YORUM | NEVİN ERDEM
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın yarınki adli yıl açılış töreninde yapacağı konuşma basına sızdı. Aynen yayınlıyoruz:
***
Sayın Cumhurbaşkanım,
Yeni Yargıtay binamızın açılışına hoş geldiniz! Gerçi burası sizin binanız, ama adet yerini bulsun diye ‘hoş geldiniz’ diyorum.
Siz olmasaydınız, ne bu bina olurdu, ne içindekiler, ne de ben! Yani olmasaydınız, olmazdık efendim!
Açtığınız duble yollarda, gösterdiğiniz hedefe hiç durmadan yürüyoruz efendim. Engel tanımıyoruz. Önümüze kanun çıkıyor, yıkıyoruz. Anayasa çıkıyor, yakıyoruz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çıkıyor, takmıyoruz.
Sizin bir gecede çıkardığınız kararnameler ise, başımızın tacı, duvarlarımızın süsüdür efendim.
Kararnameye ne hacet, bir fısıltınız yeter, bir gün dahi Yargıtay üyeliği yapmamış İrfan Fidan’ı Anayasa Mahkemesi’ne göndermeye. Değil mi ki, O sizi Erdoğan Bayraktar’ın dahi ‘her zerresi doğrudur’ dediği 17/25 Aralık soruşturmalarından kurtardı. Elbette Anayasa Mahkemesi üyeliğine layıktır.
Hem zaten zat-ı alinizin yargı mensuplarından olan ve şu an salonda bulunan Sayın Başsavcı HDP’ye talimatlarınız doğrultusunda bir kapatma davası açmıştı. Sayın Fidan o işin de takipçisi olur artık.
Bu vesileyle bizi çok iyi takip edemeyenlerin zihinlerinde oluşması muhtemel bir yanlış anlaşılmayı da gidermek isterim. Biz zaman zaman ‘hukukun üstünlüğü’ diyerek bazı açıklamalar yapıyoruz. Siz zaten biliyorsunuz ama buradan ilan ediyorum ki, orada kastettiğimiz ‘hukuk’ sizsiniz. Dolayısıyla üstün olan da siz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Siz bugün lütfettiniz, buraya geldiniz. Aslında biz sizin makamınıza, sarayınıza gelmekten son derece mutluyduk. Yargı mensupları için yılın en mutlu günü, adeta 23 Nisan çocukları gibi otobüslere tıkışarak Saray’a gittiğimiz, üç aramadan sonra zat-ı şahanenizin teşrif ettiği salona girdiğimiz ve çıkışta da ellerimize kurdeleli hediye paketlerinin tutuşturulduğu gündü. Bugün bizi bu mutluluktan mahrum ettiniz; ama varlığınız her şeyi unutturuyor efendim.
Bize lütfettiğiniz bu muhteşem binada bugünden itibaren talimatlarınız doğrultusunda kararlar vermeye devam edeceğiz. Olmaz ama yüce iradenize aykırı en ufak bir yanlış karar verirsek lütfen bizi hemen uyarın efendim. İnsanız, bazen hata yapabiliriz.
Bu muhteşem binada, her şey muhteşem. Gerçi koltuğum, sizinki gibi altın varaklı değil ama olsun efendim. Değil mi ki sizin lütfunuz; gökten ne yağmış ki, yer kabul etmemiş!
Sayın Cumhurbaşkanım,
Heyecanımı mazur görün lütfen. Hangi ikramınızı anlatacağımı şaşırıyorum!
Eski Yargıtay binamızda otoparkımız o kadar küçüktü ki! Özellikle son yıllarda otopark en büyük problemimiz haline gelmişti. Sizden önce çoğu yargı mensubunun arabası yoktu ya da arabası olanların da arabaları ufaktı. Ama sizin zamanınızda en kötü arabası olan arkadaşımızın BMW X5’i oldu. Şimdi bu devasa binamızın otoparkına yargı mensupları özel helikopterleriyle, jetleriyle gelseler, park etmekte hiç zorlanmayacaklar.
Tatil standartlarımız sizin sayenizde öyle arttı ki! Artık geceliği 100 bin TL’lik odaları olan Paramount Otel’de tatilimizi yapabiliyor, tatil yaptığımız otele ailelerimizle birlikte helikopterle intikal edebiliyoruz.
