat biraz duraksadıktan sonra “Yok yok, öyle bir şey bilmiyorum” diye cevap verdi.
EŞİMİ İŞKENCE İLE ÖLDÜRDÜLER
Tülay öğretmen savcılık raporlarına ve nezarethanedeki tanıklıklara dayanarak eşinin yaşadığı süreci öğleden sonraki oturumda detaylandırarak anlattı. Gökhan öğretmeni sorgu esnasında “neden yüzüme bakıyorsun” diye dövmeye başlayan polis, sonrasında Gökhan öğretmen basını eğince bu sefer de “neden yere bakıyorsun” diyerek dövmeye devam etmiş. Sonrasında da diğer polisler de “sen vatan hainisin” diyerek hep birlikte vurmaya başlamışlar. 13 boyunca sistematik işkenceye maruz kalmış ve sorgudan nezarethaneye her döndüğünde perişan haldeymiş. Kaburga kemiklerinde kırıklar oluşmuş, seker krizleri ve panikataklar geçirmiş. Bu durumlarda birkaç kez hastaneye götürülen Açıkkollu’ya doktorlar nezarethaneye dönebilir raporu vermişler.
Tülay Açıkkollu esinin vefatından sonraki süreçte yaşanan korkunç olayları da aktardı. Cenaze kendisine teslim edilmedi ve hainler mezarlığına gömüleceği söylendi ve esinin cenazesini zar zor Konya’ya götürebildi. Vefattan sonra esinin eşyalarını teslim alan Tülay öğretmen, ilaçların esine verilmediğini gördü. Hemen suç duyurusunda bulundu ve işkencenin açıkça görüldüğü otopsi raporlarını teslim etti ve 15 kişi cinayete tanık olmak istedi ancak savcı dosyayı kapattı. Sonrasında yapılan suç duyurusu taleplerinin de ustu örtüldü. Gökhan öğretmen görevine iade edildikten sonra Tülay Hanim bu mevzuyu basına taşıdı ve konu gündeme geldi. Bunun üzerine hükümete yakın bir gazeteci Tülay öğretmeni ve oğlunu hedef göstererek bir yazı yazdı ve esini gözaltına aldıran savcı Tülay Hanım hakkında iddianame yazdı ve gözaltına alındı. Bu savcı Can Tuncay ve işkencelere izin veren kişi Terörle Mücadele Şube Müdürü Kayhan Ay. Cezasız kaldıkları için bundan yaklaşık iki yıl sonra başka bir olayda bu kişilerin isimleri ortaya çıktı. Gazeteci Ahmet Dönmez’in haberine göre, gözaltına alınan ve seker hastası olan bir matematik öğretmenine bu kişilerden Kayhan Ay, “sen ölen seker hastası öğretmeni hatırlıyor musun? İste o öğretmen benim elimde öldü, ilk kalp masajını ben yaptım. Sonun senin de onu gibi olacak, 30 gün boyunca benim elimdesin” diyerek tehdit etti ve bu sırada Can Tuncay yan tarafta gülüyordu.
NE OLMUŞTU?
Gökhan öğretmen, Vatan Emniyet’te hala gözaltındayken 5 Ağustos 2016 günü kötü muamele ve işkence sonucu hayatını kaybetti. Vefatının ardından hainler mezarlığına defnedilmek istenmiş, diyanet imamları cenaze namazını kıldırmak istememişti. Vefatından bir buçuk yıl sonra üzerine atılı tüm suçlamalardan beraat ettiği ve görevine iade edildiği açıklandı.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***