Odamıza gelen misafirlere ‘Ne içersiniz?’ diye sorardık. Kahve istediklerinde içimiz ‘cız’ ederdi. Çünkü çaydan daha pahalıydı. Şimdi sayenizde, milyarder iş insanları ile Tavacı Recep’te yemek yiyor, içtiğimiz çayın kahvenin sayısına bakmıyoruz. Zaten cebimizden de beş kuruş çıkmıyor. Katıldığımız doğum günü partilerinden aldığımız hediyeleri söylemiyorum bile!
Bugün ben bu makamda isem, bu salondaki arkadaşlarım Yargıtay üyesi ve daire başkanı, başsavcısı iseler, hepsi sizin sayenizde, sizin tensibinizledir.
Bize rüyamızda göremeyeceğimiz makamları ve imkanları verdiniz. Bir iktidar bir yargı mensubuna daha ne yapabilir ki!
Birkaç gün önce binayı bazı gazetecilere gezdirdim. Onlara dedim ki ‘Yargıya güven sanıldığı kadar düşük değil’. Haksız mıyım efendim? Sizin güvendiğiniz bir yargıya halk güvense ne olur, güvenmese ne olur! Perinçek dahi yargının bu sadakatine şapka çıkarıyor, güven ve sadakatin sembolü “köpek” benzetmesiyle yargının hakkını teslim ediyor. Daha ne olsun, değil mi efendim?
Sayın Cumhurbaşkanım,
Sizin karşınızda cübbesinde iliklemek için düğme arayan Zerrin Güngör’ü, bu etikte zirve davranışını gözeterek Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na başkan olarak atadınız.
Size sadakatle hizmet ettikten sonra emekli olan yargı mensuplarınızı da unutmadığınızı hepimize gösterdiniz.
Zerrin Hanım’a bu vefanız hepimizi öyle duygulandırdı ki, Yargıtay mensubu arkadaşlarımızla toplantıda ‘cübbelere düğme mi diktirilmeli, yoksa önü tamamen kapalı cübbeler mi imal edilmeli’ konusunu tartıştık. Ezici bir çoğunluğun, önü tamamen kapalı cübbenin sizin huzurunuzda giyilebilecek en uygun kıyafet olduğu yönünde oy kullandıklarını memnuniyetle arz ederim.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Yüzükle çıktığınız yolda adeta yıldız oldunuz. Yolda yürürken, Milli Görüş gömleğinizden beraber yola çıktığınız tüm arkadaşlarınıza kadar her şeyi değiştirdiniz. Fakirhane evinizi Saray, eski model arabanızı uçak filosu, lüks araç konvoyu ve ‘gemicik’lere çevirdiniz.
Aynı yoldayız efendim!
Her gün biraz daha zenginleşiyoruz. Borsa üstüne borsa kuruyor; emeğimizin hakkını son kuruşuna kadar alıyoruz. Sizin gibi, bir nevi ticaret yapıyoruz yani.
Beraber mesleğe başladığımız, birçok yerde beraber çalıştığımız meslektaşlarımızın hepsini terk ettik. Hatta daha ileri gittik ve hepsini cezaevi hücrelerine tıktık.
Hücreden mektup yazıyorlar bize, “hiç mi vicdanınız yok diye”! Biz de diyoruz ki, “Biz Reis’in yolundayız”!
Hatta bir Kemal vardı, Kemal Karanfil. Çok delikanlı, çalışkan, adil bir hakimdi. “Kemalciğim” derdim. Sildim efendim, onu da sildim!
Sayın Cumhurbaşkanım,
Bir de bazı haddini bilmezler, sizin devrinizin de biteceğini, hukukun geri geleceğini, sizin yargı önünde hesap vereceğinizi söylüyorlar.
İçişleri Bakanınız nasıl Rıza Zarrab’ın önünde yattıysa, öyle bir şey olursa, biz de sizin önünüze yatarız. Velinimetimizi kimseye yedirmeyiz efendim.
Devriniz daim, yerimiz kaim olsun.”
***
Evet, konuşmanın orijinal metni böyle. Bu sızıntı sonrası Yargıtay Başkanı’nın konuşma metnini değiştirip değiştirmeyeceğini yarın hep birlikte göreceğiz.
***Mutluluk, adalet, özgürlük, hukuk, insanlık ve sevgi paylaştıkça artar***